200 yıllık bir dinin temeli sarsılıyor
isa nın soyu pierre plantard de saint clair isa soyu dünya
2000 yıllık bir dinin temelleri sarsılıyor
İsa'nın torunu Paris'te yaşayan Pierre Plantard St. Clair
Binlerce yıllık çatışma bir romanla su yüzüne çıktı. İsa bir Tanrı değildi,
gerçek bir insandı ve evliydi, Karısı Magdalalı Meryem'di ve kızlarının ismi
de Sarah'dı. İsa'nın sırrı ve nesli binlerce yıl gizli tarikatlarca korundu
ve İsa'nın neslinden son temsilci Paris'te yaşayan Pierre Plantard St.
Clair. Sion Tarikatı, Tapınak Şövalyeleri, Gül ve Haç Kardeşliği sırrın
bekçileriydi ancak İsa'nın sırrı artık deşifre oluyor, gizli tarikatlar
Papa'nın ölümünü bekliyor.
Dünya 2000 yıldır Balık Burcu çağındaydı. Bu dönem aynı zamanda İsa'nın
burcu olarak da biliniyor. 2000 yıl boyunca insana ne yapması gerektiği
yüksek makamlarca söylendi, dinler damgasını vurdu bu çağa. 2000 yıl geçti,
insanlık şimdi Kova Burcu çağında. Bu burca göre de insan gerçeği öğrenecek,
kendi adına düşünme inisiyatifini elde edecek. 2000 yıllık Balık Burcu
çağının ardından insanlığı rasyonalitenin egemen olacağı bir dönem bekliyor.
Bu çağın da etkisi var mıdır, bilinmez ama bugün dünya hayal kırıklığı
içinde yeni bir gelişmeyi tartışıyor. 2000 yıllık bir din temellerinden
sarsılıyor. Tanrı, Mesih diye tarif ettiği Hıristiyanlık'ın kutsal
yaratıcısı İsa'nın kimliğine ilişkin yeni tartışmalı tarihsel veriler ortaya
çıkmaya başladı. Hıristiyanlık'a göre İsa hiç evlenmemişti, dolayısıyla bir
nesli olamazdı. O bir Tanrı'ydı. Gel gelelim ortaya çıkan tartışmalar
İsa'nın evlendiği ve bir neslinin olduğu yönünde
Peki nereden çıktı bunlar?
Dünyada en çok satanlar listelerinin birinci
sırasında olan bir roman var: Da Vinci Şifresi. Bu kitap, Hıristiyanlığın
İsa hakkındaki gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıttığını savunuyor. Hatta
bu kitabın yazarı Dan Brown'un da katkısıyla Amerikan ABS televizyonunda
yayınlanan bir belgesel program ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile.
Belgeselde, İsa'nın evlendiği kadının Magdalalı Meryem olduğu ve
nesillerinin bulunduğu iddiası gündemi altüst etti. İsa ve Hıristiyanlık
hakkındaki bu yeni tartışmalar hiç de öyle bir roman içinde kalacak,
kurgusal iddialar değil. Çünkü Dan Brown kitabının en başında bugün için
bile tüm insanlığı polisiye öykülere taş çıkartacak bir yolculuğa çıkaracak
haberi veriyordu: "Sion Tarikatı 1099 yılında kurulmuş olan gizli bir Avrupa
cemiyetidir ve gerçek bir topluluktur. 1975 yılında, Paris Milli
Kütüphanesi; Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci
de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini
içeren, Les Dossiers Secrets diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır."
İsa'nın kızı kaçırılıyor Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da fahişe olarak tanımlanan Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal
topraklardan kaçtı. Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf
devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler
arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada
doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın
olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu
noktadan sonra başladı. İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen
Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem
sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından
korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm
engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu
nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi,
Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen
İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar
içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert
Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da
kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert
öldürüldü. Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi.
Godefroi de Bouillon. İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli
cemiyetin himayesine girdi.
Son temsilci
İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan
Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint
Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son
temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice
korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un
kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la
ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı. Son
olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için
Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin
son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre
Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da
aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar. Adamı
Londra'da saklıyorlar. Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin
kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının
elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor."
Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an
ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler,
binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında
taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği
diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl
Vatikan'a kaptırmamak için çalışıyorlar. Tartışmalı da olsa 25 Aralık
İsa'nın doğum günü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık.
Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor. Hem Dan Brown bu
bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor.
Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini
beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne
çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır
Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın
aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da
Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu
tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini
koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan
Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor.
Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü
meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin
başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan
Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe... 325 yılında
Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak
görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan
İncil'ler yok ediliyor. Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla
aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri
katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve
anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu.
Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. 325 yılında
Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan
sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri,
Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı
oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı
emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini
sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi.
Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber
olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde
teklif edilmiş ve kabul edilmişti."
Batı dünyası tartışıyor
İsa'nın Maria Magdalena ile evli ve çocukları olduğu konusu son 2 yıldır tüm
Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı. Margaret George'un 2002 yılında
satış rekoru kıran 'Magdalalı Denilen Meryem' adlı kitabı Katolikler
arasında yeni taraftarlar oluşmasına bile neden oldu. Bu arada Wachowski
kardeşler Matrix Reloaded'da etrafını Kâse'ye benzer kadehlerle
çevreledikleri kötü adama Merovingian ismini verdiler. Yani İsa'nın soyunu
temsil eden hanedanlığın ismi. Bu arada Mel Gibson'ın yakında gösterime
girecek olan 'İsa' filminde de Monica Bellucci Magdalalı Meryem'i oynayacak.
Newsweek Dergisi geçen haftalarda "İncil'in kaybolmuş hikâyeleri" başlıklı
bir haber yayımladı. Haber eski metinleri yeniden inceleyen Amerikalı kadın
araştırmacıların görüşüne yer veriyordu. Buna göre Magdalalı bir hayat
kadını değildi, İsa'nın eşiydi. Chicago'daki DePaul Üniversitesi
profesörlerinden John Dominic Crossan da Dan Brown gibi Magdalalı'nın
İsa'nın eşi olduğunu savunanlardan. Bu arada ABD'de ABC televizyonunda
gösterilen 'Jesus, Mary ve da Vinci' adlı belgeselde, İsa'nın Magdalalı
Meryem'le evliliği, Leonardo da Vinci'nin gizli bir tarikat üyesi olduğu,
'Son Yemek' adlı tablosundaki sembollerle bu evliliği anlattığı öne sürüldü.
Sion - Gül Haç tarikatı
Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan
gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve
Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar. Günümüzdeki isimleri
Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül
Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio
Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian RosenKreuz'da rastlanıyor.
Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir
Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir
manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve
kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile,
gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun
varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım
kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok
bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini
geliştirdiği biliniyor. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak
Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.
Türkiye'deki temsilci kim?
Bu gizli tarikatın halen var olduğu da iddialar arasında. Araştırmacı Aytunç
Altındal, Gül ve Haç Tarikatı'nın bir dönem İstanbul Teşvikiye'deki İzmir
Apartmanı'nda merkezi olduğunu, bunu gördüğü belgelere dayandırdığını
söylüyor. 1960'larda Türkiye'deki isim Cemal Birik. Altındal, son 15 yıldır
da bu örgütün temsilciliğini ünlü bir avukatın yürüttüğünü öne sürüyor.
Tutkun AKBAŞ(alıntı)
__________________
2000 yıllık bir dinin temelleri sarsılıyor
İsa'nın torunu Paris'te yaşayan Pierre Plantard St. Clair
Binlerce yıllık çatışma bir romanla su yüzüne çıktı. İsa bir Tanrı değildi,
gerçek bir insandı ve evliydi, Karısı Magdalalı Meryem'di ve kızlarının ismi
de Sarah'dı. İsa'nın sırrı ve nesli binlerce yıl gizli tarikatlarca korundu
ve İsa'nın neslinden son temsilci Paris'te yaşayan Pierre Plantard St.
Clair. Sion Tarikatı, Tapınak Şövalyeleri, Gül ve Haç Kardeşliği sırrın
bekçileriydi ancak İsa'nın sırrı artık deşifre oluyor, gizli tarikatlar
Papa'nın ölümünü bekliyor.
Dünya 2000 yıldır Balık Burcu çağındaydı. Bu dönem aynı zamanda İsa'nın
burcu olarak da biliniyor. 2000 yıl boyunca insana ne yapması gerektiği
yüksek makamlarca söylendi, dinler damgasını vurdu bu çağa. 2000 yıl geçti,
insanlık şimdi Kova Burcu çağında. Bu burca göre de insan gerçeği öğrenecek,
kendi adına düşünme inisiyatifini elde edecek. 2000 yıllık Balık Burcu
çağının ardından insanlığı rasyonalitenin egemen olacağı bir dönem bekliyor.
Bu çağın da etkisi var mıdır, bilinmez ama bugün dünya hayal kırıklığı
içinde yeni bir gelişmeyi tartışıyor. 2000 yıllık bir din temellerinden
sarsılıyor. Tanrı, Mesih diye tarif ettiği Hıristiyanlık'ın kutsal
yaratıcısı İsa'nın kimliğine ilişkin yeni tartışmalı tarihsel veriler ortaya
çıkmaya başladı. Hıristiyanlık'a göre İsa hiç evlenmemişti, dolayısıyla bir
nesli olamazdı. O bir Tanrı'ydı. Gel gelelim ortaya çıkan tartışmalar
İsa'nın evlendiği ve bir neslinin olduğu yönünde
Peki nereden çıktı bunlar?
Dünyada en çok satanlar listelerinin birinci
sırasında olan bir roman var: Da Vinci Şifresi. Bu kitap, Hıristiyanlığın
İsa hakkındaki gerçekleri bilerek ve isteyerek çarpıttığını savunuyor. Hatta
bu kitabın yazarı Dan Brown'un da katkısıyla Amerikan ABS televizyonunda
yayınlanan bir belgesel program ortalığı karıştırmaya yetti de arttı bile.
Belgeselde, İsa'nın evlendiği kadının Magdalalı Meryem olduğu ve
nesillerinin bulunduğu iddiası gündemi altüst etti. İsa ve Hıristiyanlık
hakkındaki bu yeni tartışmalar hiç de öyle bir roman içinde kalacak,
kurgusal iddialar değil. Çünkü Dan Brown kitabının en başında bugün için
bile tüm insanlığı polisiye öykülere taş çıkartacak bir yolculuğa çıkaracak
haberi veriyordu: "Sion Tarikatı 1099 yılında kurulmuş olan gizli bir Avrupa
cemiyetidir ve gerçek bir topluluktur. 1975 yılında, Paris Milli
Kütüphanesi; Sir Isaac Newton, Botticelli, Victor Hugo ve Leonardo da Vinci
de dahil olmak üzere, Sion Tarikatı'nın sayısız üyelerinin isimlerini
içeren, Les Dossiers Secrets diye bilinen parşömenleri ortaya çıkarmıştır."
İsa'nın kızı kaçırılıyor Bugün Da Vinci Şifresi'nde yazılan bilgiler, tarihsel tartışmalara götürüyor insanlığı. Hıristiyanların hiç evlenmediğine kutsal bir ayet gibi inandığı İsa aslında evliydi. Karısı da fahişe olarak tanımlanan Magdalalı Meryem'di. Hatta İsa çarmıha gerildiği sırada Meryem kızları Sarah'a hamileydi. İsa'nın doğmamış çocuğu ve Magdalalı Meryem, neslinin korunması için kutsal
topraklardan kaçtı. Tarihte hep sır isim olarak zikredilen Arimatea'lı Yusuf
devreye girdi. Meryem'i gizlice Fransa'ya getirildi. Oradaki Yahudiler
arasında kendine sığınacak güvenli bir yer bulundu. Kızını da burada
doğurdu. Sarah, İsa'nın ilk çocuğu olarak, İsa neslini çoğaltacak bir kadın
olarak, Fransa topraklarında yaşama gözünü açtı. İşte olaylar zinciri de bu
noktadan sonra başladı. İsa ile ilgili gerçekleri gizlediği iddia edilen
Roma Kilisesi, İsa'nın neslinin artmasından, İsa ve Magdalalı Meryem
sırrının açığa çıkmasından ve temel Katolik öğretilerine meydan okunmasından
korkuyordu. Bugünkü Vatikan'ın, o dönemdeki Roma Kilisesi'nin tüm
engellerine rağmen İsa'nın nesli çoğalmaya devam etti. 15. yüzyıla kadar bu
nesil gizlice çoğalmıştı. Ancak bu tarihte İsa'nın neslinin son temsilcisi,
Fransız asillerinden biriyle evlendi. Merovingian hanedanı diye bilinen
İsa'dan gelme bir soy oluştu. Vatikan, bu soyu yok etmek için türlü çabalar
içine girdi. İşte bu krallıkta bir isim öne çıktı: Kral Dagobert. Dagobert
Merovingian kralıydı. Yani İsa'nın neslini temsil eden hanedanlığın da
kralı. 17. yüzyıl sonunda bu hanedanlık yok olma aşamasına geldi. Dagobert
öldürüldü. Oğlu Sigisbert kaçmayı başardı. Aileye sonradan bir isim eklendi.
Godefroi de Bouillon. İşte İsa'nın sırrı bu isimle birlikte bir gizli
cemiyetin himayesine girdi.
Son temsilci
İsa'nın bu sırrını koruyan Sion tarikatı kuruldu. İsa'nın neslinden olan
Merovingianların bugün soyunu temsil eden soyadları ise Plantard ve Saint
Clair. Bu soyadları tarikat tarafından yıllarca korundu. İsa soyunun son
temsilcisi bugün hayatta. Fransa'da yaşıyor ve tarikat tarafından gizlice
korunuyor. İsmi ise Pierre Plantard de Saint Clair. Bu isim Dan Brown'un
kitabında yazmıyor. Ancak 80'lerden bu yana Hıristiyanlık ve Vatikan'la
ilgili araştırmaları olan Aytunç Altındal bu ismi Tempo'ya açıkladı. Son
olarak Gül ve Haç Kardeşliği adlı kitabı da yayımlanan Altındal için
Türkiye'nin Dan Brown'u demek yanlış olmaz. Altındal, İsa'nın torunu, neslin
son temsilcisi Saint Clair ile ilgili ise şunları anlatıyor: "Pierre
Plantard de St. Clair. İkinci Dünya Savaşı sırasında adamı Almanya'da
aramaya başlıyorlar. Paris'te oturuyor. Hemen Londra'ya kaçırıyorlar. Adamı
Londra'da saklıyorlar. Savaş bitince geliyor. 1945'den itibaren de AB'nin
kurulması meselesinde, Sion tarikatı yeraltından çıkıyor. Sion tarikatının
elindeki, İsa'yla ilgili dosyalar birden bire devlet arşivinde bulunuyor."
Altındal'ın verdiği bilgiye göre İsa soyunun son temsilcisi 88 yaşında şu an
ve Paris'te yaşıyor. İsa'nın kimliğiyle ilgili bu şaşırtıcı bilgiler,
binlerce yıldır şifreler, gizli oluşumlar, cinayetler ve entrikalar arasında
taşınıp durmuş. Tapınak Şövalyeleri, Sion tarikatı, Gül ve Haç Kardeşliği
diye bilinen gizli örgütler, İsa'nın sırrını saklamak ve yüzlerce yıl
Vatikan'a kaptırmamak için çalışıyorlar. Tartışmalı da olsa 25 Aralık
İsa'nın doğum günü. 2000 yılın bittiği yeni bir çağın da içindeyiz artık.
Sion Tarikatı bu gerçekleri açıklamaya hazırlanıyor. Hem Dan Brown bu
bilgiyi kitabında yazıyor, hem de Aytunç Altındal bunun altını çiziyor.
Altındal, tarikatın şifreleme sistemine göre bugünkü Papa'nın ölmesini
beklediklerini söylüyor. Ölümünün ardından da gizli belgeler gün yüzüne
çıkarılacak ve İsa gerçekleri ortaya konacak. Dolayısıyla binlerce yıldır
Vatikan'la bu gizli tarikatlar arasında yaşanan çatışma da Vatikan'ın
aleyhine sonuçlanmış olacak. Bu tarikatın içinde Victor Hugo, Leonardo da
Vinci, Isaac Newton, Botticelli gibi ünlü sanatçılar da var. Her biri bu
tarikatın üyesi olmuşlar. Eserlerine İsa gerçeğiyle ilgili gizli şifrelerini
koymuşlar. Bir dönem Sion Tarikatı başkanlığını da yaptığı ortaya çıkan
Leonardo da Vinci'in Son Akşam Yemeği tablosu bugün yeniden tartışılıyor.
Çünkü 13 havari ve İsa olarak bilinen tablodaki karakterlerin 13'üncüsü
meğer Magdalalı Meryem'miş. Aslında tüm bunları anlayabilmek için tarihin
başına dönmek gerek. Hıristiyanlık tarihi için önemli bir isim olan
Constantin'in Hıristiyanlık dinini seçtiği tarihe... 325 yılında
Constantin'in emriyle İznik'te toplanan Konsey'de, İsa'nın Tanrı olarak
görülmesine karar veriliyor ve İsa'yı insan ve evli olarak tanımlayan
İncil'ler yok ediliyor. Dan Brown bu tarihi gerçeği romanında şu satırlarla
aktarıyor: "İsa'nın çarmıha gerilmesinden üç yüzyıl sonra, İsa müritleri
katlanarak artıyordu. Hıristiyanlarla paganlar savaşmaya başlamışlardı ve
anlaşmazlık o boyutlara gelmişti ki, Roma'yı ikiye bölmekle tehdit ediyordu.
Constantin de bir şeyler yapılması gerektiğine karar verdi. 325 yılında
Roma'yı tek bin din altında birleştirmeye karar verdi. Hıristiyan
sembollerinde pagan dinine ait izler vardır. Mısırlıların güneş çemberleri,
Katolik azizlerin haleleri oldu. İsis'in mucizevi bir şekilde gebe kaldığı
oğlu Horus'u emzirdiğini gösteren çizimler, Bakire Meryem’in Bebek İsa'yı
emzirdiği modern sahnelere dönüştü. Constantin Hıristiyan geleneğini
sağlamlaştırmak için İznik Konseyi adlı ekümenik toplantı düzenlendi.
Tarihin o anına kadar Mesih, müritleri tarafından ölümlü bir peygamber
olarak kabul ediliyordu. Mesih'in Tanrı’nın oğlu olduğu İznik Konseyi'nde
teklif edilmiş ve kabul edilmişti."
Batı dünyası tartışıyor
İsa'nın Maria Magdalena ile evli ve çocukları olduğu konusu son 2 yıldır tüm
Batı dünyasında sıkça tartışılmaya başlandı. Margaret George'un 2002 yılında
satış rekoru kıran 'Magdalalı Denilen Meryem' adlı kitabı Katolikler
arasında yeni taraftarlar oluşmasına bile neden oldu. Bu arada Wachowski
kardeşler Matrix Reloaded'da etrafını Kâse'ye benzer kadehlerle
çevreledikleri kötü adama Merovingian ismini verdiler. Yani İsa'nın soyunu
temsil eden hanedanlığın ismi. Bu arada Mel Gibson'ın yakında gösterime
girecek olan 'İsa' filminde de Monica Bellucci Magdalalı Meryem'i oynayacak.
Newsweek Dergisi geçen haftalarda "İncil'in kaybolmuş hikâyeleri" başlıklı
bir haber yayımladı. Haber eski metinleri yeniden inceleyen Amerikalı kadın
araştırmacıların görüşüne yer veriyordu. Buna göre Magdalalı bir hayat
kadını değildi, İsa'nın eşiydi. Chicago'daki DePaul Üniversitesi
profesörlerinden John Dominic Crossan da Dan Brown gibi Magdalalı'nın
İsa'nın eşi olduğunu savunanlardan. Bu arada ABD'de ABC televizyonunda
gösterilen 'Jesus, Mary ve da Vinci' adlı belgeselde, İsa'nın Magdalalı
Meryem'le evliliği, Leonardo da Vinci'nin gizli bir tarikat üyesi olduğu,
'Son Yemek' adlı tablosundaki sembollerle bu evliliği anlattığı öne sürüldü.
Sion - Gül Haç tarikatı
Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan
gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve
Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar. Günümüzdeki isimleri
Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül
Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio
Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian RosenKreuz'da rastlanıyor.
Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir
Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir
manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve
kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile,
gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun
varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım
kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok
bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini
geliştirdiği biliniyor. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak
Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.
Türkiye'deki temsilci kim?
Bu gizli tarikatın halen var olduğu da iddialar arasında. Araştırmacı Aytunç
Altındal, Gül ve Haç Tarikatı'nın bir dönem İstanbul Teşvikiye'deki İzmir
Apartmanı'nda merkezi olduğunu, bunu gördüğü belgelere dayandırdığını
söylüyor. 1960'larda Türkiye'deki isim Cemal Birik. Altındal, son 15 yıldır
da bu örgütün temsilciliğini ünlü bir avukatın yürüttüğünü öne sürüyor.
Tutkun AKBAŞ(alıntı)
__________________