Artvin Şehir Tanıtımı

Artvin'e nasıl gidilir?

Artvin'e nasıl gidilir? Artvin Ulaşım

Tercihinize bağlı olarak Artvin’e kara, deniz ve hava yollarından biri ile gidilebilir.

• KARAYOLU İLE ULAŞIM

Artvin'e karayolu ile Türkiye'nin her yerinden ulaşılabilir.Özellikle, Samsun’dan itibaren sahil yolu ile gidildiğinde Karadeniz’i solunuza ve dağları da sağ yanınıza alarak, sahil boyunca balıkçı barınakları, sahil lokantaları ve kıyıya yakın Karadeniz köy ve yaylalarına uğrayarak eşsiz güzellikte bir seyahat yapılabilir.

Artvin il ve İlçelerinde bulunan Otobüs İşletmelerinin telefon numaraları;

Artvin Otogar Tel : 0(466) 5114949
Firma Artvin Merkez Yusufeli Şavşat Hopa
Metro Turizm 0(466) 212 79 36 811 22 81 517 25 95 351 38 21
Lüks Artvin Seyahat 0(466) 212 21 70 811 24 00 517 13 36 351 30 50
Öz Artvin Ekspres 0(466) 212 13 76 811 21 24 517 34 35 351 25 26
Lüks Karadeniz -- -- -- 351 44 83
Metro -- -- -- 351 42 43
Ulusoy -- -- -- 351 43 03
Doğu Karadeniz -- -- -- 351 46 35

• DENİZ YOLU İLE ULAŞIM

Yolcular, Artvin’e doğrudan deniz yolu ile ulaşamamakla birlikte yaz aylarında İstanbul’dan Trabzon’a Limanı’na dek arabalı vapur ile gitmeyi ve oradan da kara yolu ile seyahat edebilirler.

Artvin’in Hopa ilçesinde Liman bulunmakta olup bu limanda şu anda sadece yük taşımacılığı yapılmaktadır.

Hopa Liman Tel : 0(466) 351 40 67

• HAVA YOLU İLE ULAŞIM

Yolcular, Artvin’e doğrudan hava yolu ile ulaşamamakla birlikte Erzurum veya Trabzon havaalanlarına uçak ile ve oradan da Artvin’ kara yolu ile seyahat edebilirler.
Firma

Telefon
Fly Havayolları

444 4 359 (Türkiye’nin her yerinden) Şehir içinde kod çevrilmeden şehirler arası kod ilave edilerek çevrilecektir.

Artvin merkezine en yakın havaalanı Erzurum (203 km.) ve Trabzon (234 km.) illerinde bulunmaktadır.

• DEMİR YOLU İLE ULAŞIM

Yolcular, Artvin’e doğrudan demir yolu ile ulaşamamakla birlikte Erzurum’a tren ile ve oradan da Artvin’ kara yolu ile seyahat edebilirler.

Artvin-Erzurum arası kara yolu ile 203 km.’dir

• ARTVİN VE İLÇELERİ ARASINDA ULAŞIM

Artvin ve ilçeleri arasında ulaşım karayolu ile sağlanmaktadır.Rize yönünden sahilden gelirken sırası Karadeniz sahilindeki iki ilçe olan Arhavi ve Hopa’ya; ardından Borçka ilçesine; Borçka’dan Murgul ilçesine ulaşılır.Borçka’dan devam edildiğinde Artvin merkezine, Artvin’den Çoruh boyu takip edilerek sırası ile Ardanuç,Şavşat ve Yusufeli ilçelerine ulaşılır.
 
Artvin'in yöresel yemekleri

ARTVİN'İN YÖRESEL YEMEKLERİ



A) HAMUR İŞLERİ

1. Hinkal

Mayalı hamur mantı kıvamında yarım avuç içi büyüklüğünde puf böreğine benzer şekilde açılır ve içine az yağlı kavurma konur, mantı gibi pişirilir.Yoğurtsuz ve üzerine yağ dökülmeden yenir.

2. Su Böreği

Ülkemizin diğer yörelerinde de yapılan su böreği Artvin'de de yapılır. tere yağı ve içine konan Çiçil (uzayan) peynirle yapılması yöreye özgüdür.

3. Garşo (Ekmek aşı)

Bayat ekmek üzerine tercihe göre tere yağlı sos dökülür.Sos, sadece tere yağlı olabileceği gibi, mevsimine ve tercihe göre domates ve soğanlı ay da yoğurtlu da olabilir.

4. Gaviçi (Gaşil,Papa)

Mısır veya buğday unu sıcak papa şeklinde pişirilir, ortası açılarak eritilmiş tere yağ veya ayran konur. Kaşıkla alınan papa tere yağ veya yarana bandırırlarak yenir.

5. Çimur

Yeni pişmiş mısır ekmeği tere yağ ile karıştırılır ve bulamaç şekline gelene dek kaşık veya elle yoğrulduktan sonra ayran veya çay ile afiyetle yenir.

6. Kete

Fırın , kuzine sobası veya tandırda arasına ceviz ve un karışımı katılarak pişirilen ekmek.

7. Kada

Az yoğurtla açılan hamur için tercihe göre kavrulmuş un, öğütülmüş fındık ya da ceviz konarak burma şeklinde tepsiye halkalar halinde dizilir.Üzerine yoğurt sürülerek fırında pişirilir.

8. Fırın ekmeği

Özellikle esmer buğday unu ile tuğla örülü fırınlarda odun ateşinde pişirilen son zamanlarda yaygın Trabzon ekmeği büyüklüğünde lezzetli ekmektir.Bayatlamaya dayanıklı olması açısından tercih edilir.

9. Tandır Ekmeği

Ağırlıklı sahil ilçeleri dışındaki yerlerde, esmer buğday unu ile tuğla örülü yer altı tandır fırınlarda çalı ateşi ile pişirilen lezzetli bir ekmek türüdür.Kısa sürede bayatlaması nedeni ile anlık ihityaçlarda kullanılır.

10. Mısır Ekmeği (Çadi)

Mısır unu ile pileki veya kuzine sobada pişirilir.Hemen her öğünde sofraların baştacıdır.

11. Pileki Ekmeği

Kilden yapılmış tepsi büyüklüğünde iki plaka içinde buğday veya genellikle mısır unundan yapılan bir ekmek türüdür. Pileki ekmeği, halen bulunmakla birlikte gelişen teknoloji ile birlikte maalesef kaybolamaya yüz tutmaktadır.

12. Lavaş Ekmeği

Fırın, pileki veya tandırda ekmek pişirmeden önce ince hamurdan yapılmış pide karın kısa sürede pişirilir ve taze tere yağı ile yenir.

13. Hamsili Ekmek

Ağırlıklı sahil ilçelerinde, içine pırasa, salça, vb sebze konarak fırında pişirilir.

14. Artvin Pidesi

Özellikle yuvarlak veya kayık şeklinde,üzeri açık veya kapalı içine tercihe göre peynir, kavırma, kıyma, yumurta konularak veya sade (yağlı) taş fırında tere yağla pişirilir.

15. Katmer

İçine kavrulmuş un, kırılmış ceviz veya fındık konarak taze yufka ile yapılan bir börek türüdür.

16. Erişte

İnce ince kıyılmış yufka fırında kavrularak kurutulur ve yıl boyunca saklanır.Üzerine kaynar su gezdirildikten sonra tere yağda döndürülerek servis yapılır.Tercihe göre üzerine toz şeker dökülerek de yenir.

17. Silor

İnce boru şeklinde kıvrılarak bir 4-5 cm eninde kesilen yufkalar fırında kavrularak kurutulur ve yıl boyunca saklanır.Üzerine kaynar su gezdirildikten sonra bir kat yoğurt sürülür ve tere yağ ile servis yapılır.Tercihe göre, bir süre fırında pişirilir.

18. Kaymaklı Börek

İçine kaymak konarak taze yufka ile yapılan bir börek türüdür.

19. Lokum

Mayalı hamur ekmek kıvamında çorba hacminde top eklinde özellikle halis zeytinyağında kızartılır; bal, pekmez veya yoğurda banarak afiyetle yenir.

20. Bişi

Mayalı hamur ekmek kıvamında iki avuç içi büyüklüğünde ince yuvarlak pide şeklinde özellikle halis zeytinyağında kızartılır; bal, pekmez veya yoğurda banarak afiyetle yenir.

21. Ev Makarnası (Mantı)

Mayalı hamur muska veya eksem şeklinde içine kıyma konmadan makarna gibi pişirilir. Üzerine yoğurtsuz ve tere yağ dökülerek afiyetle yenir.

22. Cevizli/Fındıklı Börek

İçine öğütülmüş ceviz veya fındık konarak taze yufka ile yapılan bir börek türüdür.

B) ÇORBALAR.

1. (Nişoşlu) Yoğurt Çorbası

Nane benzeri ve dağlarda yetişen "nişoş" aromalı bitkinin kullanılarak yapılan tere yağlı yoğurt çorbasıdır ve özellikle Artvin'in iç kesimlerinde yayla, mezra ve dağ köylerinde yaygındır.

2. (Beyaz) Lahana Çorbası

Beyaz lahana ince ince doğranarak yoğurt ve çok az un ile yapılan bulamaça su katılarak nane benzeri ve dağlarda yetişen "nişoş" aromalı bitkinin kullanılarak yapılan tere yağlı yoğurt çorbasıdır. Özellikle Artvin'in iç kesimlerinde ; yayla, mezra ve dağ köylerinde yaygındır.

3. (Gemdimalı) Süt Çorbası

Gendima (haşlanıp güneşte kurutulmuş buğday tanesi) ile su yerine süt katılarak yapılır.Bir tür, bol sütlü şekersiz (tercihe göre tuz katılabilir) sıcak sütlaç tadını andırır. Özellikle reyhan ve nane katılan bu çorba, Artvin'in iç kesimlerinde yaygındır.

4. Kesme (Mantılı Süt Yemeği)

Kesme (parça halinde içi boş mantı) su yerine süt katılarak yapılan bir tür çorbadır.

5. (Siyah) Mercimek Çorbası

İçine erişte biçiminde kesilmiş ev mantısı katılarak siyah mercimek ile yapılır.Üzerine tercihe göre sirke dökülerek servis yapılan bu çorba, Artvin'in iç kesimlerinde yaygındır.

6. Çinçar (ısırgan otu) Çorbası

Çinçar (ısırgan otu) ile yapıla daha çok sahil ve sahile yakın yerlerde yaygındır.

7. Şalgam çorbası

Şalgam (pancar) otu, un, yoğurt ve/veya taze kaymak bulamaçı ile yapılan bu çorba türü daha çok dağ köylerinde yaygındır.

C) YEMEKLER

1. Motrella

İpsiz taze fasulye çok az su ile (yağsız) pişirilir.İçine kuru veya taze soğan,öğütülmüş ceviz veya fındık konarak iyice karıştırılırak servis yapılır.Özellikle mısır ekmeği doğranarak sıcak veya taze yenir.Daha çok sahil ve sahile yakın kısımlarda yenir.

2. Lapurçen

Bahar aylarında toplanan taze asma (üzüm) yaprağı güneşte kurutulur.İçine salça konulmadan özellikle zeytinyağı ile parça et veya kemikli etle birlikte doğranmış soğan ile pişirilir.

3. Puçuko

İpsiz taze fasulye güneşte kurutur.Özellikle kış aylarında, içine çok az bulgur ve salça konarak pişirilir.Tercihe göre üzerine sirke dökülerek yenir.





4. Kara lahana

Yıl boyunca tüm ilçelerde vazgeçilmez geleneksel bir yemektir.Kara lahana, ıspanak büyüklüğünde kesilerek suda iyice pişirilir.Suyu süzüldükten sonra içine mısır kırığı (ğırğıl), tercihe göre taze ekşi erik (veya marmeladı), taze mısır taneleri, acı sivri biber ve domates konularak iyice pişirilir.Üzerine eritilmiş tere yağ konarak servis yapılır.İçine taze pişmiş mısır ekmeği doğranarak afiyetle yenir.

5. Çinçar (ısırgan otu) yemeği

Özellikle bahar aylarında taze ısırgan otu ıspanak gibi pişirilir.


6. Kabaklı Taze Fasulye

Taze fasulye bol bal kabağı katılarak çok az tuz ve şeker ile pişirilir.

7. (Bulgurlu) Taze Fasulye

Taze fasulye, içine çok az bulgur pişirilir.

8. (Kinzili) Taze Fasulye

Taze fasulye, yörede salata vb yemeklerde kullanılan ve sevilen bir otsu bitki olan (maydonaza benzer) kinzi katılarak pişirilir.

9. Kara Lahana Sarması

Yıl boyunca tüm ilçelerde vazgeçilmez geleneksel bir yemektir. Kara lahana yaprakları suda iyice pişirilir.Suyu süzüldükten sonra özellikle kıymalı içle sarılır.Taze pişmiş mısır ekmeği ile afiyetle yenir.

10. Çarğala (pazı) yemeği

Yörede bilinen adı ile pazı, ıspanak gibi sulu veya yumurtalı özellikler zeytinyağda pişirilir.

11. Taze fasulye kızartması

Taze fasulye özellikle biber, soğan ve patates ile az zeytinyağında buğulanarak kızartılır.

12. Kabaklı Pilav

Pilavlık pirinç ve ince doğranmış bal kabağı birer sıra tencereye konur ve karıştırılmadan az ateşte pişirilir.Tercihen tere yağı kullanılır.

13. Şalgam (Pancar) Yemeği

Şalgam (pancar) patates yemeği gibi çok az pirinç ve salça ile pişirilir.

14. Turşu Kavurma

Özellikle fasulye turşusu ince ince doğranarak soğan (ve pırasa) ile çok az yağ ile buğulanarak kavrulur.Taze pişmiş mısır ekmeği ile afiyetle yenir.

15. Hamsili Pilav

Pirinç ve önceden ayıklanmış salamura veya taze hamsi ile birer sıra tepsiye dizilerek fırında pişirilir.

16. Turşulu Pilav

Pilavlık pirinç ve ince doğranmış özellikle fasulye turşusu az ateşte pişirilir.Tercihen tere yağı kullanılır.

17. Hamsi Buğulama

Kuru soğan ve limon halkalar halinde tepsiye bir sıra dizilir, üzerine ayıklanmış hamsi sıralanır.Üzerine tercihe göre sulandırlımış salça ve bir miktar sıvı yağ eklenir; az ateşte fırında pişmeye yakın üzerine maydanoz serpilir.

18. Salamura Hamsi

Özellikle sahil kesiminde hamsi sezon dışı kullanılmak üzere salamura olarak saklanır.İhtiyaç duyuldukça kullanılır.

19. (Yatık) Döner (Çağ Döneri)

Özellikle iç kesimlerde az yağlı koyun veya dana eti dilimler halinde şişe takılarak köz üzerinde yatık bir şekilde yavaşça pişirilir.Pişen kısımlar çağ adı verilen küçük şişlere geçirilerek yenir.Tercihen, et parçaları arasına soğan, domates veya taze biber konur.Karabiber ve tuz etin terbiyesinde vazgeçilmezdir.

D) TAVA YEMEKLERİ

1. Kuymak

Eriyen ve uzayan (çiçil) peynir tercihe göre beyaz un veya mısır unu, çok az su ve tere yağ/sıvıyağ ile beğendi kıvamına gelene dek tavada karıştırılarak pişiriliir. Pişmenin en iyi işaretei kuymağım "kusması" yani yağını salıvermesidir.Tüm öğünlerde baştacıdır.Pratik ve kolay bulunurluğu bakımından her zaman tercih edilir.

2. Kaymağın Kuymağı

Taze kaymak tercihe göre beyaz un veya mısır unu ile beğendi kıvamına gelene dek tavada karıştırılarak pişiriliir. Pişmenin en iyi işaretei kuymağım "kusması" yani yağını salıvermesidir.Daha çok kaymağın bol olduğu yayla ve mezralarda yaygındır.

3. Mıhlama

Uzayan(civil) peynir eritilmiş tere yağda bir müddet pişirildikten sonra üzerine çırpılmış yumurta ilave edilerek ekmek banabilecek kıvama geldiğinde özellikler mısır ekmeği ile afiyetle yenir.

4. Peynir tavalama

Uzayan(civil) peynir ve tervihe göre süzme yoğurt veya lor eritilmiş tere yağda bir müddet pişirilir.

5. Dügmeç

Bayat ekmek terağda kavrularak (tercihe göre çok az peynir konabilir) genelde kahvaltıda yenir.

6. Çılbır (Sarmısaklı)

İçine çok az su konan bir tavaya kişi başına bir adet olmak üzere pişirilen yumurta üzerine (tercihe göre sarmısaklı) eritilmiş tere yağ dökülerek afiyetle yenir.

7. Çılbır (Sütlü)

İçine çok az süt konan bir tavaya kişi başına bir adet olmak üzere pişirilen yumurta üzerine eritilmiş tere yağ dökülerek afiyetle yenir.

8. Kavurmalı Yumurta

Kışlık olarak hazırlanan kavurma üzerine çırpılmış yumurta konarak tavada pişirirlir.

9. Sahanda Yumurta

Bakır sahan (tabak) içine konan tere yağ içine köy yumurtası konup üzeri bir başka sahan ile örtülerek kendi halinde pişmeye bırakılır.

10. Kaygana

Yumurta tercihe göre sade veya sebzeli omlet şeklinde tavada pişirilir.

E) DİĞER

1. Sığen

Yeni doğum yapmış ineğin sütünden yapılan ve kendine özgü bir tadı olan yoğurt.

2. Nağiço

Koyun kuyruğu kavurması soğuk olarak kahvaltıda katık olarak yenir.

3. Kavrulmuş Zeytin

Yörede Çoruh şeriidnde yetişen zeytinlerin en kalitelisii özellikle az ısıda fıırnda çok az kavrulur. Kendine özgü lezzeti ve kısa sürede tüketilmesi zorunluluğu ile az üretildiği için yöred çok makbuldur.

4. (Ceviz/Fındıklı) Cacık

Rendelenmiş salatalık ve öğütülmüş ceviz/fındık içine su katılmamış yoğurt ile karıştırılır.Üzerine tercihe göre nane veya yörede yetişen reyhan konarak servis yapılır.

5. Boran (pazı veya ıspanaklı yoğurt)

Suda haşlanmış ıspanak veya pazı yaprağı cacık şeklinde yenir.

6. Lorlu Pekmez

Taze tuzsuz lor üzerine yöre pekmezi dökülerek tahinli pekmez kıvamında kahvaltılık olarak yenir.

7. Haşlanmış Mısır

Karlı kış günlerinde yazdan haşlanarak kurutulmuş mısır taneleri suda pişirilerek kaşıkla eğlencelik olarak sıcak yenir.

8. Çaşur

Kayalık ve yüksek alanlarda yetişen otsu bir bitki olan "çaşur" turşu şeklinde salamura olarak kahvaltıda veya diğer öğünlerde yenir.Yumurtalı ıspanak gibi de pişirilebilir.

9. Küme

Diğer illerde "sucuk" olarak da bilinen üzüm veya dut şırası, fındık veya ceviz içi ile yörede yapılan "kümenin" kendine has bir lezzeti vardır.

10. Pestil

Küme maltının bez üzerine yayılarak (özellikle ceviz ve fındık konmaksıızn)kağıt kalındığında kurutulmuş şeklidir.

11. Kesme

İçine ceviz veya fındık konmamış sade pestilin kalınca kesilip kurutulmuşudur.

12. Papa

Pekmez veya koyu marmelat mısır unu veya beyaz un ile malt kıvamında ateşte pişirilir; tercihe göre sıcak veya soğutularak (üzerine fındık veya ceviz konarak) yenir.

13. Kağ (meyve kurusu)

Doğranarak güneşte kurutulmuş meyve özellikle uzun kış günlerinde çerez gibi yenir.

14. Çam sakızı

Yöre ormanlarında yetişen köknar ağacı reçinesi sakız olarak çiğnenir..

F) TATLILAR

1. Hasuta

Pekmez veya şeker nişasta az su ile tere yağda malt kıvamında pişirilir, sıcak servis yapılır.Özellikle, bebek,çocuk ve hasta yemeği olarak bilinir.


2. Laz Böreği

Köy yumurtası, tere yağ, süt ve şekerle yapılan karışım birkaç kat yufka arasına konarak fırında pişirilir. Pişmeye yakın üzerine karabiber taneleri serpilerek sıcak veya soğuk olarak afiyetle yenir.

3. Şoti Baklava

Saçda kavularak kurutulmuş yufka aralarına öğütülmüş ceviz veya fındık konarak yapılır; pişirildikten sonra üzerine baklava ağdası dökülür.Ağda baklavanın içine sinmesinden sonra servis yapılır.

4. Kağ (kuru meyve) hoşafı

Doğranarak güneşte kurutulmuş meyve ile yapılır.

5. Erişte tatlısı

İnce ince kıyılmış yufka fırında kavrularak kurutulur ve yıl boyunca saklanır.Üzerine kaynar su gezdirildikten sonra içine şeker katılarak tere yağda döndürülerek servis yapılır.

6. Silor tatlısı

İnce boru şeklinde sarılmış yufka birkaç santim genişliğinde kesilerek kurutulur ve yıl boyunca saklanır.Üzerine kaynar su ve tere yağ gezdirildikten içine şeker katılarak fırında pişirilir.

7. Kayısefe

Doğranarak güneşte kurutulmuş meyve (özellikle kayısı ve erik kurusu) içine öğütülmüş ceviz veya fındık katılarak çok az su ve tere yağ ile tavada karıştırmadan pişirilir.Tatlı veya yemek şeklinde yenir.

8. Fırında Elma/Ayva

Bütün elma veya ayva özellikle kış aylarında fırında pişirilir.

9. Zurbiyet

Kızdırılmış tere yağına bal, pekmez veya şeker ağdası ilave edilerek sıcak yenen tatlıdır.

10. Elma Yemeği

Dilimlenmiş elma çok az su şeker ve su ile pişirilir, üzerine öğütülmüş fındık veya ceviz dökülerek servis yapılır..
 
Artvin FOLKLOR

FOLKLORİK DEĞERLER



Cumhuriyet dönemine kadar yöredeki en dikkat çeken erkek giysisi, yerli yünden köy tezgahlarında dokunan ve şal adı verilen kaba kumaştan dikilmiş şalvar ve çuha idi. Genç kızlar ise fistan ve üstüne sıkma yelek giyerlerdi. Bellerine kuşak sararlar, başlarına tepesi düz fes, bunun üstüne renkli yazma, en üstüne de beyaz uzun ve bir örtü (leçek) örterlerdi. Fesin altına Mahmudiye olarak adlandırılan para takarlardı. Yazma üzerine alından tüm şerit halinde dolayan poşu takılırdı. Ayaklarına yünden örülmüş çorap giyilirdi. Ayağa çapula ve yemeni adı verilen ayakkabılar giyilirdi.

Geleneksel kıyafetlerde kullanılan kumaşlar:
Canfes: Has ipekten kumaştır. Bu kumaştan kaftan, koçik, çeketa, boylama, palto gibi kıyafetler dikilirdi. Gösterişli bir kumaş olduğu için özel günlerde giyilirdi. Zenginlere ağalara beylere mahsus bir kumaştır. Bu isim kız çocuklarına ad olarak verildiğine göre halk arasında saygın bir yeri olmalıdır.
Kutnu: Kadınların düğünlerde, özel günlerde giydikleri bir kumaştır. Koçik, etkelik, çeketa gibi giysiler yapılır, pul boncuk gibi aksesuarla süslenirdi.
Pamuklu Kumaş: İpek ve pamuk karışımıdır. Kofta ve eteklik dikilirdi.
Şal: Kuzu yününden yapılan ipin el tezgahlarında dokunan kumaştır. Peştamal dokunurdu.

ARTVİN'İN KADIN GİYSİLERİ



Üçetek:
Şavşat, Artvin' in merkez köyleri, Yusufeli, Ardanuç ve Borçka'nın iç kısımlarıyla Arhavi ve Hopa' nın merkeze yakın köylerinde giyilmekte olup bu gün bile bazı köylerde üçeteğe rastlanmaktadır. Üçetek genel olarak düğünlerde ve bayramlarda giyilir. Yalnız kışın soğuktan korunmak için devamlı giyildiği tespit edilmiştir. Ön tarafı tamamen açık, belden az aşağıdan itibaren iki yırtmacı bulunmaktadır. Genellikle kalın ve parlak kumaştan olur.
Fistan:
rahat hareket edebilmek için alt tarafı oldukça geniştir. Beli bol ve ayak topuğuna kadar uzunluğu vardır. Etek kısmına süs şeritleri konur. Ön tarafı boğazdan göğüs altına kadar açıktır. V şeklindeki yakanın kenarları da şeritlerle süslenir. Şeritler üstüne düğmeler dikilir. Bu düğmeler daha çok gelinlik genç kızlarda görülür. Kolları uzundur ve ucu şeritlidir. Bazen üç etek giyilmeden sadece fitan giyilir.
ŞALVAR:
Boldur ve topuğa kadar iner. Topukta düğme ile bağlanır. Ağ kısmı geniş olur. Şalvarın genişliği Anadolu kanının bilhassa gurbetçi bölgeler de çokça işi yüklenmesi ve çok çalışması nedeni ile genişliğe gerek duyulduğundandır. Şalvarlar öteki giysilere nazaran daha kalın kumaşlardan yapılır. Alt kısmına yani topuktan 20-25 cm yukarı kadar daha kalın şal kumaş dikilir. Bunlara mahallinde tozluk denir.

ARTVİN'İN ERKEK GİYSİLERİ



Dağlık bir bölge olan Artvin de giysiler ekonomik ve sosyal şartlara uyum göstermiştir. Aslında bütün bölgelerde bu kural geçerlidir. Eskiden Şal- Çuha denen ve tezgahlarda dokunan kalın kumaşlar giyilirdi. Bu kumaşlar genellikle keçi kılından dokunurdu. Kıllar iğle iğrilerek ip haline getirilir kuyu denen tezgahlarda dokunurdu.
Altta şalvar, arkası geniş ve yarım poturlu ağı ise biraz düşükçe alta doğru daralan bir şekildedir. Şalvarın en alt kısmına önceleri ayak tabanına geçecek şekilde ip bağlanırdır. Daha sonraları topuktan bir karış yukarı doğru yandan düğmeler dikilmeye başlanmıştır. Bu oturup kalkarken yukarı sıvanmayı önler. Bilahare bu ikip yerini geniş lastik alır. Yine yörenin çok dağlık olması tarım ve hayvancılıkla uğraşma gereği şalvarın şeklini etkilemiştir.
Daha sonraları bu şalvarın yerini İngiliz külotu denen pantolonlar almıştır. Bunun özelliği alt taraf yine dar arkada potur yok diz ile bel arası kavisli bir şekilde olup dizden aşağı yandan düğmelidir. Ayakta ise bilindiği gibi çarık. Çarık daha çok iç kesimde giyilmektedir. Yağmurlu iklim bunu gerektirmiştir. Yine ayakta yün ve diz boyu çoraplar giyilir. Bu gün giyilen çizme daha çok Hopa ve Arhavi gibi kıyı kesimlerinde gelişmiştir. Yağmurun fazla oluşu, sahil halkının balıkçılıkla uğraşması buna sebeptir. Kakbul çarıklar öküz derisindendir. Vücudun üst kısmında içte gömlek vardır.
Ön tarafı açık ve düğmelidir. Boğaz kenarında siyah şeritler bulunur. Bunlar süs olmayıp kiri göstermemek için uygulanmıştır. Boğaz yarım dik yaka şeklindedir. Cepken denilen üst giysisi şalvar gibi Şal - Çuha denen ve tezgâhlar da dokunan kumaşlardan olurdu. Ön tarafı elips şeklinde açıktır. Bağlandığı zaman belden sol taraf sağın üstüne gelir ve boğaz ile göğüs arası V şeklinde olur. Kenarları sarı veya beyaz şerit başta kabalak denilen başlık bulunur. Mısırın çok yaygın oluşu kabalağa bir de püskül takılmasını sonuçlanmıştır. Hem süs hem de sembol 'dür.
Kabalağın yanları uzun olur. Bazen yanlar başa sarılırken bazen yüzü ve boğazı korumak için kullanılır. Kıyı kesimlerinde kuşağın yerini kemer alır.

ARTVİN'İN ÇALGILARI



Artvin de zurna olarak orta kaba Zurna kullanılır. Davul orta boy davuldur.
Tulum: Bu yörede çalınan tulum Doğu Karadeniz in kıyı kesiminde çalınan tulumun sesini tutmaz. Onlar genellikle ince sesli hemen hemen kemençe ayarında tulum çalarlar. Artvin ve iç bölgelerdeki daha kaba seslidir. Sesi bir hayli gürdür. Karadeniz tulumunda, bilhassa Hemşin 'liler çaldıkları tulumda tonu veren Daden denilen kısımlar beşer deliklidir.

Artvin içinde ve çevrede Öküz bonuzu ses tonunu gür ve toplu vermesi için havın ucuna takılır. Üflenen kısma sübap takılmadığı için tamamen nefes gücüne dayanır. Yusufeli ilçesi ve köyleri bu çalgıyı devamlı kullanmaktadır. TULUM KESİNLİKLE YANINDA BAŞKA BİR MÜZİK ALETİ KABUL ETMEZ BAŞLI BAŞINA BİR ÇALGIDIR.
Akordeon: Yörenin ana çalgılarından olması mümkün değildir. Ruslardan etkilenerek kullanılmıştır. Bütün bunlardan başka son zamanlarda ney, klarnet, de çalınmaya başlanmıştır.


 
Artvin Geleneksel Türküleri

ATABARI

1936-1937 yıllarında Artvin oyun ekibi, Büyük Ata’nın isteği ile Balkan Festivaline çağrılır. Murat Coşkun ve Ahmet Çevik’in anlattıklarına göre ekip, Halvaşi Servet Başkanlığında Hüseyin, Murat, Ahmet, Ziver, Tahsin ve Ali Beylerden kuruludur.

Çağrı üzerine yola çıkan ekip 20 günde Tophane’ye ulaşır. Görevlilerce karşılanan ekip, konuk ekiplerle tanıştırılır. Büyük Ata, kırk gün, kırk gece süren eğlenceleri özellikle izlemektedir. Dolmabahçe sarayında gösterilerin yapıldığı salon hınça hınç doludur.

Ata Savarona ile gece saat 11.00-11.30’da, bandonun vals çalışı ile gelirler. Artvin oyun ekibi, o gece programın sunucusudur.

Murat Coşkun, bu geceyi şöyle anlatmaktadır:”Oyunlarımız; Düz horon, Deli Horon,Sasa Artvin barı ile oynayacağımız bugünkü Atabarı idi. Oyunlar beşer dakika ile sınırlıydı. Çağrıldık; diğer oyunlar bitip sıra Artvin barına gelince, salon çınladı. Öteden beri Ata’yı gözle izliyordum.

Yerinden kalktı, piste doğru ilerledi. Ziver’le Hüseyin Gürel’in arasında oyuna girdi. Ata’yı gören diğer büyüklerde kalktılar. Oyuncular yirmibeş otuz kişi oldu. Benden pınar gibi ter akmaya başladı. Ata’nın oyununa çalgı çalmak zordu.

Gecenin en coşkun bölümü olan buan, yirmi dakika sürdü, Ata ve yanındakiler ayrıldıktan sonra bizler Maradit Deli Horonu adı ile “ Şimdiki hemşin horonu” oynadık ve gösteri bitti.

Park Otel’de ekiplere verilen yemekte Ata özel beğeni ile Artvin ekibine birer kadeh rakı sundular. Bizler teşekkür ile karşılık verince, üçer tane badem verdiler. Yemedik, sakladık. Artvin’e dönüşte Valimiz, gezi izlenimlerimizi dinlemek üzere bizleri topladı. Bizde söz arasında Ata’nın bizimle oyun oynadığını anlattık. Bademlerini kendilerine sunduk.

İşte bu izlenimlerin verdiği duygu ve düşünce ile barın adının Ata’mızın adı ile ölmezleştirilmesi ve Vali Beyin bizlere önder olmasını istedik. Uygun buldular. Anımsadığıma göre, Ata’ya çekilen tel, şu anlamda idi: Balkan festivalinde ekibimizle lütfederek oynadığınız Artvin barını “ATABARI” olarak adınızla ölümsüzleştirmek istiyoruz, izninizi dileriz. Gelen yanıt (cevapta) ise uygun bulunduğu “Muvafıktır” şeklinde belirtmekte idi.”

İşte Atabarı, o günleri yaşayanların anlatımı ile Atatürk’e atfen “ATABARI” ismini almıştır. Oyunda sayı sınırı olmayıp, kız-erkek-karma veya yalnız kız, yalnız erkek olarakta oynanır. Oyun, sağ yay üzerinde yarım daire, başlangıç ve bitişte düz çizgi halinde oynamaktadır. Oyun, günümüze kadar geleneksel forumları içerisinde sergilenmiştir. (Kaynak: Sarı Çiçek Aylık Halkbilimi Gazetesi-Artvin), 19 Temmuz 1973 (Mustafa AZİZAĞAOĞLU)



ATABARI

Bu babamın evidir
Tahtaları kavidir
Çalın vurun oynayın
Burası düğün yeridir.

Uzun uzun kamışlar
Ucunu budamışlar
Benim elâ gözlümü
Gurbete yollamışlar


Ben bir uzun kamışım
Yoluna dikilmişim
İster al ister alma
Alnına yazılmışım.

Bahçesi var bağı var
Ayvası var narı var
Atamızdan yadigâr
Bizde Ata Barı Var.



AHÇİK BARI-AKÇİK BARI



Ahçik barı, atabarı oyununu andırır. Farklı olarak figürlerin sağa ve sola yapılarak vuruşları vardır. Tek sıra bağımlı, sağ yönden çizilen yay üzerinde oynanır.

Ahçik barı, bir çok oyunda olduğu gibi yine düğün,bayram ve eğlencelerde yalnız kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Oyunun geleneksel tavrı yarım daire biçiminde sağ yay üzerinde oynanan düzenlemeler, oyunun geleneksel tavrı içerisinde yapılmıştır. içerisinde yapılmış olup değişiklikler söz konusu değildir.



ARHAVİ CANLISI



Bu oyunda yeni ve ortaya pek çıkmamış oyunlarımızdandır. Hem müzik hem de oyun bakımından çok hareketlidir. Arhavi' nin Murgul' a yakın kısımlarında oynanır. Erkekler ve kızlar ayrı ayrı oynarlar . İsmini yine Arhaviden almıştır. Canlılığı ve hareketli oluşu özelliğidir. Müzik olarak davul, zurna veya kemençe kullanılır.

Bu oyunun biraz daha değişik olan bir türü Barhal ve Rize ye yakın köylerde oynanmaktadır. Yaylanmaları ile titremelerle ileri geri gelme ve sekmelerle Karadeniz ekibinin oynadığı horonların özelliğini gösterir. Denizin dalgasından ekin tarlasının rüzgar etkisi ile yatıp kalkmasından balığın titremesi gibi tüm esintiler oyunda mevcuttur.


CİLVELOY



Cilveloy, genellikle halka yapısı biçimde oynanan bir kadın oyunudur. Oyun oynanırken, atma türküler söylenerek karşılıklı soru ve cevaplarla oynanan oldukça estetik bir yapıya sahip, sağa sola yürüme ve üçleme figürlerinden oluşur.

Cilveloy, düğün ve eğlencelerde daha çok türkü olarak söylenip kadınlar tarafından oynanır. Oyun, ismini türkü sözlerinden almıştır. Oyunda anlatılmak istenilen tema beğenme, beğenilme ve kur yapma gibi genelde düğün ve özel eğlencelerde oynanır. Halka yapısı biçiminde oynanmaktadır.



COŞKUN ÇORUH



Yöremizde, bahar aylarında kar sularının erimesi, yağmurun yağması ile çeşitli dere ve ırmakların Çoruh nehrine dökülmesi sonucu azgın bir hale gelen nehir, bölge halkımıza çoğu zaman mal ve can kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle oyun, Çoruh’u konu alarak, yaz ayları durgunluğu ile bahar aylarındaki azgın anlarını sergilemektedir.

Oyun kapalı halka içerisinde ağır olarak başlar; hareketler anında hızlanarak devam ettirilir. Oldukça sert oynanan bir oyundur. Ağır bölümleri ezgi ile oynanır. Hızlı bölümleri ise sadece ritim eşliğinde oynanır. Oyun, yalnız erkekler tarafında oynanır. Oyun anonim olup ilk kuran kişi hakkında kesin bulgu yoktur. Oyunun başlangıç ve bitişi, düz çizgi olup, halka yapısı içinde oynanır. Belli sayı sınırı yok; ancak, çok kalabalık sayılarla,oyun, hızlı olması yüzünden oynanmaz. Oyun, herhangi bir düzenlemeyle şekillendirilmemiş, geleneksel formu içerisinde oynanır.



DELİ HORON



Deli horon, halka yapısı içinde oynanan, Artvin’in temel oyunlarından biridir. Horona “Deli” ön adının takılması, oyunun “deli dolu” diye tabir edilen biçimde oynanmasından kaynaklanmaktadır. Figürlerin birçok bölümü gerginlik, sertlik ve gerilim içerisinde canlı olarak yapılması, oyuna bu niteliği kazandırmaktadır.

Oyunda coşkuyu sağlamak için, atılan uzun nağaralar (Kıcına) esastır. Komut, veren tarafından her figürü belirleyen yöresel tabirlerle (Yöresel sözlerle) anında verilir.Örneğin : Başla, başla-işle, işle kollar üste, Kollar siya-kındır oyna, Dura dura-Kollar çabuk-Gel oguna diza-Vuur orta topuk gibi belli komutlarla oyun yönetilir.

Oyunu oynayanlar, belli bir sayı ile sınırlanamaz; genellikle açık hava ve harman gibi yerlerde oynanır. Oyunun kaynakçası hakkında ve hazırlanışı, oynanışı, hareketliliği yörede birlik, beraberlik ve dayanışma sembolü olduğuna, kararlılık ve güçlük ifadesini belirttiği yolunda ortak düşünceye varılmıştır.

Halk arasında bu oyuna ilişkin olarak, deli horon oynanan yerde “Kırk yıl ot bitmez” sözü yaygındır. Oyun, ayrıca bazı kesimlerde (Kuçen deli horonu, Kocabey deli horonu) gibi isimlerde oynanır. Oyun kuran kişi bilinmeyip Artvin ve beldelerinin en güzide oyunudur. Yalnız erkekler tarafından oynanır.



DÖNE



Döne oyunu, bir genç kızın elinde aynası ile yüzüne bakarak kaşlını, gözünü, saçlarını düzeltmesi ile ve oyun içerisinde de görüldüğü gibi her yöne dönüşü ile, genç kızın kendi kendini süslemesi ile, haz duyarak kuruntu içerisinde oynanan bir oyundur.

Oyun, tek sıra bağımlı sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içerisinde yer alan döne “Dönüş” figürlerinde döne ismini alır. Öne çift sol,çift sağ ayak çıkararak sola ve sağa çift sağ ayak çekerek yine öne ve yana el çırparak, dört yönlü dönerek, öne çöküş yaparak belli sırayla oynanır. Oyun komutları “hop” diye verilir.

Oyun, beğenme,beğenilme temalarını işleyip sadece kadınlar , genç kızlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırı olmayıp oyunu ilk kuran kişi kesin belli olmayıp anonimleşmiş bir oyundur.



DÜZ HORON (VARAGELA)



Yukarıda üç isim altında toplanan bu oyun, yörede değişik isimlerle oynanmasına rağmen, aynı karakteri taşıyan bir oyundur.

Düz horon, genellikle düğünlerde kız ve erkek tarafından birleşerek, dostluklarının sembolü olarak, çoğunlukla yüz açımı törenlerinde oynanan bir tür oyundur.

Düz horon, halka yapısı biçiminde oynanan temel oyunlardan olup, hareketli, estetik, oldukça canlı bir oyundur. Oyuna düz horon denmesinin (Bazı yerlerde adi horonda) iki neden olabileceği kanısındayız. Birincisi, genellikle düz horon , düz bir alanda (Harman) da oynanmasından benzetilmiştir. İkincisi ise, Çoruh nehrinin durgun anlarını sembolize etmiş olması, oyuna, zaman zamanda durgun Çoruh’ta söylenir.

Oyunun başlangıcından bitişine kadar, belli bir tempo ve coşku ile oynanması, uzun nağraları ile oldukça estetik bir yapıya sahiptir. Oyun, belli bir sayı ile sınırlanamaz. Yörede en çok oynanan bir oyundur ve en kalabalık kitlenin katılımıyla, büyük bir coşkuyla oynanır. Oyun, çeşitli isimler altında tek karakterde oynanan oyundur.



HEMŞİN OYUNU



Hemşin horonu, yörede yaşayan “hemşinliler” tarafından oynanan bir oyundur. Daha çok sahil kesmi , Hopa civarında, halka yapısı içerisinde, genellikle tulum eşliğinde oynanır. Oyun 7/8 ritimle (7/8’lik) oynanır.

Artvin civarlarında, bir düğünde gençlerden kurulu bir oyun ekibinin, gösterisinde oyunun oynandığı yerin tahtadan; yani ağaçtan yapılan bir zemin üzerine sertçe vurmaları, sıçrayıp düşmeleri sonucunda sahnenin çökmesi, bir benzetme ile oyuna “Atom” denmesine neden olmuştur.

Hemşin oyunu, yine kendi komutlarıyla yönlendirilir. Örneğin: Siya, siya-Savuş, savuş-Geldum, geç-Geçte,dura-Geldi Hemşin gibi tabirlerle söylenip belli bir sayı ile oyuncular sınırlanamaz. Oyunun oldukça sert ve akıcı olması, yöre oyunlarının tipik örneğidir. Oyun, yalnız erkekler tarafından oynanır.



KARABAĞ



Yöremizin coğrafi konumu , arazi ve iş gücünün çok zorlu şartlar içerisinde yapılması nedeni ile hayırlı işler, kız köçürme, oğlan evlenmelerde düğün ve nişan gibi törenler genelde iş gücünün az olduğu güz aylarına bırakılır. Ancak, “gönül ferman dinlemez” deyiminden yola çıkan bir genç oğlan, bir kıza deli gibi vurulur. Kara sevdaya düşer. İş, güç, yaz, kış, bahar, dinlemez; yaz aylarında aile büyüklerini kız evine elçiliğe gönderir. Fakat, yukarıda bahsettiğimiz gibi tabiatı ile kız evi büyükleri, “yaylalar insin, bağlar bozulsun hele bir bakalım” gibi sebeplerle geri çevrilir. Yaylaların bozulması, bağlardaki hasatın toplanması, kız hazırlığının tamamlanması, karşı dağlara kar yağması ile belli olurmuş. Aşık genç, hergün kalkıp dağlara bakarmış; kar ne zaman yağacak diye Nihayet bir sabah kalkar ki, karşı dağlara kar yağmış; gencin aşırı haz duyması ve sevinci ile dağa doğru “kara bak! Karabağ” diyerek, hem oynayıp hemde bağırarak dağa doğru koşmasıyla sevincinden kaynaklanan bir aşık oyunudur. Karadağ, tema olarak Azeri kökenli olup, aynı sevinci paylaşan kızın da öyküsünü konu olarak, karşılıklı oynanan bir oyundur. Oyunu ilk kuran kişi bilinmemekte, oyun bir kız-bir erkek tarafından solo gösteri nitelikli, beğenme, beğenilme sevgi ve aşkı konu alır. Düğün ve özel eğlencelerde çok oynanır. Belli sayı sınırlamadan, isteyen kızlı-erkekli kalkıp oynarlar.



KOBAK



Kobak bölgemizde bir köy adıdır. Oyun halka yapısı biçiminde genellikle tulum eşliğinde erkekler tarafından oynanır. Bu oyun Yusufeli ilçemizin yakınında Kobak köyünden adını almıştır. Oyun içerisinde, belli bir yerde, ezgi değişir ve bu bölümde türkü söylenir. Sonra tekrar oyun müziğine geçilerek, oyuna devam edilir. Oyunun kaynaklanması Çoruh nehri ile de ilgilidir. Oyun içerisinde bazı figürler, Çoruh nehri üzerinde kürek çekme hareketlerini gösterir.

Kobak oyunu, belli başlı komutlarla, Topal, topa-İşle, işle-üç vur sağa, üçte sola çek kürek çekha vurdu kobak gibi terimlerle kendine özgü bir oyundur. Oyun, halk arasında sıkça olarak genelde erkekler tarafından oynanır; kız-erkek karmada oynanabilir. Daha çok düğünlerde harmanda oynanır. Belli bir sayı sınırı yoktur. Oyun, halka yapısı biçiminde oynanır. Oyun, ismini bir köy adıyla almıştır. Oyunu ilk kuran kişinin o köyden olması gibi, kesin bir bulgu yoktur.



KOÇERİ-KOÇÇARİ



Koçeri, adını bir erkek isminden almıştır. Bu kişi , çok gezen, çok dolanan, yerinde durmayan bir kişidir.

Hâlende günümüzde çok gezenlere derler ki tabiri caize “Koçeri misin, ne gezip duruyorsun?” Bölgede, genç kızların bir kahramana olan duygu ve çağrısını dile getirir bir oyundur. Genç kızların bir koçeriye vurulmasıyla onun gördükleri zaman beğenilmek maksadıyla oynadıkları bir oyundur. Oyun oynanırken bu kahramanı da şöyle davet ederler. “Oy ninni koçeri, sallanda gel içeri” diye oynanıp söylenerek, mısralarla kahramanı davet ederler.

Oyun, halay yürüyüşü gibi başlar; hızlanma çapraz ve çöküş

figürlerinden oluşur. Oyun, halka yapısı biçiminde oynanıp belli bir

sayı sınırı yoktur. Oyunu kuran kişi (Koççari) isimli bir erkek

olduğu araştırılmış olup, genç kızların bu koççariye karşı

duygularını dile getirmeye çalıştıkları bir oyundur.



MENDO BARI



Araştırmalara göre “Mendo”, bir erkek ismidir. Aynı kişinin, oyunu, kendisinin uyarladığı bilinmektedir. Kişinin, haz duyarak oynadığı söylenmektedir. Oyun ağır hareketlerle başlar; birden hızlanan bir tempo ile devam eder. Oyun içerisinde çok yönlü dönüşler olup, tek sıra bağımlı ve sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içindeki üçleme figürleri, diğer oyunların bir çoğunda görülen tipik figürlerinden biridir. Yürüyerek ayak çekme, üçleme, çöküş gibi figürlerin belli bir sırayı takip ederek, yavaş ve hızlı bir şekilde oynanmasından oluşur. Oyun, kişinin adını konu alan bir oyundur. Oyun, kızlı-erkekli veya yalnız erkekler tarafından da oynanır. Oyun kişinin kendini gösterme amacı ile daha çok düğünlerde oynanır.



SARI ÇİÇEK (SARI KIZ)



Sarı çiçek, yörede çok yaygın bir oyundur. Yörede, sarı kızın,etkin olması konusunda birçok rivayetler vardır. Ancak bunlardan biri, en sağlıklısıdır. Yaptığımız araştırmalara göre 1124 senesinde Çoruh boylarında yerleşen Hıristiyan Kipçak Türklerini, müslüman yapmak maksadıyla Mısır’dan, adı “Şehsan” olan Şeyh, kuvvetleri ile Çoruh vadisine gelirler. Orada bulunan Benek hakimin,sarışın,gökyüzü kadar güzel,sarı saçlı kızını görünce aşık olur. Şehsan ile kızın arasında büyük bir aşk başlar. Kız, müslümanlığı kabul eder; ancak, babası buna asla razı olmaz. Kızın babası Şehsan’ın kuvvetleri ile çarpışmaya başlar. Benek hakimi üstün kuvvetleri ile çarpışma sonucunda Şehsan’ın ordusunu bozguna uğratır. Şehsan sevgilisini yanına alarak, tüm ordusu kılıçtan geçirilir.

Şehsan ve sevgilisi sarı kız, kurtulma ümidi ile dağın yamaçlarına doğru kaçmak isterler. Benek hakimi askerleri tarafından görülür ve peşlerine düşülerek şehit edilirler.

Oyunun bu olaydan kaynaklandığı, Şehsan’ın sevgilisi Sarı kızın

nazı ve sonra aşklarının birleşmesi arasındaki öyküyü temsil ettiği

kabul edilir. Oyun, düğün ve daha çok eğlencelerde oynanır. Bir

kız, bir erkek tarafından sevgiyi, aşkı ve naz yapmayı konu

almıştır.



SOL AYAK



Bu oyun kendisini pek göstermemiş yani tanınmamıştır. Tulumla

oynanır. Sol ayakdenmesinin sebebi Erenköy de sol ayağı topal bir

kadının bu oyuna olan düşkünlüğü ve çok iyi oynayışı nedeni iledir.

Yaygın değildir. Erenköy, Moğun, Uçer, Kivi gibi köylerde oynanır.

Oyunun komutları sol ayakta verilir. Tek sıra veya yarım daire

şeklinde oynanır. Kulağa hoş gelen bir müziği vardır. Çalgı

kesinlikle tulumdur. Komutlar koppa , sağlı sollu ile, dura gibi

verilir.




ŞAHLAN (ŞEYHA)



Şahlan, yörede daha çok yükselmeyi, büyümeyi, onuru,gururu, kahramanlığı simgeleyen bir sözcük olarak kullanılır.

Taşımacılık,ulaşım ve çete savaşlarında At’ ın önemi büyük olan bu bölgemizde de hayvanın şahlanıp iki ayak üstüne kalkması, yükseliş ve sevinci tanımlamasıyla, oyundaki yükseliş anındaki bağırmalar, buradaki kahramanlık duygusunun sembolüdür.

Başlangıç ve bitiş hariç, kapalı halka halinde oynanır. Oyun içerisindeki yaylanma, halay karakterine sekmeli koşma (Sağ yana doğru), çöküşleri ve topuk üçlemelerinden oluşur. Ardından anlaşıldığı gibi oyun, (Şahlanmayı,yükselmeyi) sevinci simgeler. Oyun oynanırken bu şahlanış açıkça görülür. Erkeklik ve kadınlık varlığının sağlanması, kahramanlık duygularının vurgulanmasıdır.

Oyun, “Hop, hopde...” komutları ile oynanır. Oyun, anonim olup, kuran kişinin kesin bulgusu yoktur. Diğer oyunlar gibi çok fazla oynanan bir oyun değildir. Kız-erkek karma oynandığı gibi yalnız erkek olarakta oynanır.



ŞAVŞAT BARI (Çift Jandarma)



Şavşat Barı, genellikle türküsü söylenerek oynanan diğer bar türlerinden, üç ayak,ağır bar gibi isimler altında toplanıp oynanan bir oyundur.

Oyunun bulgusu ise, çok eski tarihlere dayalı bir aşk öyküsüdür. İki genç arasında büyük bir aşk başlar. Bu karasevdayı bilmeyen kalmaz. Birçok insan, bu gençler için nağmeler yapıp türküler söylerler. Artık kızı istemenin zamanı gelmiştir. Genç oğlan, kızı istetir; ancak, kız babasının kesin razılığı olmaz. Herşeye rağmen geri çevirir. Kızını bir başkasına (Beşik kertmesi) sözlemiştir. Bahar ayları gelince köylerden, yaylalardan göç başlar. Bu göçler halk arasında büyük eğlencelerle tertiplenir.; bunlarda yer yer isimlendirilir. Bu mevkideki ismi ise (Vargoda) yayık yaylamak, yayla zamanı eğlenceleri olarak bilinir. İşte bu tarihlerde, genç oğlan,sevdiği kızın verileceği genci vurur ve köyden kaçar. Köy halkının yaylaya çıkmasını bekler ve o gün gelir. Köy halkı, binbir eğlence masallarıyla göçe koyulur. Uzunca bir yol aldıktan sonra, ilk konaklayacakları mevkiye gelirler. O düzlüğün, yani mevkinin ismi (Vaket)’tir. Vaket’e gelirler. Genç oğlan, sevdiği kızında orada olacağını bildiğinden, bunu takip eder. Köy halkı burada eğlenmeye başlar. Davul,zurnalar çalınır;türküler söylenir.; oynanır; koçlar kesilir; kebaplar vurulur; yiyilip içilir. Genç oğlan, halkın arasına gelir; uzaktan sevdiği kızı gözler,kızda sevdiğini görür ama, bir türlü yaklaşamazlar. Bakışıp hasret giderirler. O arada genç kız, birde ne görsün, karşıdan iki jandarma geliyor; sevdiğini götürecekleri genç kızın içine doğuyor. Genç kız, acılar ve üzüntüler içerisinde ağlayarak jandarmanın görünmesiyle ağıt yakarak bu türküyü söylüyor ve ağlıyor.

Oyunun türkü sözlerinde ise, Çift jandarma geliyor kaymakam konağından, Fiske vursam kan damlar, kırmızı yanağından,böyle esinlendiği gibi birde, Cebi dolu paketi, giyme yeşil caketi, Yar Allah’ın seversen, gel dolanak Vaketi’nde ise sevdiği genç, yeşil bir ceketle oraya gelir; bu, tanınırsın anlamında. Gel dolanak vaketi ise, kaçmak anlamında sevdiği gence çağrı yaparak söylenen bir türküdür.

Daha sonra bu öyküyü yaşayanlar, gençlere atfen ve hatırlamak, yaşatmak maksadıyla halk arasında türküsü söylenip oyuna dökmüşlerdir. Oyun, halk arasında sıkça oynanan bir oyundur. Belli bir sayı sınırı yoktur; kız-erkek genelde karma olarak oynanır. Oyun, çizgi ile başlayıp yarım daire sağ yay üzerinde oynanır.

TEŞİ



Artvin ve civarında, genelde iç kesimlerde, toplu iş gücüne dayalı birlikte yapılan çalışmalara “Meci-İmece” adıyla toplanırlar. Yöre halkı kış gecelerinin boş geçmesi, gece eğlenceleri yapılması amacıyla, yün eğirme, mısır ayıklama, tütün doğrama gibi bazı işlerini kış gecelerinde, komşuları davet ederek hem çalışır; hem de gece eğlenceleri düzenlerler. Bunlar maniler, bilmeceler,karşılıklı atma türküler ve orta oyunları gibi eğlencelerden oluşur.

Teşi ise yün eğirmeye yarayan aracın ismidir. Teşi, ağarşak ve iğden oluşan, ağaç bir araçtır. Bu araçla, yünden iplik yapılmasını canlandıran yün eğirmeyi temsil eden bir oyundur. Oyun oynanırken ayak, el figürleri ile adeta yün eğiriyormuş gibi gerçek figürlerle gösterilir.Oyun figürleri, estetik yönden ağırlık taşır.; ayak üzerinde esneyerek yürünür ve elde teşi ile yün eğrilir. Teşi oyunu, kadınlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırlaması olmayı genellikle bağımsız ferdi olarak oynanır. Teşhi havası olarak ta anılan oyuna ait ilk nota derlemesi 1945 yılında Muzaffer SARISÖZEN tarafından yapılmış ve TRT Repertuarına kazandırılmıştır.



UZUN DERE



Uzun dere, yörede, gelinin (Puhaça) yoğururken genç kız ve kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Uzun dere “İnce dere” , yörede bir yer ismidir. Oyun. İçerisinde anlatımı bu yörede daha çok yapıldığı için, ismini bu bölgeden almıştır. Uzun dere oyununu oynayan oyuncuların ellerinde buğday, arpa daneleri, oyunla birlikte gelinin başına serpiştirilir. İnanışa göre gelinin rızıklı, bereketli olması inancı ile temsil edilir.

Gelin, hamur yoğururken teknenin içine lira veya bozuk para atılır. Bu da aynı anlam içerisinde, gelinin, bolluk bereketlilik getirme inancını simgeler. Hamur pişirildikten sonra etrafındakilerce yenmesi için parça parça kırılıp dağıtılır. Ekmeğin içindeki para kime çıkarsa, uğurlu sayıldığından saklanır. Ekmeğin içinde para çıkan kişi genç kız veya erkekse, bu parayı gece yastığının altına koyup yattığı zaman, kendi kısmetini görürmüş diye inanılır. Oyun, düğünlerde yüz açımı töreninden sonra damat evinde, puğaça yoğrulup, gelinin bereketli olması dileğiyle oynanan , belli sayı sınırı olmayıp genç kız ve kadınlar tarafından oynanır. Oyun ferdi hareketlerle oynanır. Oyunu kuran kişi çok eski bulgulara dayalı olup gerçek kaynağı bilinmektedir.



ÜÇ AYAK – AĞIR BAR

Yurdumuzun bir çok yöresinde adımlardan ismini alan, bölgemizde de aynı isim altında bar türünde oynanan bir oyundur. Oyunun ağırlama, hoplatma, hızlanma bölümleri vardır. Oyunun üç ayak adında oynanması, üç adım kuralına bağlı olmasındandır. Oyun, tek sıra bağımlı, sağ yöne çizilen tek sıra halinde oynanır. Bölgemizde bu tür oyunlar, bir çok isim altında oynansa bile, hepsini toplayıcı özellik olarak üç ayak ismi kullanılır.

Yöremizde, ağırlama bölümlerinde, bu tür oyunlarda kadınlar ve erkekler tarafından, karşılıklı atma türküleri söyleyerek oynanabilmektedir. Oyun, sağ yay üzerinde yarım daire formunda oynanır. Kız-erkek karma veya yalnız bilinmemektedir. Halk arasında düğünlerde, harmanda sıkça oynanılan bir oyundur.
 
Geleneksel Kutlamalar

7 mart artvİn'İn kurtuluşu
kutlamanın yapıldığı yer : TÜM DÜNYA

kutlama tarİhİ : 7 mart

Mahalli Kutlama Adı : Hıdırellez Kültür Bahar Bayramı
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Artvin
Kutlama Tarihi : 6 Mayıs
Süre : 1 Gün

Mahalli Kutlama Adı : Boğa Güreşi
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Balcılı Köyü BOĞA GÜREŞLERİ
Kutlama Tarihi : Mayıs Ayının 2. Hafta sonu
Süre : 2 Gün

Mahalli Kutlama Adı : Boğa Güreşi
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Bıçakçılar Köyü
Kutlama Tarihi : Mayıs Ayının 2. Haftası
Süre : 1 Gün



Mahalli Kutlama Adı : Boğa Güreşi
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Çıralı Köyü
Kutlama Tarihi : 9 Nisan
Süre : 1 Gün

Mahalli Kutlama Adı : Yayla Şenliği
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Yüncüler Köyü
Kutlama Tarihi : Ağustos Son Haftası
Süre : 1 Gün

SALİKVAN YAYLA ŞENLİĞİMahalli Kutlama Adı : Salikvan Yayla Şenliği
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Salikvan
Kutlama Tarihi : Ağustos


GELENEKSEL KUTLAMA PROGRAMLARI

Mahalli Kutlama Adı : Kafkasör Kültür ve Sanat Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Kafkasör
Başladığı İlk Tarih : 1980
Kutlama Tarihi : 27 Haziran - 1 Temmuz
Süre : 5 Gün

Mahalli Kutlama Adı : 2. Hopa Kültür Sanat ve Deniz Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Hopa
Kutlama Tarihi : 1-5 Temmuz
Süre : 5 Gün

Mahalli Kutlama Adı : Sidere Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Arhavi (Derecik)
Başladığı İlk Tarih : 1988
Kutlama Tarihi : Ağustos ayı

SAHARA PANCARCI ŞENLİĞİMahalli Kutlama Adı : Şavşat Sahara Pancarcı Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Şavşat İlçesi
Kutlama Tarihi : 31 Temmuz-2 Ağustos
Süre : 3 Gün


Mahalli Kutlama Adı : Aşık Efkari Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : İlçe Merkezi
Başladığı İlk Tarih : 1990
Kutlama Tarihi : 18-25 Haziran
Süre : 1 Hafta

Mahalli Kutlama Adı : Kültür Sanat Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Arhavi
Kutlama Tarihi : 20-22 Temmuz
Süre : 3 Gün

Mahalli Kutlama Adı : Aros Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Kılıçkaya
Kutlama Tarihi : 21-23 Temmuz
Süre : 3 Gün

Mahalli Kutlama Adı : Yayla Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Tekkale Köyü
Kutlama Tarihi : 22 Temmuz

MEYDANCIK ŞENLİĞİMahalli Kutlama Adı : Meydancık Satave Gevrek Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Şavşat
Kutlama Tarihi : Ağustos

Mahalli Kutlama Adı : Macahel Kafkas Arı ve Bal Festivali
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Borçka
Kutlama Tarihi : 13 - 20 Ağustos
Süre : 8 Gün

KARAKUCAK GÜREŞLERİMahalli Kutlama Adı : Geleneksel Karakucak Güreşleri
Kutlamanın Yapıldığı Yer : Şavşat
Kutlama Tarihi : 25 Şubat
Süre : 1 Gün
 
Artvin'in Coğrafi konumu

ARTVİN'İN COĞRAFİ KONUMU

Karadenİz Bölgesİnİn Doğu Karadenİz Bölümünde,Doğu Karadenİz Dağları üzerİnde yer alan Artvİn İlİnİn doğusunda Ardahan,güneyİnde Erzurum,batısında Rİze,kuzeybatısında Karadenİz,kuzeyİnde Gürcİstan Cumhurİyetİ bulunmaktadır.İlİn yüzölçümü 7.436 km.karedİr.Artvİn,arazİ bakımından genel olarak dağlıktır.İlİn Arhavİ ve Hopa İlçelerİ,Karadenİz İle denİze paralel uzanan Doğu Karadenİz Dağları arasında kalan dar bİr düzlük alan üzerİne kuruludur.İlİn Karadenİz'e olan kıyı uzunluğu 34 km.dir.Kıyıdan İç bölgelere doğru gİdİldİğİnde arazİnİn bİrden yükseldİğİ görülür.Artvİn'de,ova olarak nİtelendİrİlebİlecek alanlar,Arhavİ ve Hopa kıyı şerİdİndekİ aluvyal düzlükler dışında mevcut değİldİr.

İl sınırları İçİnde 30'a yakın akarsu vardır.Bunlardan Karadenİz'e dökülenler harİç dİğerlerİ Çoruh Nehrİ'nİn kollarıdır.İlİn muhtelİf yerlerİnde çok sayıda doğal göl vardır.Bunlardan;Şavşat ve Borçka İlçelerİnde bulunanları doğal güzellİk ve turİzm açısından en önemlİlerİdİr.

DAĞLAR
Karadenİz kıyısına paralel olarak uzanan Doğu Karadenİz Dağları'nın İl sınırları İçİndekİ uzantıları;Kaçkar,Altıparmak,Kükürtlü,İskarİstİ Dağları adıyla sınıra kadar uzanmaktadır.Bu dağ sırasının üzerİnde çok sayıda dağ ve yüksek tepeler yer alır.Karadenİz kıyısını takİp ederek batıdan doğuya doğru İkİ sıra halİnde uzanan 3937 m. yükseklİğİndekİ Kaçkar Dağı Karadenİz Dağları'nın en yüksek noktasını oluşturur.Bu dağın su bölüm çİzgİlerİ ;Artvİn,Rİze,Erzurum İl sınırlarını belİrler.Şavşat ve Borçka İlçelerİ arasında yer alan,Çoruh ve Berta vadİlerİ İle Gürcİstan sınırına kadar uzanan Karçal Dağı 3428 m.yükseklİğİ İle İlİn dİğer önemlİ bİr dağıdır.


KARÇALLAR


KÜRDEVAN DAĞI

OVALAR



İl sınırı İçerİsİnde ova özellİğİ gösteren yerler hemen hemen yoktur.İl topraklarının ancak %0.2 alanını kaplayan düzlüklere rastlanır.Kıyıda akarsu bİrİkİntİlerİnİn meydana getİrdİğİ alüvyal ovalara rastlanmaz.Çünkü dağların denİze bakan yamaçlarında kaynaklarını alan Hopa ve Arhavİ Deresİ'nİn suları az ve uzunlukları kısa olduğundan bİrİkİntİ ovalarının büyüklüğünü sınırlamıştır.Bütün bunlara rağmen Hopa İlçesİnde,Sundura Dere'sİnİn ağzında ve Arhavİ İlçesİnİn Kabİrse Dere'sİnİn ağzında bİrer küçük delta ovalar oluşmuştur.



YAYLALAR



İl topraklarının yaklaşık % 51 'İnİ kaplar.Artvİn'İn başlıca yaylaları;

1.Güneydoğusundaki bölgede bulunan Yusufelİ,Zeytİnlİk ve Ortaköy Derelerİnİn oluşturduğu çİzgİnİn Meşelİ,Kurudere,Düzenlİ,Kİreçlİ, Yığılı, Kapik, Irmaklar, Bülbülan , Çamlıca, Hanlıköy,Ballı ve Yoncalı yaylaları.





ERENLER KÖYÜ YAYLASI

2.Muratlı-Borçka,Artvİn-Ortaköy Deresİ İle Gürcİstan arasında kalan bölgedekİ,Taşköprü,Meydancık,Mısırlı,Oba yaylaları

3.Merkez İlçe-Zeytİnlİk-Yusufelİ İlçesİ çİzgİsİnİn kuzey ve kuzeybatısında kalan bölgedekİ Keşoğlu,Çamlık,Mağara,İneklİ,Kocakarılı,Dİkme ve Taşkınlık yaylaları sayılabİlİr.



YUSUFELİ YAYLASI





VADİLER

Artvİn İlİ yüzey şekİllerİ,genellİkle yer altı kırılmaları ve volkanİk faalİyetler sonucunda meydana gelmİştİr.Vadİlerİn bİr bölümü İse bu tektonİk kırılmalar sonucunda meydana gelen fay ve çİzgİlerİne uyarak oluşmuş dağ sıralarını bİrbİrİnden ayıran dağlara paralel çİzgİler halİndedİr.İl'de bulunan vadİlerİ İkİ ana kısma İncelemek mümkündür;

1.Asıl Çoruh Vadİsİ

2.Çoruh ırmağı kollarının meydana getİrdİğİ vadİler,

Çoruh Vadİsİ :

Çoruh ırmağının İl sınırına gİrdİğİ yerden başlayıp Muratlı Bucağında İl sınırını terk ettİğİ yere kadar uzanan 150 km.uzunluğunda bİr vadİdİr.Genellİkle çok dar ve derİn "V" ve "U" şeklİnde boğazlar halİnde uzanır.Zeytİnlİk-Yusufelİ ve Zeytİnlİk Muratlı arası olmak üzere İkİ bölümden meydana gelİr.

Dİğer Vadİler :

1.Ardanuç Dere'sİ Vadİlerİ : Vadİ tabanı Ardanuç İlçesİnde nİspeten genİştİr.İlçe merkezİnİn 7 km.kuzeybatısında bulunan Cehennem Dere'sİ tİpİk bİr kanyon vadİdİr.500 m.uzunluğunda 70 m.genİşlİğİnde ve 6 m.derİnlİğİndedİr.Ardanuç suyuna açılır.Dünyada sayılı kanyon vadİlerİ arasında yer alır.

2.Ortaköy Vadİsİ : Şavşat İlçesİnİn sularını boşaltan İrİlİ ufaklı çayların meydana getİrmİş olduğu bu vadİ zengİn bİtkİ örtüsüyle kaplıdır.

3.Altıparmak Vadİsİ : Barhal Dere'sİnİ takİp eder.En genİş yerİ 3 m.dir.

4.Murgul Vadİsİ : Murgul Dere'sİnİn meydana getİrdİğİ bu vadİnİn tabanı dİğer vadİlerİn tabanlarına göre daha genİştİr.


MACAHEL VADİSİ


CEHENNEM DERESİ

AKARSULAR



İl sınırları İçİnde bulunan akarsular İkİ bölümde İncelenİr.Bİr kısmı asıl ırmak olan Çoruh nehrİ'nİn kollarını meydana getİrİrken bİr kısmıda İl sınırları İçİnde ve İl sınırları dışında Karadeniz'e dökülen nehİrlerdİr.Başlıcaları şunlardır;

ÇORUH NEHRİ

İlİn en büyük akarsuyu olan Çoruh Nehrİ,Mescİt Dağları'ndan kaynağını alarak,Bayburt'u geçtİkten sonra Yusufelİ İlçesİnİn Yokuşlu köyünün mevkİİnde İl sınırına gİrer.Su kavuşumu denİlen yerde Oltu suyu İle bİrleşİr.Yusufelİ yakınlarında Barhal Deresİyle bİrleşen Çoruh Nehrİ kuzeybatı yönüne gİrer.Artvİn yakınlarında Ortaköy suyunu,Borçka'da Murgul suyunu - İçkale suyunu ve Kaynarca suyunu alarak Muratlı Bucağını geçerek ,Batum'un güneybatısında Karadenİz'e dökülür.Çoruh Nehrİ'nİn uzunluğu 376 km.olup,354 km.sİ sınırlarımız İçerİsİndedİr.

OLTU ÇAYI

Karga pazarı Dağları'ndan kaynağını alır.Yusufelİ yakınlarında Tortum çayı İle bİrleşİr.Güralp kayası denİlen yerde Çoruh Irmağına kavuşur.

TORTUM ÇAYI

Kargapazarı Dağları'ndan kaynağını alır.Tortum Gölü'ne gİrİp çıktıktan sonra Yusufelİ yakınlarında Oltu Çayı İle bİrleşİr.

BARHAL ÇAYI

Kaçkar Dağları'ndan kaynağını alır.Erzİncan, Yüncülerİ Çevrelİ ve Dört Kİlİse derelerİnİ alarak Çoruh Nehrİ'ne karışır.



BARHAL ÇAYI

ŞAVŞAT SUYU

Şavşat İrİlİ ufaklı 13 deresİ bulunması İle su zengİnlİğİne sahİp bİr İlçemİzdİr.Şavşat Deresİ Ortaköy deresİnİn kaynağı olup Ardanuç deresİyle bİrleşerek Çoruh Nehrİ'ne kavuşur.Kaynağını Sahara Dağlarından alarak Şavşat suyuna bİrleşİr.



GÖLLER

Artvİn'de,İrİlİ ufaklı çok sayıda göl vardır.Bunların çoğu buzul vadİlerİnİn dİplerİnde oluşmuştur ve genellİkle Karagöl adıyla anılır.Önlerİ moren yığınıyla dolu olan bu göller derİndİr.Çoğunda bol alabalık bulunan ve doğa harİkası olan bu göllerİn en önemlİlerİ Şavşat ve Borçka'da bulunan ve Karagöl adıyla anılan göllerdİr.

KARA GÖL



KARA GÖL

YERALTI ZENGİNLİKLERİ



Artvİn İlİ toprakları,maden yatakları oluşumuna elverİşlİ bİr bölgede yayılmıştır.Ülkemİzİn en zengİn bakır madenİ yatakları Artvİn'de bulunur.

Maden Tetkİt ve Arama Enstİtüsü'nce ;Merkez İlçede altın,Ardanuç İlçesİnde Manganez,Borçka ve Murgul'da Bakır,Pİrİt ve Manganez,Şavşat'ta Bakır,Kurşun,Çİnko ve Manganez,Yusufelİ İlçesİnde de Lİnyİt kömürü açısından zengİn rezervlerİn bulunduğu tespİt edİlmİştİr.

İKLİMİ



Artvİn'İn İklİmİ,yeryüzü şekİllerİnİn özelliklerİ nedenİyle bölgelere göre çeşİtlİlİk göstermektedİr.Kıyı kesİmlerİnde ılık ve yağışlı bİr İklİm tİpİ egemendİr.Buna karşın,İl'İn İç bölgelerİne doğru,yüksek kesİmlerde kışlar süreklİ ve bol karlı,yazlar serİn geçer.Çoruh Vadİsİ'nİn derİn tabanında kıyıya oranla daha az yağışlı,kışları fazla sert olmayan bİr İklİm tİpİ vardır.



BİTKİ ÖRTÜSÜ

Artvİn İl topraklarının yaklaşık % 55'İnİ (390.000 ha)ormanlık alanlar kaplamıştır.İldekİ ormanların büyük bölümünü İğne yaprakları ağaçlar oluşturmaktadır.Bölgede,yüksek dağların eteklerİnden üst kısımlara doğru gİdİldİkçe,önce yapraklı türler,sonra İğne yapraklılar görülmektedİr.



2000 YILI GENEL NÜFUS SAYIMINA GÖRE

GENEL NÜFUS BİLGİLERİ



İl'İn Toplam Nüfusu 191.934
İl Merkezİ Nüfusu 23.157
İlçe Merkezlerİ Nüfusu 61.041
Toplam Köy Nüfusu 107.736
İl'İn Nüfus Yoğunluğu 26 kişi
İl'İn Yıllık Nüfus Artış Hızı (binde)1997-2000'e göre % 02.28




ARTVİN'İN BAZI İLLERE UZAKLIĞI


İL UZAKLIK (KM)
BURSA 1327
ANKARA 999
İSTANBUL 1314
İZMİR 1579
ADANA 1014
KOCAELİ 1206
ANTALYA 1472
DİYARBAKIR 526
ERZURUM 203
TRABZON 234
RİZE 159
ARDAHAN 235