Alkolizm ve Aile

Mirmiga

Yeni Üye
Üye
Alkolizm ve Aile
sarhoş insana nasıl davranmalı alkoliklere nasıl davranılmalı
Alkolizm bütün aileyi etkileyen aynı zamanda aile tarafından etkilenen bir hastalıktır. Hatta alkolizm için “aile hastalığı” diyen yazarlar vardır. Tedavide de aileye önemli roller düşer.

Alkolikler genellikle “dibe vurmadan” yani herşeylerini kaybetmeden alkolik olduklarını kabule yanaşmazlar (ya da sırf çevrelerindekileri susturmak için alkolik olduklarını söyler, ama bunu değiştirmek için hiçbir ciddi çaba harcamazlar), bu nedenle de tedaviye istekli değillerdir. Ailelerinin alkolik hastayı destekleyen tavrı O’nun dibe vurmasını ya da dibe vurduğunu farketmesini engeller. Başka bir değişle: alkolik parasız kalır, annesi para verir; karakola düşer, babası kurtarır; hasta olur, eşi hastaneye götürür vs. Alkolün olumsuz sonuçlarıyla hasta değil ailesi hep yüz yüze gelir. O ise alkolün verdiği sarhoşluğa sığınıp tüm sorunlarını inkar eder ya da hep başkalarını suçlar. Bu kadar derdi çeken aile de sürekli olarak alkolü bırakması için alkolik kişiye baskı yapar ve alkolik bu baskıyı içmesinin nedeni olarak gösterir. “Karımın dırdırından, ailemin baskısından dolayı içiyorum” bahanesini sık duyarsınız. Oysa bu dırdır ve baskı alkole karşıdır. İşte bu durumda bir kısır döngü yaşanmaktadır. Yani alkolün kötü sonuçlarını sırtlanan aile, hastanın bunlarla yüzleşmesini aslında engellerken; yaptıkları baskıyla hastanın stresini daha da arttırırlar.

Aileler, özellikle eşler, alkolizmden kendileri sorumlu imişcesine bir suçluluk içinde, kendileri paralama derecesinde, bir kurtarma çabasına girebilirler. Eşlerde, buna bağlı depresyon, sık görülür.

Yapılması gereken, alkolizminden ve sonuçlarından sadece kendisinin sorumlu olduğunu alkolik kişiyle açık açık konuşmak ve O’nun bazı şeylerle karşılaşmasını engellememektir. Bir bakıma, alkol aldığı zaman, alkoliği yalnız bırakmakta yarar vardır. Sarhoş olunca kimsenin kendisini yatırmaya götürmeyeceğini bildiği ve bir kaç kez uygunsuz yerlerde uyandığı zaman ya da alkol alıp rezalet çıkardığında kimse kendi yerine özür dilemeyeceği için icabında dayak yediğinde, alkolü bırakmak için kişide daha büyük bir azim oluşur. Diğer türlü kendisini bir bebek gibi yakınlarının bakımına terkeder. Alkolün bütün sormluluğu o kişinin omuzlarına verildiğinden içmemesi için de eski kısır baskı ve dırdırlara gerek kalmaz. Yani kişiye “istiyorsan iç ama alkolden dolayı olacak hiç bir şey için bizden yardım bekleme” ifadesinde bütün çevresi söz birliği etmelidir. Ailede sadece bir kişi bunu söylerse, o günah keçisi ve kötü insan haline gelir. Üstelik de diğer kişiler benzer tavrı devam ettireceği için bunun anlamı kalmaz. Örneğin sadece eşi bunu söylese ve yapsa, ama babası ve arkadaşları aynı tavrı sürdürmeye devam etse bunun yararı olmaz.

Bu bağlamda, disulfiram (Antabus) isimli ilacın kullanımı da bir aile yaklaşımı içinde yararlıdır (Tedavi bölümünde bu ilacın etkileri ve kullanım biçimi daha detaylı anlatılmaktadır). Hasta disulfiramı bir aile bireyi ya da patronunun gözetiminde düzenli olarak aldığı sürece işe devam edebilecek ya da ailesi desteğini sürdürecektir. Ancak ilacı almadığı anda önceden belirlenen bazı müeyyideler uygulanacaktır: işten çıkarma, maddi desteği kesme, babaya ait evde daha fazla oturmasına izin vermeme vb. Böylece mücadele alkolden ilaç üzerine kaydırılmış ve bir basamak öteye çekilmiş olur. Hasta ilacı bıraktıktan sonra yaklaşık 1 hafta daha alkol alamayacağı için kriz durumlarında zaman kazanılmış olur.

Alkoliklerin eşleri için Al-Anon, çocukları için de Alateen adlı kendine yardım grupları bulunmaktadır. Bunlara devam edilmesi yararlıdır.
 
Geri
Üst