Amasya Şehir Tanıtımı

Amasya Sivil Mimari Örnekleri

Amasya Evleri


Amasya’da sivil mimari örneklerinin çok azı restore edilmiştir. Bunun dışında kalan bakımı ve onarımı yapılmayan evlerin ömürlerinin az olduğu bilinmektedir.Bunun için de koruma amaçlı imar planlarının yapılması, evlerin bakım ve onarımını Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, İl Özel İdaresi ve konu ile ilgili Mimarlar Odaları üstlenmelidir.

Amasya evlerinin Türk sivil mimarisinde önemli bir yeri vardır ve yalnızca sit alanı ilan etmekle, onarım yapılmadan kamulaştırılması ile de bir çözüme gidilmeyeceği açıktır.

Amasya’nın mimari yapısını Selçuklu ve Osmanlı ağırlıklı yapılar oluşturmaktadır. Buradaki evlerin plan ve cephe anlayışı Kastamonu, Safranbolu, Bursa, Edirne gibi illerdeki evlerle benzerlikleri bulunmaktadır. Ayrıca eski Osmanlı toprakları olan Filibe, Mostar, Petric, Arvatalan gibi Balkan kentlerinde de bunlara benzer örneklerle karşılaşılmaktadır.


Amasya evleri çoğunlukla iki katlı, çatılı, cumbalı, bazen sokak boyunca çıkmalı, üçlü pencere sistemli evlerdir. Bu evler vadinin güney yamacı boyunca arazi meyline uyum sağlayarak yayılmışlardır. Bazıları da Yeşilırmak kıyısında uzanan surlar üzerinde yan yana dizilmiş ve çıkmaları ile de ilginç bir görünüm ortaya koymuşlardır. Ancak, Amasya’daki 1915 yangını evlerin bir kısmının yanmasına ve Amasya’nın mimari dokusunun zarar görmesine neden olmuştur. Bunun ardından 1939 Erzincan depremi, zaman zaman Yeşilırmak’ın taşması bu yok oluşu hızlandırmıştır.

XX.yüzyılın ikinci yarısında bütün Türkiye’de görüldüğü gibi modern şehircilik akımının olumsuz etkileri de eski Amasya evlerinin yok olmasına neden olmuştur.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Amasya’nın en az etkilenen yeri Hatuniye Mahallesi, Sofular Mahallesi, Köprü Sokağı ile Yalıboyu olmuştur. Buradaki Hazeranlar Konağı Ziya Paşa’nın Amasya Mutasarrıflığı zamanında Defterdarlık görevi yapan Hasan Talat Efendi tarafından yaptırılmış, yakın tarihlerde de Kültür Bakanlığı’nca restore edilerek Müze konumuna getirilmiştir.


Amasya evleri çoğunlukla yan yana, bitişik nizamda yapılmış olup, haremlik ve selamlık olmak üzere düzenlenmiştir. Bodrum katları üzerinde bir veya iki katlı olan bu evlerin şahnişleri, üç yöne açık pencereleri ve cumbaları ile dikkat çeken bir görünümdedirler. Bu evlerin çoğu avlulu ve bahçeli olup, genellikle bu bahçeler harem ve selamlık arasında yer almakta, ocaklar ve su kuyuları da burada bulunmaktadır.

Evlerin ikinci katları cumbalıdır. Burada simetrik bir plan düzenine önem verilmiştir. Roma surları üzerine yapılan evlerde ise desteklerle evlerin ikinci katları Yeşilırmak’a doğru taşırılmış ve böylece daha geniş bir mekan elde edilmiştir.

Amasya evlerinde taş temeller üzerine kerpiç ve hımış yapı teknikleri uygulanmıştır. Evlerin içerisinde bağımsız bir yıkanma yerine (gusülhane) rastlanmamakta, bunun için odalarda yüklüklerde bu gereksinim giderilmektedir. Evlerin içerisine ocak, şerbetlik (çiçeklik), dolap, raf ve sedirler mutlak surette yerleştirilmiştir. Amasya evlerinin ikinci katlarındaki odalarda daha fazla pencereye yer verilmiş ve bu pencereler mimaride giyotin pencere denilen şekilde üçlü gruplar halinde düzenlenmiştir. Bunların önlerine de ahşap kafesler yerleştirilmiştir.

Evlerin mimari düzeninde merkezi sofalar ve bunlara açılan odalar önceliklidir.Plan tiplerinde katlar arasında farklılıklar dikkati çekmektedir. Bu nedenle aynı plan tarzı katlarda uygulanmamıştır. Örneğin sofalar bazen ortada, bazen köşede yer alır ve evi boydan boya ikiye ayırır. Evlerin içleri ahşap, ahşap üzerine yapılmış kalem işleri, alçı ve madeni bezemelerle süslenmiştir. Özellikle tavanlar, kapılar, dolap kapakları, pencere kafesleri, merdiven korkulukları, konsollar ve saçak silmelerinde yaygın biçimde ahşap süsleme uygulanmıştır.


Amasya evlerinin üzerlerini örten çatı kırma ve beşik çatı olmak üzere iki ayrı grupta toplanmıştır. Bunlarda kırma çatı evin her yüzüne doğru inen, yüzeyleri olan çatı tipidir. Beşik çatı ise daha çok beşik örtüsü biçiminde olup, iki yüzeylidir. Bunların üzerleri oluklu alaturka kiremitlerle örtülüdür.

Amasya’da evlerinin dışında XX.yüzyılda yapılmış taş ve tuğla yapılara da rastlanmaktadır. Özellikle bunlar Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan Kamu kuruluşu binalarıdır. Ulusal Türk mimarisinin örneklerinden olan bu yapılar da korunması gereken eserler arasındadır.

Amasya evlerinden günümüze gelebilen ve en iyi korunmuş evler arasında; Hazeranlar Konağı, Hacı İlyas Evi, Sofular Mahallesi’ndeki evler, Yörgüç Paşa Konağı, Yalıboyu’ndaki evler bulunmaktadır. Bu arada Amasya’da Hatuniye Mahallesi’ndeki bazı evler 1968’de restore edilerek pansiyon olarak kullanılmaktadır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya Kral Mezarları


Helenistik dönemde, Amasya’yı İÖ.333’den İÖ.26’ya kadar başkent olarak kullanan Pontus Krallarına ait olan Kral kaya Mezarları, Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılmıştır.

Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılan mezarların arasında, kayaya oyulmuş yollar ve merdivenler bulunmaktadır. Yeşilırmak Vadisi boyunca, irili ufaklı 21 mezar olduğu bilinmekle birlikte bunlardan sadece birkaç tanesi günümüze gelebilmiştir. Kaya Mezarlarının içlerinden çok, arkalarına oyulmuş geçitler dikkat çekicidir. Bu bölgedeki büyük mezarlardan birinin yanında, nehre kadar uzandığına inanılan bir tünelin başlangıcı bulunmaktadır. Kalker kayalara oyularak yapılan bu mezarlar yapı ve büyüklükleri itibarıyla kente hakim bir noktadadırlar.

Kral Kaya Mezarlarının en büyüğü, galeri ve merdivenlerle çıkılan, batı yönündeki en son mezardır. Bu mağaranın yüksekliği 15m, genişliği 8m, derinliği ise 6m’dir. Mezar odasına girişi, diğer mezarlardaki kapılardan daha yüksektir. "Büyük Kral Mezarı" olarak da adlandırılan mağara, cephe itibariyle pek çok tahribata uğramıştır.


Kızlar Sarayı üzerinde yer alan üçlü kral mezarı birbirine çok yakın oyulmuştur. En solda yer alan mezar, ortadaki mezar sahibini gölgede bırakmak amacıyla ön plana çıkarılmıştır. Kızlar Sarayı’nın alt kısmında ve Demiryolu tünelinin hemen üzerinde bulunan mezar da, diğerleri gibi, blok kaya oyularak yapılmıştır. Diğer kaya mezarlarından farklı olarak, etrafı oyulmamıştır. Ayrıca mezar odasına çıkmayı kolaylaştıracak taş merdivenler de yapılmamıştır. Mezar odasının sağ ve sol kenarlarında yapılan sütunlar daha sonra kırılmıştır.

Mağaraların bütününde görülen kapaksız, 2-3 metre arasında değişen yükseklikte, kapıya benzeyen girişler, bu mağaraların ortak özelliğidir. Mağaraların etrafı geniş biçimde boş bırakılmasının amacı da, bazı mezarların tavaf edilmesi, bazılarında da kayalardan sızan suların hava ile temasını ve mezar odasının korunmasını sağlamaktır.

Kral Kaya Mezarları bazı dönemlerde hapishane ve cezalandırma mekanı olarak da kullanılmışlardı. Örneğin VI. Mithridates, kendisi ile yapılan barış görüşmelerinde zorluk çıkaran Romalı elçileri, Demiryolu geçidinin hemen üzerinde yer alan mezara hapsetmiştir.

1075’te Amasya’yı fetheden Melik Ahmed Danişmend Gazi, mezarların içindeki Pontus devrinden kalma gömüleri kaldırtmış. Yine o dönemde, Hıristiyan keşişlerin bu mağaralarda inzivaya çekildikleri bilinmektedir.


Aynalı Mağara


Amasya çevre yolunun Samsun yönünden sağa ayrılan Ziyaret Beldesi yolu üzerinde şehir merkezine 3,3 km. uzaklıktadır. Kral Kaya Mezarlarının en iyi işlenmiş ve tamamlanmış olanıdır.

Yerden dört basamakla çıkılan 1.65 m. yüksekliğindeki mezar düz bir kayaya oyulmuştur. Genişliği 9.8 m. Yüksekliği 13 m. dir. Dış cepheden bakıldığı zaman usta bir taş işçiliği ile yapıldığı görülebilir. Mağaranın tamamı parlatılmıştır. Buraya "Aynalı Mağara" denmesinin nedeni de, güneş vurduğu zaman mağaranın cephesinin parlamasıdır. Büyük bir ihtimalle burası, mezar olarak değil de yerleşim ve ibadet amacıyla oyulmuşdur. Nitekim, mağaranın içinin çok geniş olması ve duvarlarda yer alan renkli resimler ve mağaranın alınlığında yazan "Büyük Rahip Tes" yazısı bu düşünceyi destekler.

Mağaranın içinde, biri dikdörtgen, diğeri kare biçiminde iki oda vardır. Dikdörtgen olanı asıl mezar odasıdır. Kare şeklindeki odada ise, XI.yüzyılda. Bizanslılar tarafında yapıldığı tahmin edilen renkli duvar resimleri bulunmaktadır. Tonoz kısmında altısı sağda, altısı solda olmak üzere on iki havari tasvirleri vardır. Kuzey ve güney duvarlarında ise bir takım kadınlı erkekli figürler bulunmaktadır. Doğu cephesinde ise Hz. İsa, Hz. Meryem ve Iohannes’ten oluşan Deisis kompozisyonu görülmektedir. Hz. İsa’nın on iki havarisinden birinin, Hıristiyanlığı bu mağarada yaydığı söylenmektedir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Müzeleri

Amasya Müzeleri

Amasya Müzesi (Merkez)



Cumhuriyetin ilanından sonra Maarif Müdürlüğü’ne bağlı olarak II.Beyazıt Külliyesinin medresesinin iki odasında mumyalar, arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin bir araya getirilmesi ile 1925 yılında müze deposu kurulmuştur. Müzedeki eserlerin çoğalması ile, 1961 yılında eserler Gökmedreseye nakledilmiştir. 1977 yılında da yeni kurulan müzeye taşınmıştır.

Amasya Müzesinde Kalkolitik, Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserler bulunmaktadır.

Müzenin tarihi çağlara ait eserleri arasında çeşitli keramikler, sikkeler, lahitler, steller, mimari parçalar ve heykeller bulunmaktadır. Ayrıca yöresel halı, kilim, yazma eserler ve etnoğrafik malzemeler de müze koleksiyonları içerisinde yer almaktadır.


Müze bahçesinde de Sultan I.Mesut Türbesi içerisinde İlhanlı dönemine ait mumyalar bulunmaktadır. Bu mumyalar 1929 yılında satın alınarak müze envanterine kaydedilmiştir.

Müze kayıtlarına altı adet olarak geçen bu mumyaların, daha sonra yapılan incelemede altıdan fazla olduğu görülmüştür. Bu mumyalar Yeşilırmak’ın 1952 yılında taşması sonucunda sular altında kalarak zarar görmüştür.



Atatürk Caddesi No:91
Tel: (0358) 218 45 13
Faks (0358) 218 69 57



Hazeranlar Konağı Etnoğrafya Müzesi (Merkez)



Amasya’da XIX.yüzyıl sivil mimari örneklerinden Amasya Defterdarı Hasan Talat Efendi’nin yaptırmış olduğu Hazeranlar Konağı 1984 yılında Amasya Müzesine bağlı olarak Etnoğrafik eserlerin sergilendiği Müze-Ev olarak ziyarete açılmıştır.

Hatuniye Mahallesi, Yeşilırmak kenarında yer alan Hazeranlar Konağı 1976 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce satın alınarak restore edilmiş ve ziyarete açılmıştır.Bu müze 1988 yılında yeniden restore edilmiş 12 Kasım 2001 tarihinde de ikinci kez ziyarete açılmıştır.

Bu konağın ismi, Hasan Talat Bey’in kızı olan ve uzun süre bu konağın sahipliğini yapan Hazeran Hanım’dan gelmektedir. Hazeranlar Konağı Kastamonu, Safranbolu ve Kula evleri ile mimari yönden benzerlik göstermektedir. Kuzey-güney doğrultusunda, bodrum dahil üç katlı, açık avlulu iki ana girişli olan bu konak haremlik ve selamlık olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. İkinci ve üçüncü katlarda orta sofanın çevresinde dört eyvanlı, köşeleri pahlı, toplam 11 oda sıralanmıştır.

Konak MS.II.yüzyıla ait antik moloz taşlardan yapılmış temeller üzerine ve 3 m. kalınlığındaki sur duvarları üzerine oturtulmuştur. Ahşap kalasların yardımı ile bindirme tekniğinde hımışlı olan yapıda özellikle doğu cephesi dışında kalan bölümler tümü ile cumbalı ve dizi halinde pencerelidir. Dışa kapalı olan batı duvarında büyük bir ocak yer almaktadır.

Konağın bodrum katı eski tarihlerde ahır olarak kullanılmış, günümüzde Devlet Güzel sanatlar galerisi olarak düzenlenmiştir.

Konağın selamlık bölümündeki, Oturma Odası, Anı Odası ve Baş Oda etnoğrafik malzeme ile düzenlenmiştir. İkinci kattaki çift kapı ile geçilen Harem kısmı, Mabeyn Odası, Hizmetçi Odası, Çeyiz Odası ve eyvanlar bulunmaktadır. Müzenin bu bölümleri XIX.yüzyıl Amasya yaşantısını günümüze yansıtacak şekilde düzenlenmiştir.


Hatuniye Mahallesi
Tel : (0358) 218 45 13



Alpaslan Müzesi (Taşova)

Taşova İlçesi, Alpaslan Belediyesi tarafından 1994 yılında ziyarete açılmıştır. Müzede çevreden toplanan Eski Tunç çağı, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait keramikler, bronz ve altın sikkeler bulunmaktadır. Ayrıca yörede ele geçen fosiller, etnoğrafik eserler, Selçuklu ve Osmanlı dönemine tarihlenen ahşap eserler sergilenmektedir.

Taşova, Alpsalan
Tel : (0358) 373 88 66
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya Kalesi

Amasya Kalesi



Amasya kalesi, Amasya il merkezinin kuzeyini kaplayan Harşena Dağı üzerindedir. Harşena Kalesi adıyla da bilinir. Amasya Kalesi’nin üzerinde inşa edildiği kaya , denizden 700. Yeşilırmak’tan ise 300 m. yüksekte bulunmaktadır. Bazı tarihçilere göre kaleyi ilk defa Pontus Kralı Mithridates tarafından yaptırılmıştır. Bazılarına göre ise; Kumandan Karsan veya Harsana yaptırdığı için Harşana / Harşena ismini almış olabileceği söylenmektedir.

Amasya Kalesi, bir çok kez el değiştirmiş ve tahrip olmuştur. Persler, Romalılar, Pontus ve Bizanslıların egemenlikleri döneminde saldırıya uğrayan Amasya Kalesi, yüzyıllar içinde yıkılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiştir.

Roma ve Pontuslular arasında geçen çarpışmalar sırasında önemli oranda tahrip gören Harşena Kalesi 1075’te Türklerin Amasya’yı fethetmesiyle birlikte önemli oranda onarım görmüştür. XVIII. yüzyıla kadar kullanılan Kale, bu yüzyıldan sonra askeri önemini kaybetmiştir.


Kalenin önemli tepe noktası kesme, sur duvarları moloz taşlardan yapılmış olup, Yeşilırmak’ın kıyısına kadar 8 müdafaa kademesine sahiptir. Kalede Cilanbolu denilen ve kalenin orta yerinde giriş kapısının hizasında yüksekçe bir yerden kayaya oyulmuş 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında dehliz vardır. Kalede sarnıçlar, su depoları, eteklerinde Osmanlı dönemine ait hamam kalıntıları ve kayaya oyulmuş Pontus Kral Mezarları bulunmaktadır. Kalenin sur duvarlarının çoğunluğu ayakta kalmıştır.

Bugünkü Amasya şehrinin kuzeyini kaplayan kale, İçeri Şehir (Hatuniye Mahallesi), Kızlar Sarayı ve Yukarı Kale (Harşena) olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Yeşilırmak Nehri kıyısı boyunca, İstasyon Köprüsü ile Hükümet köprüsü arasında uzanan yaklaşık 800 m.lik bir alanı kaplayan Hatuniye Mahallesi’nde Yeşilırmak’ın kuzeyinden yükselen antik sur duvarları üzerinde Amasya evleri, hamamlar ve camiler inşa edilmiştir.

Aşağı Kale olarak da adlandırılan bu bölüme Alçak Köprü’den, İstasyon Köprüsü’nden, Sultan Bayezid Camii karşısında bulunan Mağdenüs Köprüsü’nden ve Hükümet Köprüsü’nden girilebilmektedir.Kızlar Sarayı demiryolu ile İçeri Şehir’den (Hatuniye Mahallesi) ayrılmıştır.


İç Kale

Enderun Kalesi olarak da bilinir. Bu iç kaleyi, Pontus Kralı Mithridates M.Ö. 250 dolaylarında yaptırmıştır. Sarayın bulunduğu teraslar güzel ve temiz bir görünümdeki destek duvarlarından başka günümüze gelebilen bir kalıntısı yoktur.Sarayın XVI.yüzyıla kadar kullanıldığı bazı kaynaklardan öğrenilmektedir. Sarayın dış bölümünün taştan, iç kısmının tuğla ve ahşaptan olduğunu sanılmaktadır. 1146’da iç kaleyi onartan Selçuklu Sultanı I. Mesud Amasya’yı merkez yapıp İç Kale’de cami, medrese, hamam ve saray yaptırmış, ölünceye kadar da burada oturmuştur.


Kızlar Sarayı

Kızlar Sarayı, İç kalenin üzerinde bulunan mağaraların altındadır. Sinop mutasarrıfı İsfendiyar Bey’in torunu Doğrak Hatun Amasya’ya geldiği zaman, Selçuk Sarayına giremeyince, Kızlar Sarayı yaptırılmıştır. Bu sarayın yapımından sonra İsfendiyar Beyleri, çevrede yaptıkları fetih ve savunmalarda Amasya’yı bir üs gibi kullanmışlar ve Kızlar Sarayında ikamet etmişlerdir.

Kızlar Sarayı, 150 yıldan uzun bir süre Osmanlı şehzadelerine, hatunlarına ve valilerine mekan olmuştur. 1852 yılına kadar faal bir biçimde hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra Amasya ayânına terk edilmiştir. Daha sonra ise kendi kaderine bırakılmıştır. Bugün tamamen harap durumdadır.


Cilanbolu Kuyusu

Amasya kalesinde çok sayıda dehliz ve su kuyuları bulunmaktadır. Bu kuyuların en ünlüsü Cilanbolu diye isimlendirilen yerdir. Cilanbolu kuyusu, Harşena kalesinin orta yerinde, büyük kapının hizasında bulunan yüksek yerde, güneyden kuzeye doğru gitmektedir. Yüz elli kadar basamakla aşağıya inilir. Daha aşağılarda tahribat sonucu merdivenler kaybolmuştur. Kuyunun girişi geniş ve yuvarlaktır. Önce kagir olarak başlayan kuyu, daha aşağılarda kayaların oyulması biçiminde devam etmektedir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
MedreseLeri

Amasya Medreseleri


Halifed Gazi Medresesi (Merkez)

Amasya’da yapılan ikinci medrese Şamice Mahallesi’nde Halifed Gazi Türbesi’nin bitişiğindedir. Medreseyi I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Emir Mücahit el Mübarüziddin Halifed Alp İbn-i Tulî yaptırmıştır. Kapı üzerindeki kitabesinde 1235 tarihinde medresenin yapılmasının emir tarafından emredildiği yazılıdır. Ancak kitabede 1235 tarihi yazılı olmasına rağmen vakfiyesinde 1225 tarihinde yapıldığı yazılıdır. Yapılmasındaki amaç Fahreddin Ali bin Muhammed el Buhari ve öğrencilerine öğrenim görmeleri için bir mekân sağlamaktır.

Medresenin günümüze ön cephesi ile temellerine ait taşlar gelebilmiştir.Ayrıca bu yapının altında bir Bizans kilisesi olduğu da iddia edilmiştir. Medreseden türbeye bitişik olan ön cepheye ait kalıntılar günümüze gelebilmiştir. Medrese depremlerden zarar görmüş, mütevellileri tarafından onartılmıştır.


Kapı Ağası Medresesi (Merkez)


Şamlar Mahallesi’nde Beyzıt Camisi’nin karşısındadır. Halk arasında Büyük Ağa Medresesi olarak da tanınmaktadır. Medreseyi II.Beyazıt’ın Kapı Ağası Abdülmûinoğlu Hüseyin Ağa 1488’de yaptırmıştır.

Osmanlı medrese mimarisinde benzerine çok az rastlanan sekizgen plân tipindeki medrese olup, son yıllarda onarılmıştır. Ön Asya ve Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan şeması fonksiyon itibariyle ilk defa bu medresede tatbik edilmiştir. Duvarları moloz taş ve tuğla hatıllıdır.

Medreseye kuzeybatı köşesindeki büyük yay kemerli bir kapıdan girilmektedir. Sekizgen plânlı avlunun her kenarında dörder sütun üzerine sivri Bursa Kemeri revaklarla çevrilmiştir. Bunların arkasında 20 medrese hücresiyle bir dershane vardır. Dershane aynı zamanda mescit olarak kullanılır ve üzeri büyük bir kubbe ile örtülüdür.


Şamlar Medresesi (Merkez)

Yeşilırmak’ın kuzey yakasında Şamlar Mahallesi’nde Şamlar Camisi’nin kuzeyindedir. Kapı Ağası Ayas Ağa tarafından yaptırılmıştır. Şamlar Camisi’nin son cemaat yerinin uzantısında yer alıp, moloz taştan yapılmıştır. Dershanesi olmayan medresenin avlusunda on bir sütunun taşıdığı 13 kubbe ile örtülü revaklar bulunmakta, bunların arkasında da 17 öğrenci hücresi bulunmaktadır. Ayrıca medresenin kuzeydoğusuna da beşik tonozla örtülü bir sıbyan mektebi eklenmiştir.


Tıgrakya Medresesi (Merkez)

Amasya Mehmet Paşa Mahallesi’nde Yeşilırmak’ın kenarında olup, Nureddin Tıgrak tarafından 1234’te yaptırılmıştır. İlk yapımında mescit olarak düşünülmüş, sonradan medreseye çevrilmiştir.


Çelebi Mehmed Medresesi (Merzifon)

Merzifon’da Camii Cedid Mahallesi’nde Çelebi Mehmet Camisi’nin yanında I.Çelebi Mehmed tarafından 1415’te yaptırılmıştır. Medresenin mimarı Ebu Bekir İbn Muhammed İbn Hamza-tül Müşeymiş’tir. Halk arasında Sultaniye Medresesi ismi ile de tanınan bu medrese 1419’da Emin Onuroğlu Ali Bey tarafından onarılmıştır.

Selçuklu medrese mimarisindeki 4 eyvanlı plân tipinde olup, kare plânlıdır. Dershane bölümü eyvanların dışında çıkıntı oluşturmuştur. Kesme taştan medresenin giriş kapısı üzerindeki saat kulesini 1866’da Amasya mutasarrıfı Ziya Paşa yaptırmıştır. Giriş kapısı ve eyvanlar arasında 20 medrese odası sıralanmıştır. Avluyu çeviren 12 kare ayak kırmızı beyaz taşlarla yapılmış sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Eyvanın arkasındaki odalar kubbelidir.


Haliliye Medresesi (Gümüşhacıköy)

Gümüşhacıköy İlçesi Gümüş Beldesi merkezinde bulunan eser Çelebi Sultan Mehmed’in Beylerbeyi Halil Paşa tarafından 1413 de yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, moloz taştan, kapalı avlulu bir medresedir. Avluyu ahşap ve sivri kemerli düz tavanlı revaklar çevirir. Medresenin her yüzünde ortaya gelecek yere birer dershane yapılmış, köşelere de 12 medrese odası eklenmiştir. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır.


Darülhadis Medresesi (Merkez)

Amasya’nın Pirinççi Mahallesi’nde dere kenarında, Hacı Hamza Efendi Camisi’nin hizasındadır. Kadı Şeydi Ali’nin oğlu El-Hac Osman Çelebi tarafından 1527’de Darülhadis olarak yaptırılmıştır. İlk önce ahşap olarak yapılan bu medrese 1602’de çıkan yangında yandığından, Osman Çelebi’nin torunu Ayşe Hatun tarafından 1609’da yeniden yaptırılmış ve mütevelliliğini oğlu Şaban Ağa’ya vermiştir.


Dağrakiye Medresesi (Merkez)

Yeşilırmak’ın kenarında, Mehmet Paşa Camisi’nin kuzeybatısındadır. Amasya Valisi Emir Nureddin Dağrak tarafından 1224’te mescit olarak yaptırıldığı kapı kitabesinden anlaşılmaktadır. Medrese 1875’te Yeşilırmak’ın taşması sonucu yıkılmış ancak, 1891’de Canikli Mehmed Efendi tarafından yenilenmiştir.


Sultan Beyazıt Medresesi (Merkez)

Amasya Ziya paşa Bulvarı’nda Beyazıt Camisi’nin batısında olup, II.Beyazıt tarafından 1486’da yaptırılmıştır. Kesme taştan olan bu medrese U plânlı olup, avlunun etrafını kubbeli revaklar ve bunların arkasındaki dershane hücreleri çevirmektedir. Revakların ucunda, giriş kapısının karşısındaki dershane sekiz kasnaklı bir kubbe ile örtülü ve kare plânlıdır.

Medresenin ilk müderrisliğini Şeyhülislam Amasyalı Cemalîzade Zembilî Ali Efendi yapmıştır. Daha sonra devrin alimlerinden Çorumlu Ahmed Efendi, Mütevellizade Ahmed Efendi, ünlü hattat Kâtipzade es-Seyyid Ahmed Kemal Efendi burada ders vermişlerdir.

Günümüzde Amasya İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.


Torumtay Medresesi (Gök Medrese) (Merkez)


Gök Medrese mahallesi’nde Torumtay Türbesi’nin ve Camisi’nin içerisinde olup, 1267’de Amasya Valisi Seyfeddin Torumtay tarafından yaptırılmıştır.

Medrese cami avlusunun iç tarafında, kuzey ve batı yönünde taştan yapılmış küçük odalardan ibarettir. Dershanesi doğuda olup altıgen plânlıdır. Burası açık yakut gibi yeşil taşlarla süslü olduğundan Gök Medrese diye de vakfıyesinde bahsedilmiştir. Bu medresenin dershanesi sonraki yıllarda Torumtay’ların türbesine dönüşmüştür.

Amasya’nın ünlü ulemalarından Gıyasüddin Mahmud-ı Garmini Ömer Efendi, Halil Efendi, Es-Şeyh Mustafa Efendi, Ahmed Niyazi Efendi bu medresede ders vermişlerdir.



Kâşifiye Medresesi (Merkez)

Amasya’da yapılan ikinci medrese Şamice Mahallesi’nde Halifed Gazi Türbesi’nin bitişiğindedir. Medreseyi I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Emir Mücahit el Mübarüziddin Halifed Alp İbn-i Tulî yaptırmıştır.

Kapı üzerindeki kitabesinde 1235 tarihinde medresenin yapılmasının emir tarafından emredildiği yazılıdır. Ancak kitabede 1235 tarihi yazılı olmasına rağmen vakfiyesinde 1225 tarihinde yapıldığı yazılıdır. Yapılmasındaki amaç Fahreddin Ali bin Muhammed el Buhari ve öğrencilerine öğrenim görmeleri için bir mekân sağlamaktır.

Medresenin günümüze ön cephesi ile temellerine ait taşlar gelebilmiştir.Ayrıca bu yapının altında bir Bizans kilisesi olduğu da iddia edilmiştir. Medreseden türbeye bitişik olan ön cepheye ait kalıntılar günümüze gelebilmiştir. Medrese depremlerden zarar görmüş, mütevellileri tarafından onartılmıştır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
TürbeLeri

Amasya Türbeleri


Halifet Gazi Türbesi (Merkez)


Amasya’nın batısındaki Şamice Mahallesi’nde, Amasya Valilerinden Danişmendli Emir Mücahit el Mübarizüddin Halifet Alp İbn Tûli için 1226’da yaptırılmıştır.

Son yıllarda onarılan türbe, kesme taştan kare plân üzerine sekizgen cepheli kule şeklinde yapılmıştır. Kümbet, kare planındaki bir kaide üzerinde, sekizgen bir plan biçiminde yükselir. Çatısı da sekizgendir. Diğer Selçuklu mezar anıtlarında olduğu gibi, burada da kümbete bir kaç basamaklı bir merdivenle çıkılır. Sekizgen odanın üstü bir kubbe ile örtülüdür. Odanın doğusundaki merdivenle, beşik tonozlu kare planlı mahzene inilir.

Türbe içerisinde 0,90 x 2.15 m. ölçüsünde mermer bir sanduka vardır. Sandukanın güneye bakan yönüne de kıvrık boynuzlu birer koş başı yerleştirilmiştir. Ayrıca bu iki koç figürü arasına, defne yapraklarından yapılmış bir girlandı taşıyan üç adet erkek figürü ile iki kanatlı melek başı görülmektedir. Bu figürlerin Antik Çağlardan alındığı sanılmaktadır. Büyük olasılıkla Halifed Gazi’nin bu motifleri beğenerek burada kullandığı sanılmaktadır.




Torumtay Türbesi (Merkez)



Gök Medrese karşısında, Gıyaseddin II. Keyhüsrev zamanında Amasya valiliği yapmış olan Seyfeddin Torumtay tarafından, 1279 yılında kendisi için inşa ettirilmiştir. Türbe içinde Seyfettin Torumtay’ın kendisi ve ailesi gömülüdür.

Selçuklu mezar mimarisinin eyvan tipli türbelerinden olup, dikdörtgen planlı türbeye, kuzey doğu kenarına yakın bir yerindeki merdivenle çıkılır. Her cephesinde birer penceresi bulunan türbe, içten beşik tonozla örtülüdür. Üstünün konik bir çatıyla kaplı olduğu bilinmektedir. Tamamen kesme taştan yapılmış olan türbenin güney cephesinde palmet ve rûmilerden oluşan panolar yer almaktadır. Böylece Selçuklu mimarisinde görülen cephe süslemeleri, yapıya hareket getirmek amacıyla burada da tekrarlanmıştır.

Bu türbe diğer Selçuklu türbeleri gibi, iki katlıdır. Alt kat ölünün gömüldüğü mahzen olup, buraya içeriden bir merdivenle inilir. Aynı zamanda bu merdivenle çatıya da ulaşılmaktadır. İkinci kattaki beşik tonozlu sahanda sandukalar bulunmaktadır.



Şirvani Türbesi (Merkez)


Amasya’da Şamlar Mezarlığı’nın üst tarafında yer alır. Türbenin batısı, mescide ayrılmış olup, her ikisinin üzerinde de birer kubbesi vardır.

Bu türbeyi Sadrazam Şirvanizade Mehmed Rüştü Paşa 1869’da yaptırmış, 1873’te de vakıflarını düzenlemiştir.

Türbe içerisinde Mehmet Rüştü Paşa’nın babası es Şeyh İsmail Seraceddini Şirvani, kardeşi eski İstanbul Kadısı es Seyyid Ahmed Hulusi Efendi ile eniştesi El Hac İsa Ruhi Efendi gömülüdür.





Aşağı Piriler Türbesi (Merkez)

Aşağı Piriler Türbesi, Amasya’da Çilehane camisi’nin giriş kapısının solunda buradaki dergâhın da batısındadır. Türbeyi Cami ile birlikte 1413’de Yakup Paşa yaptırmıştır. Kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü tek sandukalı bir türbedir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya Bimarhanesi (Darüşşifası)

Amasya Bimarhanesi (Darüşşifası)





Yakutiye Mahallesi’nde, ana cadde üzerinde bulunan bu yapının medrese olduğu da iddia edilmiştir. Ancak yapıldığından günümüze kadar geçen süre içerisinde Bimarhane olarak tanınmıştır.

Bu yapıyı Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonra Amasya’nın İlhanlı hakimiyeti döneminde, İlhanlı Hükümdarı Olcayto Mehmet Hüdabende ve eşi İlduş (Yıldız) Hatun adına köleleri Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yıllarında yaptırılmıştır. Anadolu’da buna benzer örneklere Sultaniye’de, Sivas ve Divriği Darüşşifalarında rastlanmaktadır.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan Darüşşifalar (Bimarhane), diğer sosyal ve tıbbi yapılardan farklıdır. Bunlarda akıl hastalarının müzik ve su sesi ile iyileştirilmesi öncelik kazanmıştır. Amasya Bimarhanesi de bunun bir örneğidir.


Amasyalı bir hekim olan Sabuncuoğlu Şerafeddin bu Darüşşifada 14 yıl hekimlik yapmıştır. Burada “Cerrahiye-i al Haniye” isimli tıbbi minyatürlerle süslü bir kitap yazarak dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet’e sunmuştur.

Bimarhane, revaklı avlusu, iki eyvanı ile Klasik Selçuklu medrese planının bir benzeridir. Amasya Darüşşifası (Bimarhane) dikdörtgen planlı olup, giriş cephesi diğer cephelere göre daha farklı olup, Selçuklu medreselerinde olduğu gibi abidevi görünüşlüdür. Klasik Selçuklu yapılarının tüm özelliklerini taşıyan Darüşşifanın özelliklerinden biri de girişin kilit taşında bağdaş kurmuş bir insan figürünün işlenmiş oluşudur.

Girişin iki yanında pencere nişleri bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli girişin üzeri mukarnaslı, sivri kemerli olarak devam eder. İki yanlar üçer şerit halinde geometrik şekillerle bezenmiştir. Buradaki taş oymalar son derece ince yapılmış olup, kıvrık dal, yaprak motifleri portali süsleyen geometrik bezemeyi tamamlamaktadır. Portalin köşelerinde silindirik kulelerle cephe daha belirginleşmiş, ilk kez Sivas’ta görülen palmet ve Rumiler burada da karşımıza çıkmıştır. Darüşşifanın duvarları kesme taşlarla örülmüştür.

Darüşşifa’nın giriş eyvanının iki yanında iki tonozlu bölüm olup, buradan avluya geçilmektedir. Girişin tam karşısında giriş eyvanından daha büyük olan beşik tonozlu dershane eyvanı bulunmaktadır. Yan bölümlerde üçer silindirik sütun ve dört sivri kemerli revakların arkasında beşik tonozlu dikdörtgen hücreler yer almaktadır. Ayrıca dershane eyvanının iki yanındaki beşik tonozlu köşe hücreleri birer kapı ile avluya açılmaktadır.


XIX.yüzyılda Bimarhane önemini yitirmiş, ipekböceği kozacılarının yeri olmuş, sonra da Amasyalı esnaf burayı depo olarak kullanmıştır. Erzincan depreminden sonra (1939) harap olmuş, 1945 yılında dış cephesi, 1992-1997 yıllarında tümü ile restore edilmiştir.

Yapı 1999 yılından sonra Belediye Konservatuarı olarak kullanılmaktadır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Cami ve Mescitleri

Burmalı Minare Cami (Merkez)


Anadolu Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin II. Keyhüsrev zamanında, Veziri Necmeddin Ferruh Bey ve kardeşi Haznedar Yusuf Bey tarafından 1237-1247 yılları arasıdan yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak, Yapının inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Caminin bitişiğinde Ferruh Bey’in mezarı bulunduğu için, camiyi yaptıranın da Ferruh Bey olduğu tahmin edilmektedir. Damadı İzzeddin Mehmed Pervane Bey de 1300 yılında vakıflarını tanzim etmiştir.

Deprem ve yangınlarda zarar gören cami birkaç kez onarım görmüştür. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde, minaresinin ahşap ve isminin de Mahkeme Camisi olduğundan söz etmiştir. 1730 yılındaki büyük yangında, yanan caminin ahşap minaresi, bu defa taştan burmalı olarak yapılmış ve cami de ismini minaresinin şeklinden almıştır. 1939 depreminde de büyük zarar gören cami 1958 yılında onarım geçirmiştir.

Dikdörtgen planındaki cami, Anadolu Selçuklularının ilerlemiş kubbeli cami tipindedir. Kuzey cephesine göre sağda minare, sol köşede ise türbe yer almaktadır. Türbe "Cumudar" adıyla da bilinmektedir. Camiyi batı ve doğu cephelerinde dörder pencere aydınlatmaktadır. Caminin esas yapısı, Selçuklu mimari üslubunu taşımakla birlikte burmalı minare daha çok Osmanlı özelliği göstermektedir. XVII.yüzyılın başlarında yapılmıştır.


Caminin ibadet mekanı kıble duvarına dikey, iki sıra örülerek meydana getirilmiş tek taşıyıcı ayak ile üç sahana ayrılmıştır. her sahan üç bölüm olmak üzere, tüm mekân 9 bölümlüdür. Bölümleri birbirinden ayıran payeler birbirine sivri kemerlerle bağlıdır. Orta nefteki bölümlerin üzeri kubbelerle örtülü olmasına karşılık yan neflerden kıble duvarına yakın birer bölüm çapraz, diğerleri beşik tonozla örtülüdür. Caminin kuzey cephesi süslemelerle bezelidir.

Caminin kuzeydoğusundaki Türbe, kare kaide üzerine sekizgen planlıdır. Kare kaideden sekizgene geçmek için köşeler üçgen şekilde kesilmiştir. Kesme taştan yapılmış olup, diğer mezar anıtları gibi iki katlıdır. Birinci kattaki oda, bir süre kütüphane olarak kullanılmıştır.

Zemindeki mahzen bölümünde ise, günümüzde Amasya Müzesi’nde sergilenen, Şehzade Cumudar’ın mumyası bulunmakta idi. Bundan dolayı bu türbeye "Cumudar Türbesi" de denmektedir. Ancak, türbe, Ferruh Bey’e ait olup, türbede Ferruh Bey ile oğlu Yusuf Bey gömülüdür. Türbenin doğu, batı ve kuzey kısmında birer pencere yer almaktadır. Batı yönündeki pencere oldukça süslemelidir.


Gökmedrese Cami (Merkez)


Amasya’nın batısında, yer alan camiyi Amasya Beylerbeyi Emir Seyfeddin Torumtay 1266-1267’de yaptırmıştır. Cami, medrese ve mezar odası ile kapalı bir külliye şeklindedir.

Caminin yanında bulunan kümbet, mavi renkte çinilerle süslendiğinden Gökmedrese adını almıştır. Sadece kesme taş mimarisi olgun nispetleri ve süslemeleri bakımından Anadolu’da eyvan biçimli portali olan bir camidir.

Türbe tuğla ve tek renkli koyu yeşil çinilerden meydana gelmiş zikzak motiflidir. Cami Anadolu Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. XIX.yüzyılda onarım gören Cami, 1926-1977 yılları arasında Amasya Müzesi olarak kullanılmıştır. Dikdörtgen plânlı, kesme taştan kalın duvarlıdır. Hem cami hem de medrese olarak kullanılmıştır. Kapısında II.Abdülhamid’in yaptırdığı onarım yazıtı bulunmaktadır.

Ağaç işçiliğinin güzel bir örneği olan kapısı günümüzde Amasya Müzesinde sergilenmektedir. Çevresi geometrik motiflerle süslü ana kapının iki yanındaki pencereler Selçuklu taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Pencereler zengin mukarnaslarla yukarı doğru daralmaktadır. İki sırada dörderden 8 kalın ayakla mihraba dik 3 bölüme ayrılan mekân sivri kemerler üzerine oturan kubbe ve tonozlarla örtülüdür. Girişte soldaki üç sandukadan biri Torumtay’ın soyundan gelen Necip Bey’e aittir.

Mihrap yarım silindirik biçimiyle basit bir görünümdedir. Medreseye bitişik, kuzeydoğudaki türbe, mimarisi ve süslemeleriyle Selçuklu sanatını yansıtmaktadır. Kesme taştan yapılmıştır. Kare plan üzerine, sekizgen yüksek kasnaklı, yıldız piramidal, tuğla bir külahla örtülüdür. Torumtay’ın türbesi caminin karşısındadır.


Bayezid Camisi (Merkez)


Ziya Paşa Bulvarında, yeşilırmak’ın güney kıyısındadır. Osmanlı Sultanı II.Beyazıt tarafından 26 yıl valilik yaptığı Amasya’ya armağan olarak 1482-1486 arasında Mimar Şemseddin Ahmet’e yaptırılmıştır.

Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden biridir. 1957’de depremden yıkılan son cemaat yeri ve kubbeleri 1591’de onarılmış, 1651’deki depremde yıkılan bölümleri de 1669’da Merzifonlu İbrahim Ağa ile Ahmed Paşazade Hacı Ali Ağa tarafından onartılmıştır.

Yapı kesme taştan olup, ters T plânlıdır. Kuzeydeki son cemaat yeri, 6 yeşil mermer yuvarlak sütun üzerine oturan 5 sivri kemerin taşıdığı 5 kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerindeki pencere üstleri mavi beyaz çini panolarla süslenmiştir. Buranın iki ucunda yükselen tek şerefeli iki minaresinden soldakinin gövdesi dikine yivli, sağdakinin gövdesi ise zikzak taş dekorludur. Mukarnaslı giriş kapısı üzerindeki 3 satırlık mermer yazıtını hattat Şeyh Hamdullah (1436-1517) yazmıştır.


Yapının plânı büyük bir kemerle ayrılan iki kare mekânla, doğu ve batı yanlarda üçer kubbeli yan mekânlardan oluşur. Orta mekânı sekizgen kasnaklarında 16’şar pencere bulunan iki büyük kubbe örter. Kubbelerden biri son cemaat yeri ile yanlarda dörder köşeli iki ayak üzerine, ikincisi iki ayak üzerindeki yüksek kemerlerle üçgenler oluşturur.

Kubbe içi ve pencere kemerlerinin üzeri zengin kalem işleri ile süslenmiştir. Beyaz ve kırmızı mermerlerden yapılmış olan mihrap üzerinde Ayet-el Kürsî yazılıdır. Mermer minberin pabuçluklarını 5 kare pano süslemektedir. Avlu ortasında yer alan 12 kenarlı şadırvan, 12 sütunun taşıdığı, 12 yüzlü sivri piramit bir çatıyla örtülüdür. Türidizade Hacı Ali Ağa 1738’de halkın sıcak su ile abdest almalarını sağlamak amacıyla özel bir düzenek yaptırmış ve bağının gelirini buraya vakfetmiştir.

Caminin batı yönünde U plânlı Beyazıt Medresesi vardır. Avlunun batı duvarına bitişik olarak inşa edilmiş olan medresenin yapım tarihi 1486’dır. Sultaniye olarak da bilinen II. Bayezid Medresesi 1922’den beri Amasya İl Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Evliya Çelebi, XVII.yüzyılda Amasya’da bulunan 10 medreseden en süslü ve en bakımlısının Sultaniye Medresesi olduğundan söz etmiştir. Binanın doğu, batı ve kuzey cephelerinde, talebe hücreleri sıralanmıştır. Dershane, binanın güney tarafında yer alır ve yayvan bir kubbe ile örtülüdür.


Beyazıt Paşa Camisi (Merkez)


Kentin kuzeydoğusunda, Kuş Köprüsü yanındaki Beyazıt Paşa Camisi’ni Amasya Emiri Bayezid Paşa tarafından 1414 yılında yaptırılmıştır.

Ters T plan şemasın sahip, zaviyeli camilerdendir. Son cemaat yerini çevreleyen mermer üzerindeki geometrik süslemeler, en belirgin özelliklerindendir. Son cemaat yerinin üzeri üçgen bingilerle sekizgen bir kaide üzerine oturan 5 kubbe ile örtülüdür.


Çilehane Camisi (Merkez)



Çilehane Mahallesi’nde Pirler Parkı karşısındadır.Camiyi Çelebi Mehmed’in emirlerinden Yakup Paşa 1413’te yaptırmıştır. 1939 depreminden büyük zarar görmüş, 1964 yılında Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından onartılmıştır.

Duvarları moloz taş ve tuğla karışımıdır. Tekke ve cami olarak iki bölümden oluşmaktadır. Batı kapısından girilince, sağda cami ve çile odaları; solda ise Aşağı Pirler Türbesi ve Halveti Tekkesi bulunur.

Caminin kuzeybatı köşesindeki tuğla ve taş karışımı silindirik gövdeli minaresi tek şerefelidir. Cami ve Tekkeyi büyük bir kubbe örtmektedir.




Fethiye Camisi (Merkez)


Kuba Dede Camisi olarak da anılan Fethiye Camisi, Fethiye Mahallesi’nde, fethiye Sokağı’ndadır. Bizans İmparatoru Phocas’ın kızı Helena, VII. yüzyılın ilk yarısında buraya bir kilise yaptırmıştır.

1116 yılında Ankara’dan Amasya valiliğine getirilen Danişmedli Fetih Gazi, kiliseyi camiye çevirterek kendi adını vermiştir.1884’te İncezade Hacı Arif’in yaptırdığı onarımda camiye bir minare eklendiği yazıtından anlaşılmaktadır. 1939 depreminde büyük hasar görmüş ve yeniden yapılmıştır. 1956 yılında tekrar onarılarak ve ibadete açılmıştır.Caminin bodrumundaki 4 mumya (Amasya Valisi İzzeddin Mehmed Pervane, eşi, oğlu ve kızının mumyaları) 1982’de Amasya Müzesine konmuştur.


Gümüşlü Camisi (Merkez)



Yavuz Selim Meydanındadır. Gümüşlü Camii’nin ilk yapılışı İlhanlıların Amasya’ya hakim oldukları döneme rastlar. Ahşap çatılı camiyi 1326’da Tâceddin Mahmud Çelebi yaptırmıştır. Geçirdiği depremlerden sonra bir kaç kez onarım görmüştür.

Kare planlı cami kesme taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri ahşap direklidir. Beden duvarları üzerinde mekanı örten kubbeyi dış etkenlerden korumak amacı ile kiremitli bir çatı yapılmıştır.

Caminin kuzey batı köşesinde kesme taş kaide üzerinde silindirik minaresi yükselir.Giriş kapısı üzerinde dört satırlık yapım yazıtı bulunmaktadır.




Hatuniye Camisi (Merkez)



Hatuniye Mahallesinde, Yeşilırmak’ın sol kıyısındadır. Şehzade Ahmet’in annesi, II.Beyazıt’ın eşi Bülbül Hatun (Ö.1515) tarafından yaptırılmıştır.

Cami dikdörtgen plâna göre yapılmıştır. Orta kısımda bulunan iki payenin duvarlarla birleştirilmesi sonucunda, iç mekan altı bölüme ayrılmıştır. Yan yana iki kubbenin örttüğü orta bölüm, yanlara göre daha büyük ve daha yüksektir. Yanlar ise çapraz tonozla örtülüdür.

Son cemaat yerinin de üzeri beş kubbe ile örtülüdür. Moloz taştan yapılmış olan beden duvarlarının sadece kuzey cephesi farklı bir görünüşe sahiptir.Tuğladan yapılmış olan minaresi tek şerefelidir.





Hızır Paşa Camisi (Merkez)

Amasya tren istasyonunun kuzeyindeki tepede yer alan camiyi, XIV.yüzyılda Yörgüç Paşa’nın kardeşi Hayrüddin Hızır Paşa yaptırmıştır.

Düz ahşap tavanlı, zaviyeli camilerin önemli örneklerindendir. Moloz taştan yapılmıştır. Eğimli bir alanda olduğundan güney duvarı ile bir platform oluşturulmuştur. Kuzey cephesi, tepenin yamacı ile birleştiğinden caminin girişi doğudadır. Ahşap tavanlı ve kiremit çatılıdır. Caminin güney duvarında çeşme, batısında ise kare plânlı, moloz taştan yapılmış kubbeli küçük bir hamam bulunmaktadır.


Kilâri Selim Ağa Camisi (Merkez)


Pazar Caddesi üzerinde bulunan Cami, 1483’te Kilâri (saray kilercisi) Selim Ağa tarafından yaptırılmıştır. Depremlerden zarar gören cami bir çok kez onarım geçirmiştir.

Kesme taştan yapılmıştır. Yuvarlak 3 sütun üzerine 2 kubbeli ve sivri kemerli olan son cemaat yerinde tuğla ve taş birlikte kullanılmıştır. Sağ taraftaki minaresi tek şerefelidir. Küçük yay kemerli olan giriş kapısı üzerinde üç satırlık yapımına ait yazıt bulunmaktadır. Kare plânlı camiyi sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir.


Mehmet Paşa Cami (Merkez)


Mehmet paşa Mahallesi’nde, Pirinççi Caddesindedir.1486 yılında II.Beyazıd’ın oğlu Şehzade Ahmed’in lalası Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Yazıtı 1494 tarihlidir.
Cami, Ters "T" planlıdır. Kuzey cephesinde, yedi sütun tarafından desteklenen ve altı adet kubbe ile örtülü olan bir son cemaat yeri vardır. Sade mimarisinin aksine, mermerden yapılmış olan minberi, Türk mermer işçiliğinin en nadide örneklerinden biridir. Minber kıvrak dal ve yaprak motifleri ile süslenmiştir

Yay kemerli giriş kapısı, soldan üçüncü kubbe bölümünde yer almakta olup, üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır. Ağaç oymacılığının en güzel örneklerinden biri olan kapısı, Amasya Müzesindedir. Sağdan üçüncü kubbe önünde tek şerefeli minaresi yükselmektedir. Caminin kare plânlı mekanını sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Kubbe içi kalem işi motif ve yazılarla süslenmiştir.

Son cemaat yeri boyunca uzanan sağda iki küçük kubbeli odaların tabhane veya imarethaneye ait olduğu sanılmaktadır.


Pir Mehmed Çelebi Camisi (Merkez)

XV.-XVI.yüzyılda yapıldığı sanılan cami Yavuz Selim alanındadır. Pazar ve Murat Camisi adları ile de tanınmaktadır. Son yıllarda onarım geçirmiştir.

Moloz taştan yapılan caminin, tuğladan üç kemerli, ortada aynalı tonoz, yanlarda birer kubbeyle örtülü son cemaat yerinin kemer formları son onarımda bozulmuştur. Orta bölüm Bursa kemerlidir. Kemerlerin üzerinde cephe boyunca uzanan dikdörtgen panonun içi tuğla motiflerle süslenmiştir. Kare plânlı ibadet mekânını sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Kalın gövdeli, tek şerefeli minaresi caminin kuzeybatı köşesindedir.


Saraçhane Camisi (Merkez)


Ziya paşa Bulvarındaki Camiyi 1372’de Amasya Emiri Şadgeldi Paşa yaptırmıştır. İlk adı Şadgeldi Paşa Camisi idi.Eskiden caminin çevresinde bulunan saraç dükkânları nedeniyle I.Mehmet zamanında şimdiki ismini almıştır. Birçok onarım geçirmiş olup, son onarımı 1951’de yapılmıştır.

Doğu ve güneydoğu duvarları kesme taştan, diğer duvarları moloz taştandır. Cami ilk yapıldığında kare plânlı ve bir kubbesi bulunuyordu. Sonraki yıllarda yapılan onarım sırasında, batı duvarı açılıp büyük bir kemer konularak tek kubbeli bir bölüm daha eklenmiştir. İlk yapıya göre kuzeybatı köşesinde bulunan tek şerefeli minare böylece iki kubbe arasında kalmıştır. Kubbeler kiremitle kaplıdır. İç duvarlar ise kalem işleri ile süslenmiştir.


Sofular Camisi (Merkez)


Sofular Mahallesi’nde, Beşikdüzü Caddesindeki cami Abdullah Paşa Camisi olarak da anılmaktadır.Cami, Sultan II. Bayezid’ın Beylerbeyi Abdullah Paşa tarafından 1502 yılında darülhadis olarak yaptırılmıştır.

Köşelerde kesme taş kullanılarak, moloz taştan yapılmış olan caminin, yay kemerli giriş kapısı üzerinde yapım kitabesi bulunmaktadır. Girişte kare biçimli tonoz örtülü mekanın sağ ve solunda yine tonoz örtülü ikişer oda yer almaktadır. Buradan merdivenlerle biraz yüksek zemine sahip kare planlı tek kubbeli esas ibadet mekanına girilir. Camiyi yüksek kasnaklı bir kubbe örtmektedir.


Şamlar Camisi (Merkez)


Yeşilırmak’ın kuzey yakasında, Şamlar Mahallesinde yer alan camiye Ağa Camisi ve Ayasağa Camisi de denmektedir. Camiyi ilk kez Danişmendli Melik Gazi yaptırmıştır. Yıkılınca 1495’te Kapıağası Ayas Ağa yeniden yaptırmıştır.

Kare plânlı ve tek kubbeli olan Cami, moloz taştan yapılmıştır. Kuzeydeki son cemaat yeri 3 bölümlüdür. Yanlarda birer kubbe ve ortada aynalı bir tonozla örtülüdür. Son cemaat yerinin solunda taş şerefeli tuğla minaresi bulunmaktadır. Pencereleri sivri, giriş kapısı basık yay kemerlidir. Kuzeydeki avlusunu üç yönde çeviren U plânlı bir medrese vardır. Medresenin kuzeydoğu bitişiğinde ise sıbyan mektebi vardır.


Abide Hatun Camisi (Merzifon)



Merzifon’un 2 km. doğusundaki Bahçekent Köyü’nde bir tepe üzerinde yer almaktadır.

Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Annesi Abide Hatun tarafından XVII.yüzyılın başında yaptırılmıştır.

Moloz taştan yapılan cami dikdörtgen plânlıdır. Giriş kapısının kanatları geometrik motifler ve oymalarla süslenmiştir. Ahşap üzerine kalem işi tekniği ile yapılmış uygulamaların en güzel örneklerini burada görmek mümkündür. Minaresi tek şerefelidir.






Alaca Minare Mescidi (Merzifon)


Merzifon’da Hacı Süleyman Mahallesi’ndedir. 1501 yılında yapılmıştır.

Moloz taştan ve dikdörtgen pl3anlıdır. Kuzeydeki son cemaat yeri tek sütunlu olup, yan duvarlar üzerine iki sivri kemerli ve iki kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinin batı köşesinde, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinin yazıları silinmiştir.


Bozacı Cami (Merzifon)

Merzifon’da Gazi Mahbub Mahallesi’nde Ekin pazarındadır. XVII.yüzyılda yapılmıştır.

Kesme taştan yapılan caminin kuzeydeki son cemaat yeri, 4 sütun üzerine 3 kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısı basık yay kemerlidir. Camiyi, yüksek sekizgen kasnaklı kiremitli bir kubbe örter. Tek şerefeli minaresi caminin güneybatısındadır.


Çay Camisi (Merzifon)

Merzifon’da Hacı Bal Mahallesi’ndedir. XVIII.yüzyılda Aşçı Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hüseyin Ağanın adı ile de anılmaktadır. Avlu kapısı üzerindeki yazıtından 1772 yılında onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Son onarımı ise 1947’de yapılmıştır.

Kesme taştan ve dikdörtgen plânlıdır. Çatısı kiremit örtülüdür. Son cemaat yeri iki sivri tuğla kemerli olup, iki kubbe ile örtülüdür. Yay kemerli giriş kapısı üzerindeki yazıt siliktir. Minaresi tek şerefeli olan caminin tavanı yıldız ve baklava biçimli geometrik motifler ve aşı boya nakışlarla süslenmiştir. Mihrap lale motifleriyle, minber de geometrik geçme motiflerle bezenmiştir.


Çelebi Mehmed Camisi (Merzifon)


Merzifon’da Cumhuriyet Caddesi’ndeki cami, 1411’de Osmanlı Sultanı I.Çelebi Mehmed’in oğlu II.Murad’ın emriyle yaptırılmıştır. Medreseönü Camisi olarak da bilinmektedir. Birkaç kez onarım görmüştür. Üç kapısı bulunan caminin doğu kapısının kanatları ağaç işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Onarım yazıtı kuzey kapısı üzerindedir.

Son cemaat yeri, sonradan yapılmıştır. İki sıra direkler üzerine oturan ahşap tavanı, kiremitli bir çatıyla örtülmüştür. Caminin yanında Çelebi Mehmed Medresesi bulunmaktadır.


Hacı Hasan Camisi (Merzifon)


Merzifon’da hacı hasan Mahallesi’nde, Doğan Sokaktadır. 1714 yılında ahşap, 1871’de de kâgir olarak yapılmıştır. Caminin altıgen ve baklava motiflerle süslü ahşap tavanı da bu onarım sırasında yapılmıştır. Kuzeydeki son cemaat yeri ahşap bir bölmeyle camiden ayrılmıştır. Sivri kemerli pencerelerle aydınlatılmaktadır. Ahşap tavan iki yönde dörder ahşap direkle desteklenmiştir.


Köprülü Mehmed Paşa Camisi (Gümüşhacıköy)

Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1660 yılında yaptırılmıştır. 1939 depreminde yıkılmış, 1948’de yeniden yaptırılmıştır.

Dikdörtgen plânlı olan cami moloz taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri kapalı olup, ahşap tavanlıdır. Tek şerefeli minaresi sağda bulunmaktadır. Caminin içi kalem işleri ile süslenmiştir. Camiyi sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmekte ve köşelerinde küçük kuleler bulunmaktadır.


Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisi (Merzifon)


Merzifon’da Gazi Mahbub Mahallesi’ndedir. Merzifon’un en büyük camisi olup, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından 1667’de yaptırılmıştır.

Dikdörtgen plânlı ve kesme taştandır. İbadet mekanı iki kısımdan meydana gelmiştir.Tek kubbeli olan bölüm caminin asıl ibadet yeridir. Kuzeydeki kubbe ağırlığını üç kemer ve iki paye taşımaktadır. Böylece kuzey duvarı geriye alınarak ibadet mekanı uzunlamasına genişletilmiştir. Payeler arasında kalan bölümlerden, orta bölüm yarım kubbeli büyük bir niş haline getirilmiştir. Yanları da küçük kubbelerle örtülerek asıl ibadet mekanı ile birleştirilmiştir. Orta bölümdeki nişin yüksekliği yanlara göre daha fazla tutulmuş ve böylece caminin iç mekanı değişik bir görünüm kazanmıştır.

Asıl ibadet mekanının üzerini örten büyük kubbe köşe tromplarının üzerine oturmaktadır. Kubbe sekizgen kasnağın üzerinde olup, köşelerde dört küçük kubbe tarafından desteklenmektedir. Kubbe ve çevresi XIX.yüzyıl özelliğindeki kalem işleri ile süslenmiştir.

Mihrap ve minber sadedir. Giriş kapısının iki yanındaki kapılarla üst kata, kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Kuzeydeki eski son cemaat yeri, cami ile birlikte yapılmamış sonradan ilave edilmiştir. Bugünkü ibadet mekanına orijinal son cemaat yeri eklenmiştir. İç mekanı aydınlatan pencerelerin yuvarlak kemerli olmalarına rağmen duvardaki izlerden orijinal yapımında bu pencerelerin sivri kemerli oldukları anlaşılmaktadır. Camiyi üç sıra pencere aydınlatmaktadır.


Sofular Camisi (Merzifon)



Merzifon’da Sofular Mahallesi’ndedir. XVI.yüzyılda Beylerbeyi Abdullah paşa tarafından yaptırılan cami Onun adı ile de anılmaktadır. Son yıllarda onarım görmüştür.

Son cemaat yeriyle birlikte dikdörtgen plânlıdır. Kare planlı olan ibadet mekânının içi kalem işleri ile süslü büyük bir kubbe örtmektedir. Duvarları yontma taş ve tuğladandır. Kuzeydeki son cemaat yeri 4 köşeli 4 sütun üzerine 3 kubbeyle örtülüdür. Kemerleri kırmızı beyaz taştan yapılmıştır.

Giriş kapısı yay kemerlidir. Tuğladan tek şerefeli bir minaresi bulunan caminin avlusunda altıgen plânlı türbede Abdullah paşa gömülüdür. Kuzeybatı köşedeki çeşme, camiden sonra yapılmıştır.








Taceddin İbrahim Camisi (Merzifon)


Merzifon’da Gazi Mahbub Mahallesi’ndedir. Gazi Mahbub Camisi olarak da bilinen Cami XV.yüzyılda yapılmıştır. Caminin duvarları yontma taştan yapılmış, kuzey cephesindeki giriş kapısı üzerinde bulunan üç konsolun buradaki sundurmayı taşıdığı sanılmaktadır.

Kare planlı, küçük bir mescittir. İbadet mekanında doğu ve batı duvarları iki büğyük kemerle enine genişletilmiştir. İbadet mekanının üzerini örten kubbe stalaktitli pandantiflere dayanmaktadır.

Mihrap nişi mukarnaslı olup, tümü ile dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır. Rumi ve palmet motifleri ile bezenmiştir. Caminin minaresi kesme taştandır. Minaresinin şerefeden yukarısı 1941 depreminde yıkılmıştır.

Mescidin alt katı arazi meyilinden faydalanılarak bir ahıra ayrılmıştır. Bu da mescidin bitişiğinde bulunan hana ait olduğunu göstermektedir. Yine alt kattaki ikinci bir yapı da dört kemerli baldakin kubbeli bir şadırvan ve çeşmeler bulunmaktadır. Bu şadırvana arazi meyilinden ötürü çukur şadırvan ismi verilmiştir.







Yörgüç Paşa Camisi (Gümüşhacıköy)

Gümüşhacıköy’ün 15 km. güneybatısında, Gökmedrese Mahallesi’nde Yeşilırmak kenarındadır. Amasya Beylerbeyi Yörgüç Paşa tarafından 1429’da yaptırılmıştır. Önce ahşap iken, sonradan kagir olarak yapılan cami 1939 depreminden sonra 1946’da yeniden onarılmıştır.

Dikdörtgen plânlı cami üç bölümlüdür. Üç kubbeyle örtülü orta bölüm dört kalın ayağı birleştiren kemerlerle taşınmaktadır.

Yan mekanlı cami plan şemasına göre inşa edilmiştir. Eserin dış duvarları kesme taştandır. Duvarlarda ve pencere kemerlerinde yer yer kırmızı ve beyaz mermer kullanılmak suretiyle yapıya cazip bir görünüş kazandırılmıştır. Plan şemasındaki ilginç bir özellik de son cemaat yerinin caminin ana mekanına dahil edilmiş olmasıdır. Ulu camiler tipindeki Yörgüç paşa camisi üst örtüsü açısından da ilgi çekici yapıdır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Amasya'nın İLçeLeri

Göynücek, Amasya

Göynücek
(Amasya) İdari Yapı: ilçe Bağlı: il Amasya m.ö.5000 1956 Belediye Başkanı: Mükremin MINTIŞ www: Göynücek Belediyesi beldeler damlaçimen, gediksaray köyler abacı, alan, ardıçpınar, asar, ayvalıpınar, başpınar, bekdemir, çamurlu, çayan, çaykışla, çulpara, davutevi, gafarlı, gökçeli, harmancık, hasanbey, ılısu, ikizyaka, karaşar, karayakup, kavaklı, kertme, kervansaray, kışlabeyi, koyuncu, konuralan, pempeli, sığırçayı, şarklı, şeyhoğlu, şıhlar, tencirli, terziköy, yassıkışla Özellikleri Alanı Toplam km² Nüfus ()
Yoğunluk 33/km² Çevre 17614 Merkez 2776 Web sitesi: Göynücek BelediyesiAlan kodu: 358 Posta kodu: 05900 Plaka kodu: 05 na Göynücek, Amasya ilinin bir ilçesidir.Amasya ilinin güney batısında yer alır. Göynücek, Türkiye'de sadece illere has bir konuma sahiptir; 4 tane ilin arasındadır. Göynücek, bir dönem Çorum iline bağlı olmuştur. Amasya, Tokat, Çorum ve Yozgat illerinin ortasında bulunmaktadır. Buradan geçecek çarpı şeklindeki bir otoyol, Karadeniz Bölgesi'ni, İç Anadolu Bölgesi'ne, Doğu Anadolu Bölgesi'ne, hatta Ege ve Akdeniz bölgelerine daha yaklaştıracaktır.
Ayrıca göynücek türkiyede BAMYA yetiştiriciliğinde söz sahibi ve lideridir.



Göynücek belde ve köyleri
İl: Amasya ● İlçe Merkezi:Göynücek
Beldeler: Damlaçimen • Gediksaray
Köyler:
Abacı • Alanköy • Ardıçpınar • Asar • Ayvalıpınar • Başpınar • Bektemür • Beşiktepe • Çamurlu • Çayan • Çaykışla • Çulpara • Davutevi • Gaffarlı • Gökçeli • Harmancık • Hasanbey • Ilısu • İkizyaka • Karaşar • Karayakup • Kavaklı • Kertme • Kervansaray • Kışlabeyi • Konuralan • Koyuncu • Pembeli • Sığırçayı • Şarklı • Şeyhler • Şeyhoğlu • Tencerli • Terziköy • Yassıkışla • Yeniköy
Amasya İlçeleri: Merkez ilçe • Göynücek • Gümüşhacıköy • Hamamözü • Merzifon • Suluova • Taşova




Gümüşhacıköy, Amasya


Gümüşhacıköy
(Amasya) İdari Yapı: ilçe Bağlı: il Amasya Belde Gümüş Özellikleri Alanı Toplam km² Nüfus ()
Karadeniz Bölgesi’nde, Amasya iline bagli ilçemizin Yüzölçümü 819 km karedir. Doguda Merzifon ilçesi, güney ve batida Çorum, kuzeyde Samsun illeriyle çevrilidir. Amasya ilinin kuzeybatisindaki daglik kesimde yer alan ilçe topraklarinin kuzeydogusunu Tavsan (Tavsanli) Dagi, güneybatisini Eregli Dagi, batisini da Inegöl Dagi (1873) engebelendirir. Tavsan ve Eregli daglarinin doruklari ilçe sinirlari disindadir. Ilçenin orta ve dogu kesimi ovaliktir. Daglardan inen Gümüssuyu çayi ve Hamamözü Deresi gibi akarsular bu ovalik alani suladiktan sonra ilçe sinirlari disinda Kizilirmak ve Yesilirmak’a katilir. Bilinen ilk sakinleri Kimmerler oldugundan önceleri Kimmari olarak bilinen yöre 11. yüzyylda Artu Bey tarafindan ele geçirilir. Sadreddin Artik el-Kimmari’nin 14. yüzyylda sonlarinda imar ettigi yerlesme, sonradan Artikova (Artukova) ve Artikabat (Artukabat) adlarini aldi. Yörede gümüs yataklarina nazir olarak atanan ve burada uzun süre kalan Sadreddin Artik’in torunu Haci Ahmet Çelebi’den dolayi Haci Nazir Köyü olarak degistirilen adi, zamanla Haciköy’e dönüstü. Gümüs madeninin has arpalik olarak Köprülü Mehmet Pasa’ya verilmesi nedeniyle bir süre Has Arpalik olarak anildi. 19. yy sonlarinda Sivas vilayetinin Amasya sancagina bagli bir kaza merkeziydi. O dönemde Mecitözü’nün de Haciköy adini tasimasi nedeniyle Gümüshaciköy olarak degistirildi. Samsun’u Ankara ve Istanbul’a baglayan karayolunun güneyinde yer alan Gümüshaciköy, bu yolla il merkezi Amasya’ya 68 km uzakliktadir. Çevresini saran yesillikler arasinda, genis yollari, düzgün binalariyla güzel bir görünümü vardir. Kentte kendir isleyen büyük ölçekli bir ip fabrikasinin yani sira, iki un fabrikasi vardir. Geleneksel bir ugras olan leblebicilik günümüzde de önemini korumaktadir. Gümüshaciköy ekonomik bakimdan Amasya ilinin en gelismis ilçelerindendir. Tarimin bütün kollarinin yani sira tarim disi etkinliklerde oldukça çesitlenmistir. En önemli tarla ürünleri seker pancari, bugday, arpa, baklagiller, tütün, ayçiçegi ve kendirdir. Akarsu boylarinda basta elma olmak üzere çesitli meyveler ve yerel tüketime yönelik sebzeler yetistirilir. Gümüshaciköy’ün yüksek nitelikli basma tütünü, tütün harmanlarina tat ve koku vermekte kullanilir. Ilçede bir tütün basimevi vardir. Hayvancilik oldukça gelismistir. Yaylalarda koyun, ovalik kesimlerde ise genis çapli sigir beslenir. Ayrica tavukçuluk ve aricilik da yapilir. Orman ürünleri çesitli atölyelerde degerlendirilir. Isleyen fabrika ve imalathanelerde üretilen sicim ve ipler il disinda satilir. Ilçe topraklarinda manganez yataklari vardir. Gümüshaciköy kentindeki tarihsel yapilar sunlardir: 1660’ta Köprülü Mehmet Pasa tarafindan yaptirilan ve 1943’te deprem nedeniyle yikildiktan sonra 1948’de yeniden insa edilen Köprülü Mehmet Pasa Camii; Köprülü Mehmet Pasa’nin torunlarindan olan Hafiz Ahmet Pasa’nin oglu Abdül Baki Bey tarafindan 1756’da Haci Nazir Baba Türbesi yaninda bulunan Büyük Hamam ve arasta (1669); Yanyaki Mustafa Pasa’nin oglu Ali Riza Bey tarafindan 1898’de yaptirilan ve 1948’de yikilip yeniden yapilan saat kulesi Osmanli döneminde Gümüs madeni adiyla kaza merkezi olan ve Gümüshaciköy’ün 5 km Güneybatisi’nda yer alan bugünkü Gümüs bucak merkezindeki tarihsel yapilar arasinda 1429’da ahsap olarak yapildiktan sonra 1560’ta kagir olarak yeniden insa edilen ve 1946’da onarim gören Yörgüç Pasa Camisi ile 1415’te yapilan Haliliye Medresesi sayilabilir. Gümüshaciköy Belediyesi 1890 da kurulmustur.2000 yili itibariyle sehir merkez nüfusu 14.057'dir. Köy nüfusu 15.738'dir. Toplam nüfusu 29.795‘tir.

Nüfus

İlçenin nüfusu 2000 yılı genel nüfus sayımına göre, 29795 'dür. Bunun 14057'si ilçe merkezinde, 15738'i köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Yüzölçümü ise 845 km²'dir.
İlçe merkezi Hacıyahya, Artıkabat, Cumara, Çay, Saray ve Adatepe mahallerinden oluşmaktadır.
İlçeye bağlı köyler şunlardır: AKPINAR ALÖREN BACAKOĞLU BADEMLİ BALIKLI BEDEN ÇAL ÇAVUŞ ÇETMİ ÇİFÇİOĞLU ÇİTLİ DERBENT DOLUCA DUMANLI ESLEMEZ GÜPLÜCE GÜLLÜCE GÜVENÖZÜ İMİRLER KAĞNICI KARAALİ KARACAÖREN KARAKAYA KEÇİ KILIÇASLAN KIRCA KIZIK KIZILCA KİZİROĞLU KOLTUK KONUKTEPE KORKUT KÖSELER KUTLUCA KUZALAN OVABAŞI PUSACIK SALLAR SARAYCIK SARAYÖZÜ SEKÜ YAZIYERİ
Yıllara göre ilçe nüfus verileri Yıllar Merkez Köyler Toplam 2007


Gümüşhacıköy belde ve köyleri
İl: Amasya ● İlçe Merkezi: Gümüşhacıköy
Beldeler: Gümüş
Köyler:
Akpınar • Alören • Bacakoğlu • Bademli • Balıklı • Beden • Çalköy • Çavuşköy • Çetmi • Çiftçioğlu • Çitli • Derbentobruğu • Doluca • Dumanlı • Eslemez • Güplüce • Güllüce • Güvemözü • İmirler • Kağnıcı • Karaali • Karacaören • Karakaya • Keçiköy • Kılıçaslan • Kırca • Kızık • Kızılca • Kiziroğlu • Koltuk • Konuktepe • Korkut • Köseler • Kutluca • Kuzalan • Ovabaşı • Pusacak • Sallar • Saraycık • Sarayözü • Sekü • Yazıyeri
Amasya İlçeleri: Merkez ilçe • Göynücek • Gümüşhacıköy • Hamamözü • Merzifon • Suluova • Taşova



Hamamözü

(Amasya) İdari Yapı: ilçe Bağlı: il Amasya M.Ö. 300 1972 Özellikleri Alanı Toplam km² Nüfus (6000 - 2001)
Çevre 4300 Merkez 1700 Web sitesi: www.hamamozu.gov.tr Alan kodu: 0358 79. .. .. Plaka kodu: 05 Hamamözü, Amasya ilinin yaklaşık 2.000 nüfusu bulunan bir ilçesidir.
Halkın genelinin tarımsal faaliyetlerle uğraştığı sanayinin nerdeyse olmadığı ilçenin asıl önemli olduğu ve yörede meşhur olan kaplıcalarının bulunmasıdır. İlçedeki belediye hamamı dışında 90'lı yılların sonlarında yapılan turistik kaplıca oteli ilçeye kaplıca turizminde katkı sağlamıştır. İlçe hava şartları karasal şartlara hakimdir. İlçe güreşçileriyle meşhurdur.




Merzifon, Amasya


Türkiye'de yeri Bilgiler Şehir nüfusu 45.615[] (2000) İlçe nüfusu 67.283[] (2000) Yüzölçümü 970 km² Rakım 700 metre Koordinatlar
Posta kodu 05307 Alan kodu 0358 İl plaka kodu 05 Yönetim Ülke Türkiye Coğrafi Bölgekaradeniz Bölgesi İl Amasya Yerel yönetim site [1] İlçe kaymakamlık site []

Merzifon karayolu uzerindedir. O civarin en temiz ilçesi olarak bilinir. , Amasya'nın bir ilçesidir. 2000 Genel Nüfus Sayımına göre nüfusu 67.283'tür. Bu nüfusun 45.615'i şehir merkezinde, 21.668'i köyde yaşmaktadır. Samsun-AnkaraSamsun'a 109, Çorum'a 60, Amasya'ya 40, Ankara'ya 325, İstanbul'a 600 km mesafededir.

İlçenin adı

İlçeinin adının kökeni hakkında iki varsayım mevcuttur.

  1. M.Ö.700’lü yıllarda Merzifon’un 4 km.doğusunda, bugün Marınca diye anılan köyün bulunduğu yerde, bölge valisi Barsevinç kendi ismini taşıyan bir kasaba inşa ettirmiştir. Bu kasabanın adı zamanla Marsevinç, Mersuvan ve Merzifon şeklini almıştır.
  2. M.Ö.222’de bölge valisi 5. Mihridat tarafından, bugünkü Merzifon’un yerinde, Merzpond adında bir kale inşa ettirilmiş ve adı Merzban, Merzifon şeklinde değişmiştir. ”Merz” kelimesi Farsça’da “sınır, mahal, sükun", ”fon” kelimesinin de pont’un arapçalaştırılmış hali olduğu, dolayısıyla ”Merzifon” kelimesinin “Pond karargahı” anlamına geldiği açıklanmıştır.

  • Batı dillerinde Marsovan olarak geçer.
Tarihi

Bölge tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Yediler namı ile anılan gölleri, bereketli toprakları ile avcılık ve tarıma uygun bu ova yaklaşık 7 bin sene önce de insanlara yurt olmuştur. Karadeniz sahiline ve orta Anadolu’ya giden yollar Merzifon’da kesişmektedir. Bu nedenle coğrafyacı ve tarihçi Strabon bu bölgeyi “Bin köy”bölgesi olarak tanımlamıştır.
Strabon’un bin köy olarak belirttiği bölgede yapılan arkeolojik araştırmalarda yüzlerce höyük ve yerleşim yerinin varlığı saptanmıştır. Bu höyüklerden elde edilen seramik ve buluntulara göre Merzifon tarihinin M.Ö 5500’lere kadar uzandığı anlaşılmıştır.

Hititler

Hitit’ler çağında, Hitit ticaret yolunun güvenliği ve Kaşka saldırılarına karşı sınır karakolu niteliğinde bugünkü Merzifon şehrinin ilk çekirdeği olan bir kale inşa edilmiştir. Anadolu’da görülen Karanlık Dönemde (M.Ö.1200-700) deniz kavimlerinin göçü ile Hititler’in bu bölgede hakimiyetleri son bulmuştur.

Frigler

başta Merzifon kalesi (şehir merkezi) olmak üzere çevredeki diğer Karanlık çağ sonrası M.Ö.8. yüzyılda bölgedeki Hitit kentleri üzerine yerleşen FriglerHitit yerleşim yerlerini de onarımdan geçirerek kullanmışlardır. Ayrıca Oymaağaç, Onhoroz, Büyük ve Küçük Küllük höyükleri de Frig yerleşim izleri taşımayan höyüklerdir.

Kimmer ve İskit

siyasi egemenliği son bulmuştur. Merzifon ve Gümüşhacıköy civarında M.Ö.600’lerde Kafkaslardan gelen Kimmer ve İskit akınlarıyla birlikte Anadolu’da Frigİskit hakimiyetinin çok kısa süreli de olsa varlığı bulunmaktadır. Bu döneme ait buluntular Gümüşhacıköy-İmirler köyündeki bir mezardan çıkarılmış olup, Amasya müzesinde sergilenmektedir.

Pontos devleti

Pontusluların baskenti genel kanı olarak her ne kadar Trabzon olarak bilinirse de kadim ve esas başkenti Amasya'dır. Amasya'daki kral mezarları bunlara aittir.
Amasya'nın iki büyük şehri Trabzon ve Sinop'tur. Başkentin Amasya olması ile birlikte Merzifon’da önemli ticaret merkezi olmuştur. Merzifon, askeri savunma ve ticaret yolu güvenliği açısından önemli bir yer tutmuştur.Yaklaşık 200 Yıllık Pontos (Mitridatlar)dönemi M.Ö.47’de Roma Generali Sezar ile Pontos devlet kralı II.Pharnakes arasında, antik Zile (Zela) ile Amasya arasındaki Bacul köyünde yapılan savaşta Pontos askerlerinin yenilmesi ile son bulmuştur. Bölgede Pontos Devleti hakimiyeti zayıflamış ve bu tarihten itibaren Roma hakimiyeti dönemi başlamıştır.

Roma dönemi

Pompeius ve Lukullus savaşları esnasında Pontos şehirleri tahrip olmuştur. Anadoluyu, 131 Yılının sonbaharında ziyaret eden imparator Hadrianus, Amasya şehri ve çevresinin harap halini görmüş kentlerin imarı emrini vermiştir. Özellikle antik çağda yoğun iskan görmüş Merzifon ve civarındaki Roma köylerini de ziyaret ederek bölgede eski tapınakların onarımını, ayrıca yeni tapınakların da yapımı emrini vermiştir.
Bugünkü Karşıyaka (Neopolis) köyünde Zeus Stratios adına bir tapınak inşa ettirmiştir. Bu tapınağa ait sütun başlıkları ve sunak yazıtı Amasya Müzesi bahçesinde teşhir edilmektedir.
Bölgede huzur ve sükunetin sağlanması ile ekonomik hayat yeniden canlanmış, Merzifon şehrini çevreleyen şehir surları ve kalesi yeniden tamir edilmiş, şehir nüfusunun artmasıyla yeni mahalleler eklenmiştir.
Yine bu dönemde Merzifon'a bağlı olan Aktarla (Nureni) Köyü de önemli bir Roma yerleşmesi olup, 1994 Yılında Müze müdürlüğünce yapılan arkeolojik kazıda M.S.3. yüzyıla ait, Akroterli, Bezemeli bir lahit çıkarılmıştır. Lahit müze müdürlüğünde teşhir edilmektedir.
Roma İmparatorluğu 395’te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmış, Merzifon ve civarı Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içerisinde kalmıştır.

Bizans İmparatorluğu

Romanın bir devamı olan Bizans İmparatorluğunda eski yerleşmeler aynen devam etmiş, Merzifon şehri de bu dönemde önemli bir kültür merkezi olmuştur.

Emeviler

8. yüzyılın başlarında Merzifon ve civarı Arap akınlarına (Emevi) maruz kalmış, şehir kısa bir süre Arap hakimiyetinde kaldıktan sonra tekrar Bizans hakimiyetine geçmiştir.
Merzifon ovasına hakim olan ve ALICIK KOYU yakınlarında bulunan bu bölgedeki ticaret yolu üzerinde yer alan Bulak Kalesi yol güvenliğini sağlamak için kurulmuştur.

Danişmentler


11. yüzyılda bölge ile birlikte Merzifon da Danişmentler in hakimiyetine girmiştir. Şehrin İslam hakimiyetine girmesiyle, şehirdeki Bizans eserlerinin bir kısmının cami ve medreseye dönüştürüldüğü bilinmektedir..

Selçuklu

Merzifon 12. yüzyılda Selçuklu egemenliğine (II. Kılıç Arslan zamanı) girmiş ve 14. yüzyıla dek bir Selçuklu şehri olarak kalmıştır.

İlhanlı

Şehir 14. Yüzyılda İlhanlı hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde Merzifon ve havalisine yönetici olarak Moğol kökenli valiler tayin edilmiştir. İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadırhan bu bölgenin idaresini Moğol Beyi Emir Çobanoğlu Demirtaş’a vermiştir.

Eratna Beyliği

İlhanlı yönetiminden sonra bölge, Eratna Beyliği hakimiyetime girmiştir (1335 – 1341). Eratna Beyi Şadgeldi Paşa Amasya ve Merzifon civarını da idaresi altına almış,daha sonra Şadgeldi Paşa’nın oğlu Emir Ahmet ile Kadı Burhaneddin arsında bir dizi savaşlarda sürekli el değiştirmiştir.

Taşanoğulları

1353-1396 tarihleri arsında Merzifon ve civarı Türkmen Beylerinden Taşanoğulları nın hakimiyetinde kalmıştır.

Osmanlı

Taşanoğulları Hasan ve Ali Bey zamanında, 1393 yılında Yıldırım Beyazid’in Amasya’yı fethetmesiyle birlikte yaklaşık 3 yıl süren mücadele sonucunda Merzifon bölgesi de Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı döneminde, Sivas eyaletine bağlı Amasya Sancağının kazası olan Merzifon önemli bir kültür merkezi olmaya devam etmiştir. 1402 yılında Yıldırım Beyazid ile TimurAmasya şehzadesi Çelebi Sultan Mehmetİstiklal Savaşı'na kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.

I.Dünya savaşı

I. Dünya savaşı’ndan sonra Merzifon 15 Mart 1919’da İngilizler tarafından işgal edildi. İşgal altındaki Merzifon’da 16 Haziran 1919’da büyük bir miting düzenleyerek İzmir’in işgali protesto edildi. O sırada Amasya’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, mitingi bir telgrafla İstanbul’daki Harbiye Nezareti’ne bildirdi. Merzifonluların işgal boyunca sürdürdükleri şuurlu tepki sonucu İngilizler 27 Eylül 1919’da Merzifon'u terk etmişlerdir .
Atatürk, Söylev'inde Merzifon'la ilgili olarak şunları söylemekte:
"1919 yılı Mayıs'ının 19.günü Samsun'a çıktım. Genel durum ve görünüş." "Merzifon'la Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor." > Atatürk Samsun'dan İstanbul'a çektiği şifreli telgrafta da : 9 Mart 1919'da yerel yönetimin haberi olmaksızın Samsun'a çıkan iki yüz İngiliz askerine ek olarak 17 Mayıs'da yüz İngiliz askeri ile birkaç hayvan ve savaş gereçleri çıkarıldığını bildirmiştir. 9 Mart 1919'da İngilizlerin Samsun'a çıkardıkları askerlerden bir bölüğünün Merzifon'a geleceği haberi kente yayıldı.Haberi duyan Ermeni ve Rumlar sevinç gösterileri yaptılar. 15 Mart 1919'da Solter adlı bir İngiliz subayının komutasındaki birliği,Ermeni ve Rumlar Bahçecik(Urumcuk,Rumcuk)köyü köprüsüne değin giderek törenle karşıladılar. İngilizler,hükümet konağının önündeki direkten Osmanlı Bayrağını indirerek yerine İngiliz Bayrağı çektiler.İngiliz Bayrağı çekilirken bir İngiliz askerini jandarma erlerimizden birini itmesi üzerine,sinirleri gergin olan halk galeyana geldi.Lise öğrencisi gençlerle İngiliz Askerleri arasında çatışma çıktı.Ertesi gün Merzifon halkı dahada coşarak Hükümet Konağı önünde toplanıp protesto gösterisi yapmaya başladı.Bayraklarının zorla indirileceğini anlayan İngilizler,üzücü olaylara neden olmamak için halkın gözü önünde bayraklarını direkten indirip yerine Osmanlı Bayrağını çekmek zorunda kaldılar. İngilizler,ceza evinde bulunan ne kadar Ermeni,Rum tutuklu ve hükümlü varsa hepsini salıverdi. İşgalin ikinci günü,Rum ve Ermeni çeteleri köylerde soygun ve taşkınlıklara başladılar. Amerikan Kolejinde bulunan,yakın doğu dayanışma kurulundan,Keçil adındaki Amerikalı,itilaf Devletleri temsilciliğiymiş gibi davranarak ve yerel yönetime baskı yaparak gece,Hükümet Konağını açtırıp gaz lambası ışığında,nüfus memurunun başında bekleyip önceden Müslüman olarak adlarını değiştiren Ermenilerin kayıtlarını değiştirerek yerine eski adlarını yazdırdı. İngiliz işgal birliği Merzifon'da kaldığı süre içinde Kara Mustafa Paşa İlkokulunu karargah olarak kullandı.Bazılarıda Amerikan Kolejine yerleşti. İlk gelen İngiliz askerleri Hintli Müslüman'lardan oluşuyordu.Bunlardan Merzifon'da ölen bir askerin cenaze töreninde yerli halkın gösterdiği Dini ilgi ve katılım kuşku uyardırdığından çok geçmeden Müslüman Hintli askerler geri çekilerek yerlerine Müslüman olmayan Senegal askerleri getirildi. Sayıları binleri aşan Rum çeteciler,Çarşamba,Bafra ve Samsun'dan başlayarak Merzifon'a kadar uzanan bir alanda dağlara yayılmışlar ve özellikle Samsun-Havza arasındaki köylerde Müslüman halka karşı saldırılarını iyice artırmışlardı.Kent halkı ise birlik olup çetecilere ve İngiliz askerlerine karşı tavır aldı.Onların kent içindeki davranışlarını izleyip taşkınlık yapmalarını önledi. Mustafa Kemal'in incelemeler yapması için Havza'dan gönderdiği Dr.İbrahim Tali(Öngören)Bey,Kaymakam veliki Mirzaoğlu Ahmet Bey(Eymir),Topçu Komutanı Bnş.Pire Mehmet Bey,18.Piyada Alayı Komutanı olan Merzifon'lu Süreyya Bey ve Merzifon'un ileri gelenleri ile görüştü.İşgal güçlerine karşı nasıl davranılacağı,silah edinilmesi ve kurulacak"Ulusal Direniş"ile ilgili bilgiler verdi.Yaralı olduğu için Merzifon'da izinli bulunan Ahmet Süreyya Bey,halka önderlik ederek askeri kışladan kaçırılan silan ve cephaneyi kardeşi Hacı Raif Efendi'nin evine taşıtarak silahı olmayan halka dağıttı.Bu durumu anlayan İngilizler,halkın karşı koyacağından çekindikleri için genel bir arama yapmayı bile göze almadılar.Silahlanan Merzifon halkının morali daha da yükseldi. Her an çıkabilecek silahlı bir çatışmaya dayanamayacaklarını anlayan İngilizler,28 Eylül 1919 günü Merzifon'dan ayrılmak zorunda kaldılar. (Kaynak;A.Aziz Taşan) Vehbi Cem Aşkun,"Kurtulan Merzifon"adlı kitabında,işgalin kırılması için çaba gösteren,çalışan kişilerin adlarını şöyle sıralamıştır: Kaymakam Vekili,Topçu Komutanı Pire Mehmet Bey,Ahmet Süreyya Bey,Müftü Efendi,İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden Himmetzade Ali Efendi,Çelebizade Abdullah Efendi,Avukat Sadık Bey,Numan Beyoğlu arasındaki savaşta dağılan Osmanlı birliğini yeniden sağlayarak Osmanlı tahtına çıkmıştır. Bölgede sükunetin sağlanması ile Merzifon şehri de eski önemine kavuşmuştur. Osmanlı hakimiyetine giren şehir
Numan(Özer),Salihbeyzade Hüseyin Efendi(İttihat ve Terakki Partisi Başkanı)Siryelizade Rıza Efendi,Belediye Başkanı Hacı Ömer Efendi(Acar)ve diğerleri.
Mehmet Fevzi (Şarman)Bey,Vehbi Cem Aşkun'a yazdığı bir mektupta,kayınbiraderi Kurmay Albay Ömer Lütfü (Yasan)Bey'den aldığı telgraf üzerine 25 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal'i Havza'da karşılamaya gittiğinde,yerel örgütlenme için Mustafa Kemal'in verdiği buyruklar üzerine Müftü Vehbi Efendi'nin başkanlığında,Belediye Başkanı Hacı Ömer,Mahami Kardeşlerden Avukat Sadık Bey,Ganizade Hacı Hafız,belediye Doktoru Hakkı ve Siryalı Rıza Efendi tarafından"Merzifon Müdafaa-i Hukuk Derneği"kurulduğunu yazmıştır.

Höyükler

Ortaova köyü Onhoroz, Büyük-Küçük Küllük höyükleri (tepeleri) ve Hayrettin köyü höyükleri en önemli Kalkolitik ve Eski Tunç Çağı yerleşmeleridir. Merzifon bölgesinin Hitit döneminde de başkent Hattusaş’a sınır olması nedeni ile önemli bir merkez ve yerleşim yeri olduğu görülmektedir. Bu dönemde (M.Ö.1700-700) bölgeden iki adet tabii yol geçmektedir. Bunlar:

  1. Çorum - Merzifon - Havza - Kavak - Samsun yolu (bugünkü kara yolu).
  2. Çorum - Merzifon - Havza - Vezirköprü - Oymaağaç güzergahıdır.
Yine bu dönemde Merzifon’a bağlı Oymaağaç köyü önemli bir Hitit yerleşim birimidir.

Nüfus

İlçenin nüfusu 2000 yılı genel nüfus sayımına göre, 67281'dür. Bunun 45613'i ilçe merkezinde, 21668'sı köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Yüzölçümü ise 845 km²'dir.
İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; ? belde, ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.


Yıllara göre ilçe nüfus verileri Yıllar Merkez Köyler Toplam 2007


2000 45613 21668 67281 1997 42740 25681 68421 1990 40431 27017 67448 1985


1980


1975


1970


1965


1960



Sağlık Kuruluşları

  • Merzifon devlet hastanesi
  • Asker hastanesi(Hava hastanesi)
  • 4 adet sağlık ocağı,Verem Savaş dispanseri
  • 1 özel klinik (Özel Uzmanlar polikliniği)
Askeri Kuruluşlar

İlçede 5. Ana Jet Üs Komutanlığı ve Radar Mevzi Komutanlığı mevcuttur. İlçe Jandarma Komutanlığı ve Askerlik Şube Başkanlığı dışında kalan topçu alayı yer değiştirmek suretiyle ilçemize 229. Motorize Piyade alayı konuşlandırılmıştır. Bu alay daha sonraları Motor ze Piyade Taburuna dönüştürülmüş ve Çankırı'ya taşınmıştır. Alay yerleşkesine daha sonra polis meslek yüksek okulu acılmıştır.

Mahalli idareler

Cami Cedit Mahallesi ,bahçelievler mah. buğdaylı mah,Gazi mahbup mah.Hacı Balı mah, Hacı hasan mah, harmanlar mah. Künbet Hatun mah.Sofular mah. mahsen mah. .Tavşan mah . nusratiye mah. abidehatun mah (tekke mahallesi).Mehmet akif Ersoy mah.Bağlarbaşı Mah.Yeni mah.


Merzifon belde ve köyleri
İl: Amasya ● İlçe Merkezi: Merzifon
Beldeler: Kayadüzü
Köyler:
Akören • Akpınar • Aksungur • Aktarla • Alıcık • Alişar • Aşağıbük • Bahçecik • Balgöze • Bayat • Bayazıt • Bulak • Büyükçay • Çamlıca • Çavundur • Çaybaşı • Çayırköy • Çayırözü • Çobanören • Demirpınar • Derealan • Diphacı • Elmayolu • Esentepe • Eymir • Gelinsini • Gökçebağ • Gümüştepe • Hacet • Hacıyakup • Hanköy • Hayrettinköy • Hırkaİnalanı • Kamışlı • Karacakaya • Karamağara • Karamustafapaşa • Karatepe • Karşıyaka • Kıreymir • Kızıleğrek • Koçköy • Kuyuköy • Küçükçay • Mahmutlu • Ortabük • Ortaova • Osmanoğlu • Oymaağaç • Oymak • Pekmezci • Saraycık • Sarıbuğday • Sarıköy • Sazlıca • Şeyhyeni • Türkoğlu • Uzunyazı • Yakacık • Yakupköy • Yalnız • Yenice • Yeşilören • Yolüstü • Yukarıbük





Suluova, Amasya

Suluova
(Amasya) Tanınır: "Suluca" İdari Yapı: ilçe Bağlı: il Amasya Belediye Başkanı: Mahmut Boz www: Suluova Belediyesi Belde Eraslan Özellikleri Alanı Toplam 516 km² Rakımı 510 m Nüfus () 42.715 Web sitesi: Suluovadan Amasya ilinin bir ilçesidir. İl Merkezine 25 km. mesafede ve batıda yer alır. Orta Karadeniz'in şirin ilçelerinden biri olan Suluova Miladi ilk yıllarda “Arguma” (Sulakyurt) adıyla anılır. 1902 yılında “Suluca” ismiyle bucak olmuştur. 1946 yılında “Suluova” ismini almış ve ilçe olmuştur. 2000 yılı genel Nüfus sayımına göre Suluova’nın nüfusu, ilçe merkezinde 42.715, kasaba ve köylerde 11.408 olmak üzere toplam 54.123’tür.
İlçeye bağlı bir belde (Eraslan Beldesi) ve 38 köy bulunmaktadır. İlçe merkezinde 20 mahalle vardır. Köylerin 2/3’ ü ova köyü, 1/3’ü ise orman ve dağ köyüdür. Köylerin yerleşimi topludur.

Suluova’nın tarihi M.Ö. 2000’li yıllara dayanmaktadır. “Doğukent” mahallesinde bulunan Kumbettepe’ de yapılan kazılarda çıkan envantere göre ilçe tarihi, kalkolotik çağ ve Hititler devrine kadar uzanmaktadır.
Selçuklular döneminde Türk idaresine (egemenliğine) girmiştir.1386 yılında Osmanlı idaresine geçmiştir.
Zengin bir linyit kaynağına sahip ilçe merkezi 1954 yılında Şeker Fabrikasının kurulması ile hızlı bir gelişme göstermiştir. Suluova 1957 yılında ilçe olmuştur.

Nüfus

İlçenin nüfusu 2000 yılı genel nüfus sayımına göre, 54123'dür. Bunun 42715'i ilçe merkezinde, 11408'sı köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Yüzölçümü ise 845 km²'dir.
İlçe bağlısı olarak merkez hariç olmak üzere ilçe merkezine bağlı; ? belde, ? köy ve ? mahalleden oluşmaktadır.


Yıllara göre ilçe nüfus verileri Yıllar Merkez Köyler 2007

2000 42715 11408 1997

1990 36223 13151 1985

1980

1975

1970

1965

1960



Suluova belde ve köyleri
İl: Amasya ● İlçe Merkezi: Suluova
Beldeler: Eraslan
Köyler:
Akören • Alabedir • Arucak • Aşağıkarasu • Ayrancı • Bayırlı • Boyalı • Cürlü • Çayüstü • Çukurören • Derebaşalan • Dereköy • Deveci • Eğribük • Harmanağılı • Kanatpınar • Kapancı • Karaağaç • Kazanlı • Kerimoğlu • Kılıçaslan • Kıranbaşalan • Kolay • Kulu • Kurnaz • Kutlu • Kuzalan • Küpeli • Oğulbağı • Ortayazı • Özalakadı • Salucu • Saygılı • Seyfe • Soku • Uzunoba • Yolpınar • Yüzbeyi






Taşova, Amasya

Taşova ** Dutluk Köyü ** yi tıkla güngörmüş ile ilgili resim ve haberhleri gör
(Amasya)
İdari Yapı: ilçe Bağlı: il Amasya Belediye Başkanı: Mustafa Korkmaz Beldeler Akınoğlu, Alpaslan, Ballıdere, Belevi, Boraboy, Çaydibi, Shared IP, Esençay, Özbaraklı, Uluköy Özellikleri Alanı Toplam 1.041 km² Rakımı 230 m Nüfus ()
Merkez 15.556 Web sitesi: http://www.amasyahaber.net
Taşova, Amasya ili'nin en büyük ilçesidir. Taşova İlçesi, Türkiye'nin Orta Karadeniz Bölümünde yer almaktadır.

Coğrafi Yapı

Taşova İlçesi 40* 46' 36" kuzey enlemi ile, 36* 13' 12" doğu boylamı üzerinde bulunuyor. Taşova doğuda Koyulhisar'dan başlayarak, Reşadiye, Niksar ve Erbaa gibi önemli büyük ilçeleri içine alan verimli ovanın batısındadır. İlçenin doğusunda Tokat'ın Erbaa ilçesi, Batısında Amasya ve Samsun İli'nin Ladik İlçesi, kuzeyinde Samsun İli'nin Çarşamba İlçesi ve güneyinde Tokat İli'nin Turhal İlçesi bulunuyor

Tarihçe

Taşova tarihte birçok devletin hakimiyeti altına girmiştir. İlçede yapılan kazılarda arkeolojik buluntulara rastlanmıştır.
Taşova'da egemenlik kuran ilk devlet Hititlerdir. Hititler, M.Ö. 1650 yıllarında Anadolu'ya hakim olunca, Taşova ve çevresini de idareleri altına aldılar. Daha sonra yöreye Friglerİran'da kurulan Med İmparatorluğu, Anadolu yönünde genişlemeye başlayıp Kimmerler Devleti'ne son vererek bölgeye hakim oldular. Taşova Pers Kralı III. Adaşir zamanında Pers hakimiyetine geçti.
Makedonya Kralı İskender, M.Ö.331 yılında Anadolu'yu istila etti. Dolayısıyla Taşova da Makedon idaresine geçti. Makedonya Krallığı'nın dağılması üzerine yörede Pontus Krallığı kuruldu.(M.Ö.291) Pontus Krallığı'nın egemenliği Amasya'nın Roma İmparatorluğu'na katılmasına kadar devam etti. Roma İmparatoru, Jules Sezar, Pontus Kralı Farnak ile yaptığı çarpışmayı kazandı. (M.Ö.47). Romalılar, M.S. 25 yılında yöreyi tamamen topraklarına kattılar. Amasya ve Alparslan Müzelerinde sergilenen pek çok eser, yörede Makedonya ve Roma İmparatorluklarının hakimiyet sürdüğünü doğrulamaktadır.
Taşova 395 yılına kadar Roma hakimiyetinde kaldı. Bu tarihten sonra asırlarca Bizanslar712 yılında Emeviler Taşova'yı ele geçirdiler. Türkler Anadolu'ya gelene kadar yöre, Arapların idaresinde bulundu.
Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan, 26 Ağustos 1071'de Malazgirt Meydan Muhaberesi'nde Bizans ordusunu yenilgiye uğratarak Anadolu'nun kapılarını Türklere açtı. Sultan Alp Arslan'ın Anadolu'ya gönderdiği Türk komutanlar Anadolu şehirlerini birer birer ele geçirmeye başladılar. Malazgirt savaşı'nı takip eden ikiyüzyıl boyunca Horasan ve Maveraünnehir'den göç eden Türk boyları, şehir ve kasabalara yerleştiler. Bu arada 1257'de Horasan'dan göç eden Seyyid Nurettin Alparslan, bugünkü Alparslan Kasabası'na gelerek yerleşti. Rufai tarikatına mensup olan Seyyid Nurettin zaviye bir vakıf tesis etti. Yörenin Türkleşmesinde ve halkın manen eğitiminde etkili oldu. Seyyid Nurettin'in kurduğu vakıf 1901 yılına kadar faaliyetini sürdürdü.
Taşova, 1075 yılında Danişmentliler'in eline geçti. Danişmentli Hükümdarı Melik Gazi, yöreyi ele geçirerek adeta Amasya'yı Türk-İslam kültürünün merkezi haline getirdi. Taşova ve çevresi II. Kılıçarslan zamanında 1174'de Türkiye Selçukluları'nın hakimiyeti altına girdi. Kösedağ Savaşı'ndan sonra yöre, Moğol İstilası'na uğradı. Anadolu'da kıtlık, yoksulluk ve kargaşa baş gösterdi. Meşhur Babai ayaklanması yörede etkili oldu. Selçuklu Devleti karışıklıkları önlemek için ülkeyi ikiye ayırdı. Taşova Rum Eyaleti içinde kaldı ve idaresi Seyfettin Torumtay'a bırakıldı. Selçuklu Devleti'nin dağılmasından sonra ülkede beylikler kuruldu. Önce Kadı Burhanettin Devleti, sonra Tacettinoğulları yörede 1425Çelebi Mehmet, Tacettin Beyliği'ne son vererek, Taşova'yı ülkesine dahil etti.
Taşova Osmanlı Devrinde, Tokat Sancağı'na bağlı bir köy olarak teşkilatlandırılmıştır. Devlet yıkılana kadar bu özelliğini korumuştur. Kurtuluş Savaşı'nda Taşova, Rum Çetelerinin saldırılarına hedef oldu. Rum çeteleri, Türk Köylerine saldırılar yaparak, kadın, çocuk ve ihtiyar demeden pek çok Türkü katlettiler. Türk halkı bu gelişme üzerine silahlanarak, Rumlara karşı harekete geçti. Mustafa Kemal'in önderliğindeki Milli Mücadele başarıya ulaştıktan sonra yöreye askeri kuvvet gönderildi. Yapılan silahlı mücadele sonunda yöre Rum Eşkıyalarından temizlendi.
Taşova Cumhuriyet Döneminde 1923'den 1944 yılına kadar, Tokat İli Erbaa İlçesine bağlı olarak kaldı. Bu devirde adı Yemişenbükü idi. 4 Ağustos 1944 tarihinde 4448 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bağımsız bir ilçe olmuştur. Tokat İline ulaşımın güç olması ve hizmetlerinin gecikmesi sonucu 1953 yılında alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile ilçe, Tokat İlinden ayrılarak, Amasya ilinin sınırlarına dahil edilmiştir.


Taşova belde ve köyleri
İl: Amasya ● İlçe Merkezi: Taşova
Beldeler: Akınoğlu • Alpaslan • Ballıdere • Belevi • Boraboy • Çaydibi • Shared IP • Esençay • Özbaraklı • Uluköy
Köyler:
Alçakbel • Altınlı • Ardıçönü • Arpaderesi • Çakırsu • Çalkaya • Çambükü • Çılkıdır • Dereköy • Devre • Dörtyol • Durucasu • Dutluk • Elmakırı • Gemibükü • Geydoğan • Gökpınar • Güendik • Güngörmüş • Gürsu • Hacıbeyköyü • Hüsnüoğlu • Ilıcaköy • IlıpınarKarabük • Karlık • Karsavul • Kavaloluğu • Kırkharman • Kızgüldüren • Korubaşı • Kozluca • Kumluca • Mercimekköy • Mülkbükü • Sepetli • Şahinler • Şeyhli • Tatlıpınar • Tekpınar • Türkmendamı • Umutlu • Yayladibi • Yaylasaray • Yenidere • Yeşiltepe • Yeşilyurt • Yolaçan








 
Cevap: Amasya Şehir Tanıtımı

Anne tarafım çerkez Babam Amasyalı Şehzadeler Şehri Amasya konuyu açan arkadaşa teşekkür ederim.

Buda benden olsun
Amasyada çoğunlukta kullanılan deyimler🙂

Amasya’nın Bar Dağ'ı, bir dağı olmazsa öbür dağı.

Ali evlendi Güllü gelin oldu. (olan oldu)

Alayı çullandı. (Hepsi birden üzerime geldi)

Başı içeride. (Evine bağlı)

Bu ne biçim gayda, büyüklerde olur fayda. (Bir bilene danışmak)

Bıçağın önü de arkası da kesiyor. (Her durumda kendini haklı çıkartıyor)

Bilmeden göle düşme. (Bilmeden bir işe kalkışma)

Çalınmaz saz, tutulmaz söz. (Bidiğini okuyan)

Döklüm döşek. (dağınık)

Dereyi görmeden paça sıvamak. (Aceleci davranmak)

El eli yur el de döner yüzü yur. (Yapılan karşılıksız kalmaz)

Hışırım çıktı. (Çok yoruldum)

Hiç aşkım yok. (Hiç keyfim yok)

Horoz ötmeye kalma. (Fazla gecikme)

Kafam dalgalı. (Aklım karışık)

Kafam fenikti. (Başım döndü)

Kesüyü bekit. (Arkdan gelen suyu yönlendirmek)

Körün daşı gibi. (İhtimal verilmeyen)

Kulp takmak. (Her şeye bir kusur bulmak)

Kül haşaş oldu. (Kırılıp dağıldı)

Karnım şiş. (Canım sıkıntılı)

Kilitlendi mi çengelin. (Tutuldu mu çenen)

Kokmuşluk yapma. (Dedikodu yapma)

Lo taşı gibi yuvarlandı. (Tonbul biri yere düşünce)

Sel ağzından kütük kapmak. (Fırsatçı olmak)

Seni omzuna alınca ayakların yere değmesin. (Evlendiğin kişi seni kimseye muhtaç etmesin)

Şöyle bir kazınalım. (dertleşelim)

Beğendüğüm benden gaştı, beğenmedüğüm peşime düştü.

İki ara bir derede kalmak. (Kararsız kalmak)

İki ayağını bir pabuca sokmak. (Acele ile telaşlanmak)

İki lafın belini kırmak. (Biraz sohbet etmek)

İt ayağından paça yemiş gibi gezmek. (Çok gezenlere söylenir)

Muhtarın garısı, muhtarın yarısı.

Yüzüne güller (af buyur)