*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
72 yaşındaki ninenin namaza niyeti
Çok sevdiğimiz 72 yaşındaki ninem bizlere geçmişten getirdiği din bilgisiyle sorular soruyor, bilemediğimiz yerlerde tatlı sataşmalarda bulunuyor...
Son günlerde namaza nasıl niyet edileceği konusunda ninemle iyice anlaşmazlığa düştük. Onun niyeti mi, bizim niyetimiz mi doğru, diye merak etmeye başladık. Ninem namaza başlarken seccadesinin başında uzunca niyetini şöyle yapıyor:
-Durdum divana, uydum Kur’an’a, yönüm kıble, kıblem Kâbe, kurtarıcım Allah, şefaatçim Muhammed Mustafa. Niyet ettim öğle namazının sünnetine... Yahut da farzına.. ya da son sünnetine...
Namazlarına önceden böyle “Durdum divana...” diyerek uzun bir sıralama ile başlayan ninemle biz aynı şeyleri söylemiyoruz niyetimizde... Biz sadece, niyet ettim öğle namazının sünnetine, yahut da farzına, ya da son sünnetine.. demekle yetiniyoruz... Ninem bizi bu defa “Siz ahir zaman Müslüman’ısınız, niyetinizi de öyle yarım yapıyorsunuz...” diye ikaz etmekten geri kalmıyor. Burada sorumuz şu: Ninemin böyle uzun sıralama ile namaza başlama niyeti yanlış değil mi? Bizim gibi kısa yapması gerekmez mi niyetini?..
………..
Efendim, siz 72 yaşındaki ninenizin söylediklerini söylemeseniz de, yanlış niyet ediyor, dememelisiniz. Mecburi olmayan kelimeleri ekliyor niyetine, diyebilirsiniz. Mecburi olmadığı kelimeleri sıralayarak namaza başlamasının ise bir hikmeti olsa gerektir. Çünkü baştan böyle sözlerle kalbi, gönlü namaza hazırlamak gibi bir fayda söz konusudur.
Ninenin sıraladığı fazla kelimeleri inceleyecek olursak fevkalade güzel zihin hazırlama tedbiri çıkar ortaya.
-Durdum divana, diyor. Divan, huzur demektir. Rabb’inin huzuruna durduğunu düşünüyor ki bundan daha isabetli bir söz olamaz namaz öncesinde. Uydum Kur’an’a, diyor. Zaten Kur’an’ın emrine uyduğu için namaza yöneliyor... Yönüm kıble, diyor. Kıbleye döndüğünü aklına getiriyor, kıblesinin de başka yer değil Kâbe olduğunu ayrıca ifade ediyor. Kurtarıcım Allah, Şefaatçim Muhammed Mustafa... diyor. Başka şey için değil Allah’ın rızası, Resul’ünün şefaati için namaz kıldığını ifade ediyor... Bundan sonra da niyetin asıl şartı olan hangi namaza niyet ettiğini ifade ile; “Niyet ettim ...… namazının sünnetine yahut da farzına, ya da son sünnetine...” diyerek esas olanı söylemiş oluyor...
Yani, bu niyette eksiklik yok fazlalık var; yanlışlık yok mükemmellik var demek mümkündür.
Aslında niyetin farz olan kısmına bakacak olursak durum daha net olarak anlaşılır.
- Niyet: Ne yaptığının kalben şuurunda olmak, zihnen yaptığı şeyin idrakinde bulunmaktır!..
Bu sebeple, dille hiçbir şey söylemese bile kalple, zihinle yaptığı şeyin namazın sünnetini yahut da farzını kılmak olduğunu bilmesi, bunun idrakinde ve şuurunda olması, farz olan niyeti yerine getirmiş olması demektir. Kalpteki bu niyetin dille söylenmesi ise, zihnindeki farz olan niyeti dille pekiştirmesi, kesinleştirmesi demek olur ki bu da niyetin müstehap olan kısmını teşkil eder. Cemaatle kılacaksa, uydum hazır olan imama, demesi de gerekir.
Burada şunu da hatırlamakta fayda vardır. Kalpteki niyet ile dildeki ifade ayrı olsa kalpteki niyet geçerli olur, dilin yanlış ifadesi namaza engel olmaz...
Bu da gösterir ki, farz olan kalpteki niyettir. Dille söyleyemezse ibadeti niyetsiz sayılmaz.
Sözün özü: 72 yaşındaki nine, zihni ibadete hazırlayıcı sözleriyle torunlarına güzel bir namaza hazırlanma örneği vermiş, ibadete hazırlanırken kalbi, gönlü önceden iyice bir temizlemek gerektiğine işarette bulunmuştur... Belki de Efendimizin haber verdiği ahir zamanda dinî kimliğini koruyan mübarek hanımlardan biridir bu nine.
Efendimizin bu konudaki işareti şu mealdedir:
- Ahir zamanda kimliğini koruyan yaşlı hanımların davranışlarına değer verin!..
avcunuza dikkatli bakın
Arif Nihat, iyi bir müslümandı. Bir gün bana: “Yavuz sağ elini aç bakayım. Arapça rakamlarla kaç yazıyor, oku!” Açtım baktım Arap rakamlarıyla 81 yazıyordu. “Sol avucunu aç; onda ne yazıyor?” dedi. Açtım, onda da 18 yazıyordu. “81’le 18’i topla” dedi. Topladım 99. “Bu rakam sana neyi hatırlatıyor?” diye sordu. “Tabiki Allah’ın 99 sıfatı!” diye cevapladım. “Peki 81’den 18’i çıkarınca kaç kalıyor?” Elbette 63. “Peki bu sana neyi çağrıştırıyor?” diye sordu. Düşündüm! Aklıma hemen Resulullah Efendimizin ölüm yaşı geldi. Peygamberimiz 63 yaşında ölmüştü. Bana dönerek: “Bak Yavuz! Allah milyarlarca insanın avucuna bu ilâhî mührü vurmuştur. Bu asla tesadüf olamaz. Tesadüf olsaydı birkaç insanın avucunda olurdu.” dedi.(Yavuz Bülent Bakiler)
alıntıdır
Son günlerde namaza nasıl niyet edileceği konusunda ninemle iyice anlaşmazlığa düştük. Onun niyeti mi, bizim niyetimiz mi doğru, diye merak etmeye başladık. Ninem namaza başlarken seccadesinin başında uzunca niyetini şöyle yapıyor:
-Durdum divana, uydum Kur’an’a, yönüm kıble, kıblem Kâbe, kurtarıcım Allah, şefaatçim Muhammed Mustafa. Niyet ettim öğle namazının sünnetine... Yahut da farzına.. ya da son sünnetine...
Namazlarına önceden böyle “Durdum divana...” diyerek uzun bir sıralama ile başlayan ninemle biz aynı şeyleri söylemiyoruz niyetimizde... Biz sadece, niyet ettim öğle namazının sünnetine, yahut da farzına, ya da son sünnetine.. demekle yetiniyoruz... Ninem bizi bu defa “Siz ahir zaman Müslüman’ısınız, niyetinizi de öyle yarım yapıyorsunuz...” diye ikaz etmekten geri kalmıyor. Burada sorumuz şu: Ninemin böyle uzun sıralama ile namaza başlama niyeti yanlış değil mi? Bizim gibi kısa yapması gerekmez mi niyetini?..
………..
Efendim, siz 72 yaşındaki ninenizin söylediklerini söylemeseniz de, yanlış niyet ediyor, dememelisiniz. Mecburi olmayan kelimeleri ekliyor niyetine, diyebilirsiniz. Mecburi olmadığı kelimeleri sıralayarak namaza başlamasının ise bir hikmeti olsa gerektir. Çünkü baştan böyle sözlerle kalbi, gönlü namaza hazırlamak gibi bir fayda söz konusudur.
Ninenin sıraladığı fazla kelimeleri inceleyecek olursak fevkalade güzel zihin hazırlama tedbiri çıkar ortaya.
-Durdum divana, diyor. Divan, huzur demektir. Rabb’inin huzuruna durduğunu düşünüyor ki bundan daha isabetli bir söz olamaz namaz öncesinde. Uydum Kur’an’a, diyor. Zaten Kur’an’ın emrine uyduğu için namaza yöneliyor... Yönüm kıble, diyor. Kıbleye döndüğünü aklına getiriyor, kıblesinin de başka yer değil Kâbe olduğunu ayrıca ifade ediyor. Kurtarıcım Allah, Şefaatçim Muhammed Mustafa... diyor. Başka şey için değil Allah’ın rızası, Resul’ünün şefaati için namaz kıldığını ifade ediyor... Bundan sonra da niyetin asıl şartı olan hangi namaza niyet ettiğini ifade ile; “Niyet ettim ...… namazının sünnetine yahut da farzına, ya da son sünnetine...” diyerek esas olanı söylemiş oluyor...
Yani, bu niyette eksiklik yok fazlalık var; yanlışlık yok mükemmellik var demek mümkündür.
Aslında niyetin farz olan kısmına bakacak olursak durum daha net olarak anlaşılır.
- Niyet: Ne yaptığının kalben şuurunda olmak, zihnen yaptığı şeyin idrakinde bulunmaktır!..
Bu sebeple, dille hiçbir şey söylemese bile kalple, zihinle yaptığı şeyin namazın sünnetini yahut da farzını kılmak olduğunu bilmesi, bunun idrakinde ve şuurunda olması, farz olan niyeti yerine getirmiş olması demektir. Kalpteki bu niyetin dille söylenmesi ise, zihnindeki farz olan niyeti dille pekiştirmesi, kesinleştirmesi demek olur ki bu da niyetin müstehap olan kısmını teşkil eder. Cemaatle kılacaksa, uydum hazır olan imama, demesi de gerekir.
Burada şunu da hatırlamakta fayda vardır. Kalpteki niyet ile dildeki ifade ayrı olsa kalpteki niyet geçerli olur, dilin yanlış ifadesi namaza engel olmaz...
Bu da gösterir ki, farz olan kalpteki niyettir. Dille söyleyemezse ibadeti niyetsiz sayılmaz.
Sözün özü: 72 yaşındaki nine, zihni ibadete hazırlayıcı sözleriyle torunlarına güzel bir namaza hazırlanma örneği vermiş, ibadete hazırlanırken kalbi, gönlü önceden iyice bir temizlemek gerektiğine işarette bulunmuştur... Belki de Efendimizin haber verdiği ahir zamanda dinî kimliğini koruyan mübarek hanımlardan biridir bu nine.
Efendimizin bu konudaki işareti şu mealdedir:
- Ahir zamanda kimliğini koruyan yaşlı hanımların davranışlarına değer verin!..
avcunuza dikkatli bakın
Arif Nihat, iyi bir müslümandı. Bir gün bana: “Yavuz sağ elini aç bakayım. Arapça rakamlarla kaç yazıyor, oku!” Açtım baktım Arap rakamlarıyla 81 yazıyordu. “Sol avucunu aç; onda ne yazıyor?” dedi. Açtım, onda da 18 yazıyordu. “81’le 18’i topla” dedi. Topladım 99. “Bu rakam sana neyi hatırlatıyor?” diye sordu. “Tabiki Allah’ın 99 sıfatı!” diye cevapladım. “Peki 81’den 18’i çıkarınca kaç kalıyor?” Elbette 63. “Peki bu sana neyi çağrıştırıyor?” diye sordu. Düşündüm! Aklıma hemen Resulullah Efendimizin ölüm yaşı geldi. Peygamberimiz 63 yaşında ölmüştü. Bana dönerek: “Bak Yavuz! Allah milyarlarca insanın avucuna bu ilâhî mührü vurmuştur. Bu asla tesadüf olamaz. Tesadüf olsaydı birkaç insanın avucunda olurdu.” dedi.(Yavuz Bülent Bakiler)
alıntıdır
Son düzenleme: