Anne ve Babaya karsi görevlerimiz!
anne ve baba, nasihat, hadis-i serif, vazifelerimiz, kuran-i kerim, ile ilgili tüm bilgileri burada bulabilirsiniz
İslâm‘da insanoğlu doğunca ayrı bir kıymetlidir; bakımı ile meşguliyet ibadet kabul edilir; sevmek-okşamak takdir ve teşvik de ayrıca kıymetlidir.
Cennet onların ayaklan altındadır, dualan kabuldür. Dede veya ninedir. Baştacıdır, saygı ve hürmete layıktır, bereket onlarla dır. Hayatta olmaları, hayır dualarını eksik etmemeleri nimettir. Vefatlarından sonra bile dostlarını arayıp, sormak evlatlarının boynunun borcudur. Yetiştirdikleri salih evlatlar sadak-i câriye olarak arkalarından sevap defterlerini doldurur, durur...
Velhasıl müslümanın doğumu bir müjde, iman ve cihaddan ibaret hayatı bir destan, vefatı bir şeb-i arûs‘tur.
Anne-baba hakkından söz edildiğinde akla öncelikle vefakâr-cefakeş anneler gelmelidir. Bunun sebebi annenin hamilelik, doğum, emzirme, çocuk bakımı gibi ağır yüklere-sıkmtılara göğüs germesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "kime iyilik edeyim Yâ Resulullah!" diye soran sahabeye üç defa "annene" dedikten sonra ancak dördüncüde "babana" diye cevap vermiştir.
Annesiyle içli-dışlı olan, mütemadiyyen onunla beraber bulunan evlat, bir müddet sonra annesine minnet borcunu unutup, onunla yüz-göz olup nankörlük etmeye başlar. Umumiyetle dışar-daki insanlara gösterilen nezaket ve incelik annelerden esirgenir değerli dostlar. Bunun önüne geçmek için Peygamber Efendimiz (s.a.s.) anneye itaati, ona saygı, hürmet ve ikramı ısrarla tavsiye etmiştir.
Annelerin yürekleri yufkadır, afları çoktur. Ne kadar çile çekseler de evlatlarını bağırlarına basarlar. İşte bu yüzden Allah-u Teâlaya isyan olmadıkça anne-babaya mutlak itaat emredilerek, onların fıtrattan gelen bu güzel duyguları ve hüsn-ü niyetlerinin evlatlar tarafından istismarı kökünden kurutulmak istenmiştir.
Anne-babaya ihsan etmek, cihad sevabı kazandırır, ömrün uzamasına sebep olur. Eğer anne-baba fakirlik içinde olup da evlatlarını okutamamış, refah içinde yaşatamamış olsalar bile onların ana-babalık hakkında bir eksiklik oluşmaz. Evlada düşen her hal-ü kârda itaattir.
Anne-babalarına asi olanlar beşyüz yıllık mesafeden kokusu duyulan cennetin kokusunu duyamazlar. Dünyada da, ahirette de rahat ve hayır görmezler. Anne-babalarına itaatkâr olanlar ise bit-mez-tükenmez bahtiyarlıklar içerisindedirler.
Hadis-i şerifte: "Anne-babaya itaat etmek; namaz, oruç, hac, umre ve Allah yolunda cihad etmekten efdaldir" buyurulmuştur. Bu müjdelere nail olabilmek için evlad, anne-babasına karşı davranış-larında edebe son derece riayetkar olmalıdır.
Allah-u Teâlâ‘ya isyanı gerektiren hususlar dışında her konuda evlat ana-babasına itaatkâr olmalı, karşı gelmemelidir. Birşey istedikleri zaman derhal sözlerini dinlemeli, emir ve isteklerini yerine getirmelidir.
Hizmet ve bakıma muhtaç oldukları zaman onlara bakmalı, bıkkınlık veya usanç emaresi göstermemekdir. Kuran -ı Kerim‘de şöyle buyuruluyor:
"Rabbin yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa onlara karşı "öf bile deme, onları azarlama, ikisine de hep tatlı söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanatlarını ger ve şöyle de; Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!" (İsra 23-24)
Evlat, anne-babası hayatta iken onlar için bol bol dua ettiği gibi, vefatlarından sonra da onlar için beş vakit namaz sonunda vesair zamanlarda dua ve istiğfarda bulunmak, sadakalar vermek, akrabalarını, dost ve ahbaplarını ziyaret etmekdir. "İyiliğin başı kişinin babasının dostlarını ziyaret etmesidir" buyurulmuştur.
Bilmelisiniz ki anne-babası vefat eden evlat, yaptığı bir iyiliği, onlarin niyetine yapıp, sevabını onlara bağışlarsa kendi ecri ve sevabı eksiltilmeden aynısı onlarada verilir.
Hattâ Selef-i Sâlihin‘in, hoş bir söz söylediklerinde veya insanlara eza-cefa veren herhangi bir şeyi yoldan kaldırıp bertaraf ettiklerinde "Anam ve babam için" dedikleri rivayet olunmuştur.
Biz anne- baba hakkıyla ilgili sözümüzü Erzurum‘lu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Mârifetnâmesinden güzel bir Hadis-i Şerif-i hatırlatan beytiyle şimdilik noktalıyoruz. Şöyle buyuruyor:
Anne ve Babaya karsi görevlerimiz!
Kuran-ı Kerim de anne-babaya yüce bir makam verilmiştir değerli dostlar. Günahı gerektiren emir ve arzuları dışında her hususta anne-babaya itaatle emredilmiş dünyaya getirdikleri evlatları. Allahu Teâlâ‘nın rızası, anne-babanın rizasındadır. Anne-babaya âsi olmak, büyük günahlardandır.
İslâm‘da insanoğlu doğunca ayrı bir kıymetlidir; bakımı ile meşguliyet ibadet kabul edilir; sevmek-okşamak takdir ve teşvik de ayrıca kıymetlidir.
Cennet onların ayaklan altındadır, dualan kabuldür. Dede veya ninedir. Baştacıdır, saygı ve hürmete layıktır, bereket onlarla dır. Hayatta olmaları, hayır dualarını eksik etmemeleri nimettir. Vefatlarından sonra bile dostlarını arayıp, sormak evlatlarının boynunun borcudur. Yetiştirdikleri salih evlatlar sadak-i câriye olarak arkalarından sevap defterlerini doldurur, durur...
Velhasıl müslümanın doğumu bir müjde, iman ve cihaddan ibaret hayatı bir destan, vefatı bir şeb-i arûs‘tur.
Anne-baba hakkından söz edildiğinde akla öncelikle vefakâr-cefakeş anneler gelmelidir. Bunun sebebi annenin hamilelik, doğum, emzirme, çocuk bakımı gibi ağır yüklere-sıkmtılara göğüs germesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "kime iyilik edeyim Yâ Resulullah!" diye soran sahabeye üç defa "annene" dedikten sonra ancak dördüncüde "babana" diye cevap vermiştir.
Annesiyle içli-dışlı olan, mütemadiyyen onunla beraber bulunan evlat, bir müddet sonra annesine minnet borcunu unutup, onunla yüz-göz olup nankörlük etmeye başlar. Umumiyetle dışar-daki insanlara gösterilen nezaket ve incelik annelerden esirgenir değerli dostlar. Bunun önüne geçmek için Peygamber Efendimiz (s.a.s.) anneye itaati, ona saygı, hürmet ve ikramı ısrarla tavsiye etmiştir.
Annelerin yürekleri yufkadır, afları çoktur. Ne kadar çile çekseler de evlatlarını bağırlarına basarlar. İşte bu yüzden Allah-u Teâlaya isyan olmadıkça anne-babaya mutlak itaat emredilerek, onların fıtrattan gelen bu güzel duyguları ve hüsn-ü niyetlerinin evlatlar tarafından istismarı kökünden kurutulmak istenmiştir.
Anne-babaya ihsan etmek, cihad sevabı kazandırır, ömrün uzamasına sebep olur. Eğer anne-baba fakirlik içinde olup da evlatlarını okutamamış, refah içinde yaşatamamış olsalar bile onların ana-babalık hakkında bir eksiklik oluşmaz. Evlada düşen her hal-ü kârda itaattir.
Anne-babalarına asi olanlar beşyüz yıllık mesafeden kokusu duyulan cennetin kokusunu duyamazlar. Dünyada da, ahirette de rahat ve hayır görmezler. Anne-babalarına itaatkâr olanlar ise bit-mez-tükenmez bahtiyarlıklar içerisindedirler.
Hadis-i şerifte: "Anne-babaya itaat etmek; namaz, oruç, hac, umre ve Allah yolunda cihad etmekten efdaldir" buyurulmuştur. Bu müjdelere nail olabilmek için evlad, anne-babasına karşı davranış-larında edebe son derece riayetkar olmalıdır.
Allah-u Teâlâ‘ya isyanı gerektiren hususlar dışında her konuda evlat ana-babasına itaatkâr olmalı, karşı gelmemelidir. Birşey istedikleri zaman derhal sözlerini dinlemeli, emir ve isteklerini yerine getirmelidir.
- Anne-babasına karşı gayet nazik ve yumuşak konuşmalıdır.
- İçeri girdikleri zaman derhal toparlanıp kalkmalıdır.
- Her fırsatta ellerini öperek, hayır dualarını istemelidir. Zira anne-babalann evlatları için yaptığı dua, Allah katında makbuldür.
- Evlat, anne-babasının şahsiyetini, şeref ve itibarını zedeleyici bir harekette bulunmamalıdır.
- Onların malını-servetini çarçur etmeyip, gereken titizliği göstermelidir.
- Bütün işlerinde anne-babasına danışarak, istişare etmelidir.
- Konuştukları zaman dinlemeli, sözlerini kesmemeli, karşılarında yüksek sesle konuşmamalıdır.
- İşlerinde yardımcı olarak yüklerini hafifletmeli, hediyelerle-ilti-fatlarla onları memnun etmelidir.
- Anne-babasına karşı yaptığı iyilikleri söyleyip, başa kakmama-lıdır.
- Onlara hiddetle ve yüzünü ekşiterek bakmamalı, güleryüz ve tatlı dille gönüllerini almalıdır.
- Anne-babasının iznini almadan yolculuğa çıkmamalıdır.
- Hoşa gitmeyecek bir iş yaptıklarında kınamamak, kırılmayacaklarından eminse uyarmalı, değilse susmalıdır.
- Anne-babasını isimleri ile çağırmamalı, yanlarında ayaklarını uzatmamalı, derli toplu olmalıdır.
- Anne-babası çağırdığı zaman oyalanmayıp acelece mukabele ederek buyurun demeli, hizmetlerini çabuk görmelidir.
- Anne-baba oturdukları halde onlardan izin almadan gidip uyu-mamalı, uyudukları zaman da onları rahatsız etmemelidir.
- Sofra kurulunca anne-babadan önce başlamamak, sofrada konulan yemek kabının anne-babaya olan tarafına el uzatmamak, bu hususta çok titiz davranmakdır.
- Eşini ve çocuklarını anne-babasına tercih etmemeli, her konuda anne-babasına öncelik tanımalıdır.
- Kendisi için istediği ve razı olduğu şeyleri anne-babası için de istemeli, istemediği ve hoşnut olmadığı şeyleri onlar için de istememelidir değerli dostlar.
- Anne-babasına iyilik etmeyen, onları incitip kıran kimselerle arkadaşlık etmemeye, huyların geçici olduğunu bilerek özen göstermeyide unutmamalıdır.
Hizmet ve bakıma muhtaç oldukları zaman onlara bakmalı, bıkkınlık veya usanç emaresi göstermemekdir. Kuran -ı Kerim‘de şöyle buyuruluyor:
"Rabbin yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa onlara karşı "öf bile deme, onları azarlama, ikisine de hep tatlı söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanatlarını ger ve şöyle de; Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!" (İsra 23-24)
Evlat, anne-babası hayatta iken onlar için bol bol dua ettiği gibi, vefatlarından sonra da onlar için beş vakit namaz sonunda vesair zamanlarda dua ve istiğfarda bulunmak, sadakalar vermek, akrabalarını, dost ve ahbaplarını ziyaret etmekdir. "İyiliğin başı kişinin babasının dostlarını ziyaret etmesidir" buyurulmuştur.
Bilmelisiniz ki anne-babası vefat eden evlat, yaptığı bir iyiliği, onlarin niyetine yapıp, sevabını onlara bağışlarsa kendi ecri ve sevabı eksiltilmeden aynısı onlarada verilir.
Hattâ Selef-i Sâlihin‘in, hoş bir söz söylediklerinde veya insanlara eza-cefa veren herhangi bir şeyi yoldan kaldırıp bertaraf ettiklerinde "Anam ve babam için" dedikleri rivayet olunmuştur.
Biz anne- baba hakkıyla ilgili sözümüzü Erzurum‘lu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Mârifetnâmesinden güzel bir Hadis-i Şerif-i hatırlatan beytiyle şimdilik noktalıyoruz. Şöyle buyuruyor:
..Rızâ-yı Hak, rızâ-ı vâhdeyn içre bilinmiştir ki cennet ümmehât akdâmı tahtında bulunmuştur..