AŞK-ı HaYaL
aşk
Yüzyıllarca uzmanlar araştırıp durmuşlar. "Aşk aşk aşk; ne menem bişeydir bu aşk; yenilir mi, içilir mi, gözle görülüp elle tutulur mu? " diye. Adına milyonlarca şiir düzülmüş, milyarlarca yazı yazılmış; tartışmalara, makalelere konu olmuş... Peki hangi yazar, hangi şair anlatabilmiş aşkı tam manasıyla... Eee ne demişler! " Aşk anlatılmaz, yaşanır! " mış...
Aşkı anlatmanın belki de tek yolu aşık olmaktan geçer. Eğer aşık olduysanız aşkın ne demek olduğunu bilirsiniz. İnsan bazen çok üşür hani tepesinde güneş varken. Hani bazen de alev alev yanar lapa lapa yağan karın altında. İşte aşk da böyledir. İnsanı şoka sokar, kalbinin iklimini bozar. Aslında aşk yer yer sağanak yağışlı, güneşli bir havadır...
Hep derler ya en güzel aşk karşılıksız olandır; diye. Örneğin ilahi aşk. Allah'ı severiz ama onun bizi sevip sevmediğine dair bir fikrimiz olamaz. Hani başımıza kötü şeyler bile gelse ona sığınır, onun sevgisinden vazgeçemeyiz. Şaşırdığımızda "Allah Allah", cesaret için "Ya Allah", hayal kırıklığına uğradığımızda "Hay Allah" deriz. Yani ne olursa olsun adını ağzımızdan düşürmeyiz ya; işte gerçek aşk da tam olarak budur. Her halde, her durumda aklımıza sevdiğimizin adının gelmesi ve o adı zikretmemizdir. Bu aşk ister ilahi, ister insani olsun hiç farketmez. Yani aşk her daim sevgilinin varlığında erimektir...
Aşkla bize gelen başka bir duygu daha vardır ki bu da kıskançlığın ta kendisidir. Öyle anlar olur ki sevdiğimizi kendimizden bile kıskanırız. Nasıl bir psikolojiyse işte buna bir türlü engel olamayız. Söyleyemezsek de kendi kendimizi yer dururuz. Hem kıskanır, hem de içten içe kudururuz ancak sevdiğimizi sıkmamak için bunu belli etmemeye çalışırız. Bu zamanla bizi kemirir ve yer bitirir. Eee aşkın hep sefasını sürecek değiliz ya. Güle olan aşkı için bülbül nasıl dikenlere göğüs germişse; bizim de yapmamız gereken budur. Zaten gerçek aşksa eğer yaşadığımız; bunun için kendimizi şartlamamıza bile gerek yoktur. Zira yüreğimiz kendiliğinden yapar bunları bizim yerimize. Çünkü aşk bazen ayık kafayla, düz yolda şaranpole yuvarlanmak gibidir...
Aşk nedir, ne değildir bilmem; bilsem de anlatamam; anlatsam da yeterli gelmez: velakin yaşadıklarımızın genel olarak kaleme dökülebilecek kıvama gelmiş şeklidir bu anlattıklarım. Size ne kadarı uyar, ne kadarı uymaz; belki de tam da sizi anlatmışımdır bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da şu ki "AŞK" kalbimizin hissedebileceği ve hissetmesi gerektiği en şahane duygulardan biridir. İster karşılıklı, ister platonik olsun...İster mutluluk, ister acı versin... Her yürek bir kez de olsa bu müthiş duyguyu yaşamalıdır. Zira aşk bir yüreğe var olduğunu hissettiren, damarlardan geçen kan misali ona hayat veren yegane duygudur....
HaYaL
Yüzyıllarca uzmanlar araştırıp durmuşlar. "Aşk aşk aşk; ne menem bişeydir bu aşk; yenilir mi, içilir mi, gözle görülüp elle tutulur mu? " diye. Adına milyonlarca şiir düzülmüş, milyarlarca yazı yazılmış; tartışmalara, makalelere konu olmuş... Peki hangi yazar, hangi şair anlatabilmiş aşkı tam manasıyla... Eee ne demişler! " Aşk anlatılmaz, yaşanır! " mış...
Aşkı anlatmanın belki de tek yolu aşık olmaktan geçer. Eğer aşık olduysanız aşkın ne demek olduğunu bilirsiniz. İnsan bazen çok üşür hani tepesinde güneş varken. Hani bazen de alev alev yanar lapa lapa yağan karın altında. İşte aşk da böyledir. İnsanı şoka sokar, kalbinin iklimini bozar. Aslında aşk yer yer sağanak yağışlı, güneşli bir havadır...
Hep derler ya en güzel aşk karşılıksız olandır; diye. Örneğin ilahi aşk. Allah'ı severiz ama onun bizi sevip sevmediğine dair bir fikrimiz olamaz. Hani başımıza kötü şeyler bile gelse ona sığınır, onun sevgisinden vazgeçemeyiz. Şaşırdığımızda "Allah Allah", cesaret için "Ya Allah", hayal kırıklığına uğradığımızda "Hay Allah" deriz. Yani ne olursa olsun adını ağzımızdan düşürmeyiz ya; işte gerçek aşk da tam olarak budur. Her halde, her durumda aklımıza sevdiğimizin adının gelmesi ve o adı zikretmemizdir. Bu aşk ister ilahi, ister insani olsun hiç farketmez. Yani aşk her daim sevgilinin varlığında erimektir...
Aşkla bize gelen başka bir duygu daha vardır ki bu da kıskançlığın ta kendisidir. Öyle anlar olur ki sevdiğimizi kendimizden bile kıskanırız. Nasıl bir psikolojiyse işte buna bir türlü engel olamayız. Söyleyemezsek de kendi kendimizi yer dururuz. Hem kıskanır, hem de içten içe kudururuz ancak sevdiğimizi sıkmamak için bunu belli etmemeye çalışırız. Bu zamanla bizi kemirir ve yer bitirir. Eee aşkın hep sefasını sürecek değiliz ya. Güle olan aşkı için bülbül nasıl dikenlere göğüs germişse; bizim de yapmamız gereken budur. Zaten gerçek aşksa eğer yaşadığımız; bunun için kendimizi şartlamamıza bile gerek yoktur. Zira yüreğimiz kendiliğinden yapar bunları bizim yerimize. Çünkü aşk bazen ayık kafayla, düz yolda şaranpole yuvarlanmak gibidir...
Aşk nedir, ne değildir bilmem; bilsem de anlatamam; anlatsam da yeterli gelmez: velakin yaşadıklarımızın genel olarak kaleme dökülebilecek kıvama gelmiş şeklidir bu anlattıklarım. Size ne kadarı uyar, ne kadarı uymaz; belki de tam da sizi anlatmışımdır bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da şu ki "AŞK" kalbimizin hissedebileceği ve hissetmesi gerektiği en şahane duygulardan biridir. İster karşılıklı, ister platonik olsun...İster mutluluk, ister acı versin... Her yürek bir kez de olsa bu müthiş duyguyu yaşamalıdır. Zira aşk bir yüreğe var olduğunu hissettiren, damarlardan geçen kan misali ona hayat veren yegane duygudur....
HaYaL