Şubat/ 2011 de Kuzey Afrikaya gittim iş için, gittiğimde hava istanbulda çok soğuk iken orda 37 dereceydi ve henüz sonbaharı yaşıyorlarmış,sen birde yazı görmelisin dediler bana.. hava da farklı bir nem ve rutubet kokusu vardı, kükürt gibi ve döndüğümde üzerimdeki kıyafetler, tenim ve bavulum bu kokuyla kaplıydı..
giderken 2 aşı oldum, çünkü afrika'ya giden herkesin olması gerekliymiş.. sarı humma ve kolera,sıtmanın da ilacını verdiler
gelelim afrikaya ; hayat görüşüm değişti ve her saniyesinde allahıma şükrettim istanbulda yaşadığım için ve bu ekonomik şartlara sahip olduğum için
açlık sefalet ve hastalık inanılmaz ..ananas ve muz yiyerek geçti 10 günüm ,çünkü çoğunlukla domuz eti çıkıyor heryerde karşınıza ,döndüğümde 4 kilo vermiştim (inanılmaz bir nemli hava vardı ve sürekli terliyorsunuz birde açlık eklenince, siz düşünün) o sefaletim, hayata bakışımı düzenimi ve beni çok değiştirdi..
öyle yerlerde yaşıyorlarki, dehşete kaplıyorsunuz..biz orada iyi bir otelde kaldık ama gideceğimiz yer şehir merkezine çok uzaktı
dolayısıylada yol boyunca bir çok şeye şahit olabiliyorsunuz..ve yapacak bir şeyiniz yok sadece üzülüyorsunuz..gittiğimiz yerde herkes musluklardan akan suyu içiyorlarken televizyonalrda kolera salgınını anlatıyorlar.. dolayısı ile marketler olmadığı için bir şişe su da çok kıymetli..altın değerinde..bulunmuyor çünkü..
Fransızlar sömürgesinde olan bir çok afrika ülkesinde,Fransızlar insanları çok kötü sömürüyorlar (küçücük yaşta çocuk işçiler vardı açok ğır koşullarda çalışan)
Aslında çok zengin madenleri ve tropikal ikliminden dolayı inanılmaz güzel meyveleri var ve dünyanın en iyi kahveleri burda yetişiyormuş ama Fransa tüm bunları ucuz işçilikle kendine mal ediyor..
çıkan sonuç; Atatürke çok ama çok şey borçluyuz ..inanın bana ... bizi birilerinin sömürgesi olmaktan kurtardığı için
sömürülmek anlatılmaz belki,yada anlatılırsa da anlaşılmaz ama yaşanınca da bu çok acı ..inanın bana
Allah hepsinin yardımcı olsun...