İ
İslami Yazar
Forum Okuru
Allahı neden görmüyoruz
Görmek göz yardımıyla bir şeyin varlığını seçerek ayrıntılarıyla algılamaktır. Vücudumuzda sayısız mikroplar var. Hatta dişimizin dibinde milyonlarca bakteri mevcuttur. Bunlar imkanlarıyla dişimizi yonmağa, harap etmeye, aşındırmaya çalışırlar. Oysa biz ne bunların gürültüsünü duyar, ne de varlıklarını hissediyoruz. .
Mikro aleme ait bu misale benzer bir örnek de makro alemden verelim. Yerimizde durup dünyanın en güçlü teleskopu ile gökyüzüne bakarsak, evrenin cüzi bir bölümünü görürüz. Evren o kadar büyüktür ki, en güçlü teleskoplar bile onun büyüklüğünü tam olarak ortaya koyamıyor. Sonuç itibariyle, bu durumda biz insanların evrenin kontrolünü, genel şeklini ve içeriğini görebilmesi ve anlaması mümkün değildir. Çünkü insan mikro alemde olduğu gibi, makro alemde de tam algılama yeteneğine sahip değildir.
Biz eşya ve hadiseleri benzeri ve zıddı olduğuna göre idrak edebiliyoruz. Örneğin, soğuk olmasa, sıcağın, acı olmasa, tatlının, ışık olmasa, karanlığın ne olduğunu hiç bilmezdik. İnsanlar bize hiç görmediğimiz bir şeyden konuşurken Ne türlüdür, neye benziyor? Gibi sorular verip onun mahiyetini idrak etmeye çalışıyoruz.
Bütün bunlar gösteriyor ki, biz insanlar eşyaları iki şekilde tanıyor. Birincisi, bilmediğimiz ve görmediğimiz bir şeyi onun eşine bakıp tanımaya çalışıyoruz. İkincisi, daha önce görmediğimiz ve bilmediğimiz bir şeyi onun aksine bakmakla idrak ediyoruz.
Zuhurunun şiddetinden gizlenmesi
Allahı göremeyiz, çünkü O, zuhurunun şiddetinden gizlenmiştir. Bunun ne demek olduğunu Güneşin örneğinde anlamaya çalışalım. Eğer güneş büyüyüp tüm yeryüzünü kapsayacak etseydi ve aynı anda dünyanın her tarafına ışıklarını verseydi, onu göremezdik. Çünkü güneş ışınları yeryüzüne sürekli düştüğü için daima gündüz olurdu. Bu zaman ise biz güneşin ve ışığın ne olduğunu anlamazdık. Demek ki, hem güneş, hem de ışığı zuhurunun şiddetinden gizlenmiş olacaktı.
Allah da varlığını sürekli olarak - her an, her saniye hayat, ilim, rahmet, irade ve kudret gibi sıfatlarıyla öyle şiddetle fark ettirir ki, zuhuru şiddetinden gizlenir.
Sınav dünyasının bu tür talep etmesi
İnsanın Allahı göre bilmemesinin önemli bir sebebi de bu dünyanın imtihan dünyası olmasıdır. Allah insanı farklı şekilde yaratsa idi, yani Zatını görüp kuşatma yeteneği verse idi, o zaman imtihan sırrı bozulurdu. Öyle ki, Onu herkes görüp istisnasız imana gelirdi. O halde dünya hayatındaki imtihanın amacı realleşmezdı. Bu sınav öğretmeninin sorularla birlikte cevapları da öğrencilere vermesine benzerdi. Amaç inananı inanmayanın, iyi ile kötünün ayırt edilmesi değil midir?
Allah da sınav zaruretinden ileri gelerek gözlerimizden gizlenmiştir. Ama yarattığı eserlerle, yani evren galerisinde sergilediği sanat eserleri ile, gönderdiği kitap ve peygamberlerle varlığını akıl gözlerimize göstermiştir. O halde önüne serilmiş ilahi eserlere bakıp sanatkarını görmeyi başaran ve bu eserlerin yaratılış gayesini açıklayan rehberlere peygamberlere iman edenler ve onların yolunu tutanlar bu test alnı açık çıkacak, görmeyi başaramayan veya görmek istemeyenler ise sınavda başarısız olacaktır.
Mikro aleme ait bu misale benzer bir örnek de makro alemden verelim. Yerimizde durup dünyanın en güçlü teleskopu ile gökyüzüne bakarsak, evrenin cüzi bir bölümünü görürüz. Evren o kadar büyüktür ki, en güçlü teleskoplar bile onun büyüklüğünü tam olarak ortaya koyamıyor. Sonuç itibariyle, bu durumda biz insanların evrenin kontrolünü, genel şeklini ve içeriğini görebilmesi ve anlaması mümkün değildir. Çünkü insan mikro alemde olduğu gibi, makro alemde de tam algılama yeteneğine sahip değildir.
Biz eşya ve hadiseleri benzeri ve zıddı olduğuna göre idrak edebiliyoruz. Örneğin, soğuk olmasa, sıcağın, acı olmasa, tatlının, ışık olmasa, karanlığın ne olduğunu hiç bilmezdik. İnsanlar bize hiç görmediğimiz bir şeyden konuşurken Ne türlüdür, neye benziyor? Gibi sorular verip onun mahiyetini idrak etmeye çalışıyoruz.
Bütün bunlar gösteriyor ki, biz insanlar eşyaları iki şekilde tanıyor. Birincisi, bilmediğimiz ve görmediğimiz bir şeyi onun eşine bakıp tanımaya çalışıyoruz. İkincisi, daha önce görmediğimiz ve bilmediğimiz bir şeyi onun aksine bakmakla idrak ediyoruz.
Zuhurunun şiddetinden gizlenmesi
Allahı göremeyiz, çünkü O, zuhurunun şiddetinden gizlenmiştir. Bunun ne demek olduğunu Güneşin örneğinde anlamaya çalışalım. Eğer güneş büyüyüp tüm yeryüzünü kapsayacak etseydi ve aynı anda dünyanın her tarafına ışıklarını verseydi, onu göremezdik. Çünkü güneş ışınları yeryüzüne sürekli düştüğü için daima gündüz olurdu. Bu zaman ise biz güneşin ve ışığın ne olduğunu anlamazdık. Demek ki, hem güneş, hem de ışığı zuhurunun şiddetinden gizlenmiş olacaktı.
Allah da varlığını sürekli olarak - her an, her saniye hayat, ilim, rahmet, irade ve kudret gibi sıfatlarıyla öyle şiddetle fark ettirir ki, zuhuru şiddetinden gizlenir.
Sınav dünyasının bu tür talep etmesi
İnsanın Allahı göre bilmemesinin önemli bir sebebi de bu dünyanın imtihan dünyası olmasıdır. Allah insanı farklı şekilde yaratsa idi, yani Zatını görüp kuşatma yeteneği verse idi, o zaman imtihan sırrı bozulurdu. Öyle ki, Onu herkes görüp istisnasız imana gelirdi. O halde dünya hayatındaki imtihanın amacı realleşmezdı. Bu sınav öğretmeninin sorularla birlikte cevapları da öğrencilere vermesine benzerdi. Amaç inananı inanmayanın, iyi ile kötünün ayırt edilmesi değil midir?
Allah da sınav zaruretinden ileri gelerek gözlerimizden gizlenmiştir. Ama yarattığı eserlerle, yani evren galerisinde sergilediği sanat eserleri ile, gönderdiği kitap ve peygamberlerle varlığını akıl gözlerimize göstermiştir. O halde önüne serilmiş ilahi eserlere bakıp sanatkarını görmeyi başaran ve bu eserlerin yaratılış gayesini açıklayan rehberlere peygamberlere iman edenler ve onların yolunu tutanlar bu test alnı açık çıkacak, görmeyi başaramayan veya görmek istemeyenler ise sınavda başarısız olacaktır.