asaletli kuş kuğu
asaletli nickler kuğu kuşu kuğu kuşları kugu kusu
KUĞU KUŞU'nun zarif hareketlerini ve beyaz tüylerinin güzelliğini konu olarak alan Eski Çaglar'dan ve Orta Çağlar'dan kalma pek çok efsane vardır.Yunan Mitolojisinde kuğu, Güneş Tanrısı Hermes'in (Apollon) kuşuydu ve ölümünden hemen önce insanı büyüleyecek güzellikte bir şarkı söylediğine inanılırdı. Kuğu efsaneleri yakın tarihlerde Alman bestecisi Wagner'in «Lohengrin» operasıyla ve Rus bestecisi Çaykovski'nin «Kuğu Gölü» balesiyle dile getirilmiştir.
Kuğu kuşları yüzyıllar boyunca parkların havuzlarıyla göllerini ve özel malikâneleri süslemişlerdir. Bu çevrelerde en ziyade rastlanılan kuğu, sessiz kuğu kuşu denilen yarı evcil bir Eski Dünya türüdür.
Kazsıların 150 türlük «ördekgiller» (Anatidae) ailesine giren bu mağrur ve heybetli kuşlar, uçan kuşların en irilerinin arasında yer alırlar. Vücutları uzun, boyunları çok uzun, başlan orta irilikte, başlarıyla aynı uzunluktaki gagalan düz ve eş enlidir. Bu gaga hafif kubbeli ve yuvarlağımsı bir uçla son bulur. Kanat tüylerinin hemen hemen aynı uzunlukta oluşu dikkati çeker. Kuyrukları dışa doğru kademe kademe kısalan 18 - 24 tüyden meydana gelir. Tüyleri çok dolgun olduktan başka, vücutlarının her tarafında havlarla daha da yoğun bir hal almıştır.
Dokuz kadar çeşidi sayılabilen kuğu kuşları, dünyanın tropikal bölgeler dışındaki hemen bütün kısımlarında ve özellikle mutedil ve soğuk bölgelerde yaşarlar. Yalnız gündüzleri faaldirler, göçleri esnasında
bile geceleri mola verirler. Yerleri yurtları sulardır, karada ağır hareketli ve beceriksizdirler. Bacaklarının vücutlarının gerisinde olması yürüyüşlerini zorlaştırır ve buna badi badi bir görüntü verir.
Bazı kuğu çeşitlerinin hemen hemen hiç sesi çıkmaz, başka çeşitlerin ise aksine uzaktan duyulabilen kuvvetli bir sesleri vardır. Erkek kuğu kuşları dişilerden daha sık ve daha güçlü ses çıkarırlar. Kuğu kuşları zekâ bakımından kazsıların öbür üyelerinden geri kalmazlar. Hain oldukları söylenebilir. Ancak aynı türden olan kuğu kuşları topluluk meydana getirirler. Böyleleri de aralarında başka kuş görmeye tahammül edemez, hatta akrabalarına dahi yüz vermez ve başka yüzen kuşların arasına karışacak yerde, göllerin yüzeyinde tek başlarına sürüklenip dururlar. Kuğu kuşlarının kendilerini kızdıran çocuklarla köpeklerden fena öç aldıkları duyulmuştur.
Erkek kuğu kuşuyla dişisi birbirine çok bağlıdır ve çok kere hayatlarının sonuna kadar bir arada kalırlar. Kuğu kuşlarını seyredenler, eşlerin birbirlerine türlü sevgi gösterilerinde bulunduklarını, çok uzun boyunlarını birbirine doladıklarını, öpüşür gibi gagalarını birbirlerine sürttüklerini ve tehlikelere de beraberce göğüs gerdiklerini görmüşlerdir. Anne ile baba aynı bağlılığı yavrularına da gösterirler. Kirli beyaz veya açık yeşil renkteki kalın kabuklu yumurtaları 6-8 tanedir. Beş veya altı haftalık bir kuluçka süresinden sonra bu yumurtalardan çıkan havla örtülü yavrular, yuvada bir gün kadar kalarak kuruduktan ve ısındıktan sonra, anneleri tarafından suya götürülür, yiyecek aramaya alıştırılır, çok kere annelerinin sırtında oturur, geceleri ise kanatlarının altına girerler. Tamamiyle tüylenip başlarının çaresine bakabilecek hale gelene kadar tehlikelere karşı korunacak ve itinayla bakım göreceklerdir.
Yavruyken ele geçirilen yabani kuğu kuşları kolay evcilleşirler. Fakat bakıcılarına çok bağlandıklarından ve sevgilerini fırtınalı bir şekilde belirttiklerinden, yanlarına sokulurken dikkatli davranmak gerekir
KUĞU KUŞU'nun zarif hareketlerini ve beyaz tüylerinin güzelliğini konu olarak alan Eski Çaglar'dan ve Orta Çağlar'dan kalma pek çok efsane vardır.Yunan Mitolojisinde kuğu, Güneş Tanrısı Hermes'in (Apollon) kuşuydu ve ölümünden hemen önce insanı büyüleyecek güzellikte bir şarkı söylediğine inanılırdı. Kuğu efsaneleri yakın tarihlerde Alman bestecisi Wagner'in «Lohengrin» operasıyla ve Rus bestecisi Çaykovski'nin «Kuğu Gölü» balesiyle dile getirilmiştir.
Kuğu kuşları yüzyıllar boyunca parkların havuzlarıyla göllerini ve özel malikâneleri süslemişlerdir. Bu çevrelerde en ziyade rastlanılan kuğu, sessiz kuğu kuşu denilen yarı evcil bir Eski Dünya türüdür.
Kazsıların 150 türlük «ördekgiller» (Anatidae) ailesine giren bu mağrur ve heybetli kuşlar, uçan kuşların en irilerinin arasında yer alırlar. Vücutları uzun, boyunları çok uzun, başlan orta irilikte, başlarıyla aynı uzunluktaki gagalan düz ve eş enlidir. Bu gaga hafif kubbeli ve yuvarlağımsı bir uçla son bulur. Kanat tüylerinin hemen hemen aynı uzunlukta oluşu dikkati çeker. Kuyrukları dışa doğru kademe kademe kısalan 18 - 24 tüyden meydana gelir. Tüyleri çok dolgun olduktan başka, vücutlarının her tarafında havlarla daha da yoğun bir hal almıştır.
Dokuz kadar çeşidi sayılabilen kuğu kuşları, dünyanın tropikal bölgeler dışındaki hemen bütün kısımlarında ve özellikle mutedil ve soğuk bölgelerde yaşarlar. Yalnız gündüzleri faaldirler, göçleri esnasında
bile geceleri mola verirler. Yerleri yurtları sulardır, karada ağır hareketli ve beceriksizdirler. Bacaklarının vücutlarının gerisinde olması yürüyüşlerini zorlaştırır ve buna badi badi bir görüntü verir.
Bazı kuğu çeşitlerinin hemen hemen hiç sesi çıkmaz, başka çeşitlerin ise aksine uzaktan duyulabilen kuvvetli bir sesleri vardır. Erkek kuğu kuşları dişilerden daha sık ve daha güçlü ses çıkarırlar. Kuğu kuşları zekâ bakımından kazsıların öbür üyelerinden geri kalmazlar. Hain oldukları söylenebilir. Ancak aynı türden olan kuğu kuşları topluluk meydana getirirler. Böyleleri de aralarında başka kuş görmeye tahammül edemez, hatta akrabalarına dahi yüz vermez ve başka yüzen kuşların arasına karışacak yerde, göllerin yüzeyinde tek başlarına sürüklenip dururlar. Kuğu kuşlarının kendilerini kızdıran çocuklarla köpeklerden fena öç aldıkları duyulmuştur.
Erkek kuğu kuşuyla dişisi birbirine çok bağlıdır ve çok kere hayatlarının sonuna kadar bir arada kalırlar. Kuğu kuşlarını seyredenler, eşlerin birbirlerine türlü sevgi gösterilerinde bulunduklarını, çok uzun boyunlarını birbirine doladıklarını, öpüşür gibi gagalarını birbirlerine sürttüklerini ve tehlikelere de beraberce göğüs gerdiklerini görmüşlerdir. Anne ile baba aynı bağlılığı yavrularına da gösterirler. Kirli beyaz veya açık yeşil renkteki kalın kabuklu yumurtaları 6-8 tanedir. Beş veya altı haftalık bir kuluçka süresinden sonra bu yumurtalardan çıkan havla örtülü yavrular, yuvada bir gün kadar kalarak kuruduktan ve ısındıktan sonra, anneleri tarafından suya götürülür, yiyecek aramaya alıştırılır, çok kere annelerinin sırtında oturur, geceleri ise kanatlarının altına girerler. Tamamiyle tüylenip başlarının çaresine bakabilecek hale gelene kadar tehlikelere karşı korunacak ve itinayla bakım göreceklerdir.
Yavruyken ele geçirilen yabani kuğu kuşları kolay evcilleşirler. Fakat bakıcılarına çok bağlandıklarından ve sevgilerini fırtınalı bir şekilde belirttiklerinden, yanlarına sokulurken dikkatli davranmak gerekir