*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
1919-1920 Yıllarında İşgale Karşı Düzenlenen Mitingler
halide edip adıvar sultanahmet konuşması halide edip adıvar miting izmirin işgaline karşı yapılan mücadeleler fatih mitingi izmirde işgale karşı yapılan mücadeleler
Fatih,Üsküdar, Sultanahmet Meydanı ve Kadıköy gibi İstanbul'un çeşitli semtlerinde çok büyük kalabalıkların katıldığı İstanbul'daki "işgâli protesto", mitingleri yapılmıştır.
İngilizler yoğunlaşan mitingler karşısında Damat Ferit'den gösterilerin önlenmesini istedi ve baskılarını arttırmışlardır. İstanbul Sultanahmet Meydanındaki mitingden sonra seçilen bir temsilci grubu Sultan Vahdettin'i ziyaret etmiştir. Sultan onlara şu öğütlerde bulunmuştu:
"... Ağzımızı açalım, bağıralım, sesimizi yükseltelim. Fakat elimizi kaldırmayalım."
İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti 16 Mayıs 1919'da, İstanbul'daki devlet adamlarına ve ABD temsilcisine şu şekilde telgraflar çekmiş ve işgâli protesto etmiştir:
"... Avrupa, on milyon Müslüman ve Türk'ün idam ve imhasına karar vermişse, milletimiz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarihe, bütün bir milletin varlığını savunmak için nasıl öldüğünü gösterecektir." deniliyordu.
Daha sonra yurdun her tarafına dalga dalga yayılan mitingler şöyledir.
15 Mayıs 1919 İzmir'in işgali dolayısıyla İstanbul Kadıköy'de düzenlenen mitinge katılan Saime Hanım "Hiçbir zaman göz yaşlarıyla adalette muvaffak olunmaz. Zira bizim iniltimizi işitecek bir yürek yok! Teşkilatlanarak müfrezeler tertip etmeli, faaliyette bulunmalıyız" diye seslenmiştir.
17 Mayıs 1919'da Giresun'da İşgâlden 2 gün sonra İstanbul hükümeti baskınına ve padişaha birer telgraf çekmişlerdir. Sadrazama çekilen telgrafta "... Hükümetinizi idamımızı tebliğe memur görmek istemiyoruz. Sizi Türk sadrazamı bilerek hitap ediyoruz... İzmir'in Yunan'a ilhak edildiğini öğrendiğimiz gün Giresun muhiti akissiz kalmayacaktır. Ve hiçbir kuvvet bizi azmimizden çeviremeyecektir..."
Giresunlular Padişaha da şu telgrafı çekiyorlardı:
"Ey ulu Hakan, tacından İzmir elmasını Türk kanlarıyla boyayarak koparıyorlar. Sıra yarın bizlere gelecek, Senelerce serhatlarda dolaşan biz Türkler ipte değil, süngüde can vermek için hazırız. Semamızda al bayrak alındığı gün, zümrüt dağlarında kanlarımız bir al bayrak serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek, Âli Osman'ın kanını taşır, Orhan'ın, Ertuğrul'un bir oğlunu gönderiniz..." deniliyordu.
17 Mayıs'ta Giresun un dışında, Trabzon, Zonguldak, Edremit ve Çal'da mitingler sürüyordu.
18 Mayıs 1919'da Erzurum'da da ki mitinginden sonra İtilâf devletleri temsilcilerine çekilen telgrafla da işgâl protesto edilmiş, Yunan işgâli kınanmıştır:
"... İzmir saldırısı, faciası karşısında pek heyecanlı ve yaralı olan biz Türkler, varlığımıza indirilmiş bu darbenin kaldırılmasını, yıkılan hak ve mihrabının onarılmasını devletinizin adaletli ve insaniyetli karakterinden dileriz..."
18 Mayıs'ta İstanbul Darülfünun konferans salonunda hocaların protesto konuşmalarından sonra hanımlar da konuştular. Bu arada Bursa, Erzurum ve İzmit'te de mitingler düzenlendi.
19 Mayıs 1919 İstanbul Fatih mitinginde Halide Edip Adıvar konuştu onun dışında, Meliha ve Naciye hanımlarda konuşmuştur Halide Edip konuşmasında şunları söylüyordu: "Hanımlar! Müslümanlar, Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece.. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parlak bir sabah yaratacağız."
"Bugün elimizde top, tüfek denilen alet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var; Hak var, Allah var. Tüfek ve top düşer. Hak ve Allah bakidir. Topunun yüzüne tükürecek kadar, evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var."diyordu.
Bu tesirli sözlerle halkı canevinden vuran Halide Edip padişaha da şöyle sesleniyordu:
"Biz padişahımızdan bize babalık etmesini rica ederiz. Biz erkeklerimizle beraber milletin kalbinden gelen en kuvvetli, en akıllı, en cesur, milleti en çok temsil edecek bir kabine isteriz.
Aynı mitingde ise Mehmet Emin Yurdakul şunları söyledi "Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim. Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlâka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırkî ve vatanî hatıralara mâlik olan bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor..." demişti.
20 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul Üsküdar Doğancılarda düzenlenen mitingde. Naciye Hanım bu mücadelede erkeklere kadınların da yardım edeceği konusunda teminat vermiştir. Asri Kadınlar Cemiyeti adına Sabahat Hanım bir konuşma yapar. Konuşmasında, milletin ve özellikle kadınların millî hislerini harekete geçirerek mücadele arzusu uyandıran şu sözlere yer verir:
"İşte, hayatı, ruhu Türk olan İzmir'i bugün Yunanlılar aldılar. Belki yarın sinemizden bir şey, kalbimizden bir hayat koparır gibi birer birer Konya'mızı, Bursa'mızı, hatta bütün güzellikleri ile çok sevgili İstanbul'umuzu isteyecekler. O zaman, bu hayatımıza zehirli tırnaklarını takıp her fırsatta bizi biraz daha ölüme yaklaştıran bu kahredici kuvvetler karşısında, yine bu sükût ve tevekkülle mi yaşayacağız? Ben buna hayır diyorum, biz kadınlar bu hak cihadında en önde olacağız ve medeniyete riyalar söyleyen varlıklara her zaman lanetleri., lanetleri......"
Bu mitingdeki diğer konuşmacılar arasında Naciye Hanım ve Zeliha Hanım da vardı. "Ortalıkta dolaşmaları" hep bir sorun olarak görülen kadınlar artık kürsüdeydi ve büyük kalabalıkları coşturuyorlardı:
"Biz kadınlar, yaşamak için ölmeye yemin ettik." Diyorlardı.
21 Mayıs 1919 İstanbul Sultan Ahmet'te Darülfünundaki görevli hocaların düzenlediği mitingde Halide Edip ve Nakiye Elgün konuştu.
22 Mayıs 1919 Tıbbiyeliler İstanbul da bir miting düzenlediler. Halide Edip ve Münevver Saime ve Hayriye Melek konuştu.
22 Mayıs 1919'da yapılan Kadıköy mitinginde yaklaşık 20 bin kişi toplanmıştı. Konuşmacılar arasında Halide Edip ve Münevver Saime, Hayriye Melek, Dr. Fahrettin Hayri beyde bulunmaktaydı.
Münevver Saime, işgal kuvvetleri tarafından tutuklanmasına sebep olacak olan konuşmasında şöyle haykırıyordu:
"Her Türk'ün söylemek istediği, fakat niçin bilmem yüksek sesle söylemekten çekindiği bir kaç sözü ben açıkça söylemek isterim. Evet, açık söylüyorum kardeşlerim. Aldatıcı kaynakların yazdıkları haberlere inanmayın. Bizim tamamiyet-i mülkiyemizi muhafaza edecekler. Fakat, hangi hudut dahilinde? Bu tasrih edilmedikçe Türkiye'de sulh mümkün olmayacaktır. Ben bu kanaatteyim. İsyan etmeyecek bir Türk kalbi de tanımıyorum."
"Biz yalnız ağlıyoruz. Ağlamakla kazanılacak hıçkırıklarımızı işitecek kalb yok. Teşkilâtı nihayet fiiliyata bağlamak lâzımdır." diyen Münevver Saime, evladını Türklük şuuru ile yetiştirip, vatanın kurtuluşuna yardım edeceğini belirtiyordu.
Aynı tarihte Diyarbakırda doğuda sözde ermeni devleti kurulma tasarısını protesto amacıyla bir miting düzenlenmişti.
Bu hadiseden sonra İstanbul'da miting yapmak yasaklanır. Ancak, buna rağmen, 23 Mayıs 1919 Cuma günü İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen mitinge 200 bin kişi katılmıştır. İşgalci İngiliz kuvvetleri, gösteri alanının üzerinden uçaklar uçurarak halkı korkutmak istedi. Bilmiyorlardı; artık korku duvarı çoktan aşılmıştı. Herkes şerefiyle ölmeye yemin etmişti. Mitingde Şair Mehmet Emin, Halide Edip, Dr. Süleyman Sırrı, Dr. Fahrettin Hayri konuşma yaptı. Halide Edip meydanda toplanmış binlerce insana sesini duyurmak için bağırıyordu:
"Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zaman, gün ışığa en yakındır. Her gecenin bir sabahı vardır." diyordu.
25 Haziran 1919 Balıkesir'de ise yörenin ileri gelenleri Alaca Mescit'de toplanmışlar, muhtemel bir Yunan işgâline karşı silâhlanmak için karar almışlardır yapılan toplantıda sadece gönüllülerden oluşan birliklerle Yunanlılara karşı konulamayacağı düşüncesiyle düzenli güçler oluşturulması zarurî görülmüş ve bu maksatla 1902 ve 1903 doğumlulardan millî kuvvetler oluşturulması kararlaştırılmıştı.
28 Mayıs 1919 tarihinde Sultan Ahmet Meydanında yapılan mitinge 200.000 civarında insanın katıldığı görülmüştür. Bu mitingde konuşma yapan şair Mehmet Emin Yurdakul ve yazar Halide Edip Adıvar halkın millî duygularını dile getirmişlerdir. "... Ruhu göklerde olan 700 senelik tarihimiz bu minarelerden bugün Osmanlı tarihinin faciasını seyrediyor. Bu muazzam, bu tarihi meydanda zafer alayları tertip eden ecdatlarımızın ruhu bizi seyrediyor. Dünyaların öbür ucuna at süren namağlup erlerin evlatları önünde ben, baş eğiyor ve yemin ediyorum. Diyorum ki, bugün kolları kesilmiş olan Türk'ün kalbi eski yiğitlik ve cesaretini kaybetmemiştir... Allah'a, hakka, milletlerin ilâhi hakkına dayanan,Türk milleti olarak, bütün Müslüman ve Türk dünyasına ilân ediyorum... Bu muazzam toplantımızda bu aşk, vatan ve Allah aşkı, payidar oldukça hiçbir şey bizi buradan ayıramayacaktır..." şeklindeki konuşması toplanan kalabalığı ağlatacak derecede duygulandırmıştır.
30 Mayıs 1919 İstanbul hükümeti İngilizlerin zorlaması ile mitingleri yasaklamış. Halk Sultan Ahmet'e dua etmek için toplandı. Hamdullah SuphiTanrıöver, İsmail Hakkı bey, Süküfe Nihal konuşmacı olarak katılmış Nakiye Elgün:
"Efendiler! Fatih'in, Selim'in, Süleyman'ın mezarını, ecdadının ebedî âbideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum, çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de daima sizinle beraber olacağız... Önümüzde acık iki yol var: Biri, tarihimize şanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir."
Aynı tarih de Sultanahmet dede Miting vardı. Öğretim üyeleri İsmail Hakkı, Hamdullah Suphi ve konuşan Şükûfe Nihâi de vatanını çok sevdiğini belirterek, "Aziz vatan, beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın" "Belaların sebebi, saldırılar karşısında isyan edilmemesidir." sözleriyle dinleyenleri galeyana getiriyordu.
Mitinglerin ulusal bilinci canlandırdığını gören işgal kuvvetleri, Damat Ferit Hükümeti'ne baskı yaparak, 25 Mayıs 1919'da bütün gösterileri yasaklattı. Üç gün sonra, 67 devlet adamı, aydın, asker evlerinden yaka paça alınarak Malta'ya sürgün edildi. Ancak eylemler bitmedi. Bir millet uyanıyordu.
10 Aralık 1919 tarihinde Kastamonu'da yapılan bir miting diğerlerinden farklılık göstermektedir. Bu mitingi düzenleyenler, konuşmacılar ve dinleyiciler tümüyle hanımlardan oluşmaktaydı. Yürekleri zaten yaralı olan Kastamonulu kadınlar; işgal bölgelerindeki vahşetlerin çoğalmasıyla daha çok üzülmüşler ve bu durumu protesto etmek için miting yapmaya karar vermişlerdi.
13 Ocak 1920'de, soğuk bir kış günü, Nakiye Elgün Hanım Sultanahmet Meydanında bir mitingde şöyle haykırıyordu: "Önümüzde açık iki yol var: Biri, tarihimizle, şanımızla devam etmek; diğeri, gözlerimizle tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir." Kadınların bu mücadeleleri Nakiye Hanım bu konuşmasıyla kadınların erkeklerin yanında mücadeleye hazır olduğunu ifade ederken, bu durumda Türk milletinin ne yapması gerektiğini de söylemiş oluyordu
16 Mart 1920'de İstanbul'un işgal edilmesiyle mitingler daha da artmış, Trakya ve Anadolu'nun her tarafına yayılmıştır.
17 Mart 1920 de Erzurum, Çorum ve Kastamonu'da,
18 Mart 1920 de Balıkesir ve Kastamonu'da,
19 Mart 1920 de Edirne ve Yozgat'ta,
20 Mart 1920 de Sinop, Tokat, Bitlis, Trabzon, Çine, Gümüşhane, Kayseri, Malatya ve Diyarbakır'da.
22 Mart 1920 de Konya'da da mitingler düzenleniyordu
15 Mayıs 1920 de ise Ankara'da büyük mitingler yapılmıştır. Bu mitingler milli heyecan yaratılmasında büyük etken olmuştur.
Bundan 88 yıl önce, tıpkı bugün gibi Türkiye canlanıyor kendine geliyordu, bugün işgalin tanımı değişmiştir ama bu yine işgaldi sadece postal yoktu, top tüfek mermi yoktu.
Fatih,Üsküdar, Sultanahmet Meydanı ve Kadıköy gibi İstanbul'un çeşitli semtlerinde çok büyük kalabalıkların katıldığı İstanbul'daki "işgâli protesto", mitingleri yapılmıştır.
İngilizler yoğunlaşan mitingler karşısında Damat Ferit'den gösterilerin önlenmesini istedi ve baskılarını arttırmışlardır. İstanbul Sultanahmet Meydanındaki mitingden sonra seçilen bir temsilci grubu Sultan Vahdettin'i ziyaret etmiştir. Sultan onlara şu öğütlerde bulunmuştu:
"... Ağzımızı açalım, bağıralım, sesimizi yükseltelim. Fakat elimizi kaldırmayalım."
İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti 16 Mayıs 1919'da, İstanbul'daki devlet adamlarına ve ABD temsilcisine şu şekilde telgraflar çekmiş ve işgâli protesto etmiştir:
"... Avrupa, on milyon Müslüman ve Türk'ün idam ve imhasına karar vermişse, milletimiz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarihe, bütün bir milletin varlığını savunmak için nasıl öldüğünü gösterecektir." deniliyordu.
Daha sonra yurdun her tarafına dalga dalga yayılan mitingler şöyledir.
15 Mayıs 1919 İzmir'in işgali dolayısıyla İstanbul Kadıköy'de düzenlenen mitinge katılan Saime Hanım "Hiçbir zaman göz yaşlarıyla adalette muvaffak olunmaz. Zira bizim iniltimizi işitecek bir yürek yok! Teşkilatlanarak müfrezeler tertip etmeli, faaliyette bulunmalıyız" diye seslenmiştir.
17 Mayıs 1919'da Giresun'da İşgâlden 2 gün sonra İstanbul hükümeti baskınına ve padişaha birer telgraf çekmişlerdir. Sadrazama çekilen telgrafta "... Hükümetinizi idamımızı tebliğe memur görmek istemiyoruz. Sizi Türk sadrazamı bilerek hitap ediyoruz... İzmir'in Yunan'a ilhak edildiğini öğrendiğimiz gün Giresun muhiti akissiz kalmayacaktır. Ve hiçbir kuvvet bizi azmimizden çeviremeyecektir..."
Giresunlular Padişaha da şu telgrafı çekiyorlardı:
"Ey ulu Hakan, tacından İzmir elmasını Türk kanlarıyla boyayarak koparıyorlar. Sıra yarın bizlere gelecek, Senelerce serhatlarda dolaşan biz Türkler ipte değil, süngüde can vermek için hazırız. Semamızda al bayrak alındığı gün, zümrüt dağlarında kanlarımız bir al bayrak serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek, Âli Osman'ın kanını taşır, Orhan'ın, Ertuğrul'un bir oğlunu gönderiniz..." deniliyordu.
17 Mayıs'ta Giresun un dışında, Trabzon, Zonguldak, Edremit ve Çal'da mitingler sürüyordu.
18 Mayıs 1919'da Erzurum'da da ki mitinginden sonra İtilâf devletleri temsilcilerine çekilen telgrafla da işgâl protesto edilmiş, Yunan işgâli kınanmıştır:
"... İzmir saldırısı, faciası karşısında pek heyecanlı ve yaralı olan biz Türkler, varlığımıza indirilmiş bu darbenin kaldırılmasını, yıkılan hak ve mihrabının onarılmasını devletinizin adaletli ve insaniyetli karakterinden dileriz..."
18 Mayıs'ta İstanbul Darülfünun konferans salonunda hocaların protesto konuşmalarından sonra hanımlar da konuştular. Bu arada Bursa, Erzurum ve İzmit'te de mitingler düzenlendi.
19 Mayıs 1919 İstanbul Fatih mitinginde Halide Edip Adıvar konuştu onun dışında, Meliha ve Naciye hanımlarda konuşmuştur Halide Edip konuşmasında şunları söylüyordu: "Hanımlar! Müslümanlar, Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece.. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parlak bir sabah yaratacağız."
"Bugün elimizde top, tüfek denilen alet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var; Hak var, Allah var. Tüfek ve top düşer. Hak ve Allah bakidir. Topunun yüzüne tükürecek kadar, evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var."diyordu.
Bu tesirli sözlerle halkı canevinden vuran Halide Edip padişaha da şöyle sesleniyordu:
"Biz padişahımızdan bize babalık etmesini rica ederiz. Biz erkeklerimizle beraber milletin kalbinden gelen en kuvvetli, en akıllı, en cesur, milleti en çok temsil edecek bir kabine isteriz.
Aynı mitingde ise Mehmet Emin Yurdakul şunları söyledi "Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim. Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlâka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırkî ve vatanî hatıralara mâlik olan bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor..." demişti.
20 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul Üsküdar Doğancılarda düzenlenen mitingde. Naciye Hanım bu mücadelede erkeklere kadınların da yardım edeceği konusunda teminat vermiştir. Asri Kadınlar Cemiyeti adına Sabahat Hanım bir konuşma yapar. Konuşmasında, milletin ve özellikle kadınların millî hislerini harekete geçirerek mücadele arzusu uyandıran şu sözlere yer verir:
"İşte, hayatı, ruhu Türk olan İzmir'i bugün Yunanlılar aldılar. Belki yarın sinemizden bir şey, kalbimizden bir hayat koparır gibi birer birer Konya'mızı, Bursa'mızı, hatta bütün güzellikleri ile çok sevgili İstanbul'umuzu isteyecekler. O zaman, bu hayatımıza zehirli tırnaklarını takıp her fırsatta bizi biraz daha ölüme yaklaştıran bu kahredici kuvvetler karşısında, yine bu sükût ve tevekkülle mi yaşayacağız? Ben buna hayır diyorum, biz kadınlar bu hak cihadında en önde olacağız ve medeniyete riyalar söyleyen varlıklara her zaman lanetleri., lanetleri......"
Bu mitingdeki diğer konuşmacılar arasında Naciye Hanım ve Zeliha Hanım da vardı. "Ortalıkta dolaşmaları" hep bir sorun olarak görülen kadınlar artık kürsüdeydi ve büyük kalabalıkları coşturuyorlardı:
"Biz kadınlar, yaşamak için ölmeye yemin ettik." Diyorlardı.
21 Mayıs 1919 İstanbul Sultan Ahmet'te Darülfünundaki görevli hocaların düzenlediği mitingde Halide Edip ve Nakiye Elgün konuştu.
22 Mayıs 1919 Tıbbiyeliler İstanbul da bir miting düzenlediler. Halide Edip ve Münevver Saime ve Hayriye Melek konuştu.
22 Mayıs 1919'da yapılan Kadıköy mitinginde yaklaşık 20 bin kişi toplanmıştı. Konuşmacılar arasında Halide Edip ve Münevver Saime, Hayriye Melek, Dr. Fahrettin Hayri beyde bulunmaktaydı.
Münevver Saime, işgal kuvvetleri tarafından tutuklanmasına sebep olacak olan konuşmasında şöyle haykırıyordu:
"Her Türk'ün söylemek istediği, fakat niçin bilmem yüksek sesle söylemekten çekindiği bir kaç sözü ben açıkça söylemek isterim. Evet, açık söylüyorum kardeşlerim. Aldatıcı kaynakların yazdıkları haberlere inanmayın. Bizim tamamiyet-i mülkiyemizi muhafaza edecekler. Fakat, hangi hudut dahilinde? Bu tasrih edilmedikçe Türkiye'de sulh mümkün olmayacaktır. Ben bu kanaatteyim. İsyan etmeyecek bir Türk kalbi de tanımıyorum."
"Biz yalnız ağlıyoruz. Ağlamakla kazanılacak hıçkırıklarımızı işitecek kalb yok. Teşkilâtı nihayet fiiliyata bağlamak lâzımdır." diyen Münevver Saime, evladını Türklük şuuru ile yetiştirip, vatanın kurtuluşuna yardım edeceğini belirtiyordu.
Aynı tarihte Diyarbakırda doğuda sözde ermeni devleti kurulma tasarısını protesto amacıyla bir miting düzenlenmişti.
Bu hadiseden sonra İstanbul'da miting yapmak yasaklanır. Ancak, buna rağmen, 23 Mayıs 1919 Cuma günü İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen mitinge 200 bin kişi katılmıştır. İşgalci İngiliz kuvvetleri, gösteri alanının üzerinden uçaklar uçurarak halkı korkutmak istedi. Bilmiyorlardı; artık korku duvarı çoktan aşılmıştı. Herkes şerefiyle ölmeye yemin etmişti. Mitingde Şair Mehmet Emin, Halide Edip, Dr. Süleyman Sırrı, Dr. Fahrettin Hayri konuşma yaptı. Halide Edip meydanda toplanmış binlerce insana sesini duyurmak için bağırıyordu:
"Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zaman, gün ışığa en yakındır. Her gecenin bir sabahı vardır." diyordu.
25 Haziran 1919 Balıkesir'de ise yörenin ileri gelenleri Alaca Mescit'de toplanmışlar, muhtemel bir Yunan işgâline karşı silâhlanmak için karar almışlardır yapılan toplantıda sadece gönüllülerden oluşan birliklerle Yunanlılara karşı konulamayacağı düşüncesiyle düzenli güçler oluşturulması zarurî görülmüş ve bu maksatla 1902 ve 1903 doğumlulardan millî kuvvetler oluşturulması kararlaştırılmıştı.
28 Mayıs 1919 tarihinde Sultan Ahmet Meydanında yapılan mitinge 200.000 civarında insanın katıldığı görülmüştür. Bu mitingde konuşma yapan şair Mehmet Emin Yurdakul ve yazar Halide Edip Adıvar halkın millî duygularını dile getirmişlerdir. "... Ruhu göklerde olan 700 senelik tarihimiz bu minarelerden bugün Osmanlı tarihinin faciasını seyrediyor. Bu muazzam, bu tarihi meydanda zafer alayları tertip eden ecdatlarımızın ruhu bizi seyrediyor. Dünyaların öbür ucuna at süren namağlup erlerin evlatları önünde ben, baş eğiyor ve yemin ediyorum. Diyorum ki, bugün kolları kesilmiş olan Türk'ün kalbi eski yiğitlik ve cesaretini kaybetmemiştir... Allah'a, hakka, milletlerin ilâhi hakkına dayanan,Türk milleti olarak, bütün Müslüman ve Türk dünyasına ilân ediyorum... Bu muazzam toplantımızda bu aşk, vatan ve Allah aşkı, payidar oldukça hiçbir şey bizi buradan ayıramayacaktır..." şeklindeki konuşması toplanan kalabalığı ağlatacak derecede duygulandırmıştır.
30 Mayıs 1919 İstanbul hükümeti İngilizlerin zorlaması ile mitingleri yasaklamış. Halk Sultan Ahmet'e dua etmek için toplandı. Hamdullah SuphiTanrıöver, İsmail Hakkı bey, Süküfe Nihal konuşmacı olarak katılmış Nakiye Elgün:
"Efendiler! Fatih'in, Selim'in, Süleyman'ın mezarını, ecdadının ebedî âbideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur etmiyorum, çıkmayacaksınız, bırakmayacaksınız. Biz de daima sizinle beraber olacağız... Önümüzde acık iki yol var: Biri, tarihimize şanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir."
Aynı tarih de Sultanahmet dede Miting vardı. Öğretim üyeleri İsmail Hakkı, Hamdullah Suphi ve konuşan Şükûfe Nihâi de vatanını çok sevdiğini belirterek, "Aziz vatan, beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın" "Belaların sebebi, saldırılar karşısında isyan edilmemesidir." sözleriyle dinleyenleri galeyana getiriyordu.
Mitinglerin ulusal bilinci canlandırdığını gören işgal kuvvetleri, Damat Ferit Hükümeti'ne baskı yaparak, 25 Mayıs 1919'da bütün gösterileri yasaklattı. Üç gün sonra, 67 devlet adamı, aydın, asker evlerinden yaka paça alınarak Malta'ya sürgün edildi. Ancak eylemler bitmedi. Bir millet uyanıyordu.
10 Aralık 1919 tarihinde Kastamonu'da yapılan bir miting diğerlerinden farklılık göstermektedir. Bu mitingi düzenleyenler, konuşmacılar ve dinleyiciler tümüyle hanımlardan oluşmaktaydı. Yürekleri zaten yaralı olan Kastamonulu kadınlar; işgal bölgelerindeki vahşetlerin çoğalmasıyla daha çok üzülmüşler ve bu durumu protesto etmek için miting yapmaya karar vermişlerdi.
13 Ocak 1920'de, soğuk bir kış günü, Nakiye Elgün Hanım Sultanahmet Meydanında bir mitingde şöyle haykırıyordu: "Önümüzde açık iki yol var: Biri, tarihimizle, şanımızla devam etmek; diğeri, gözlerimizle tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir." Kadınların bu mücadeleleri Nakiye Hanım bu konuşmasıyla kadınların erkeklerin yanında mücadeleye hazır olduğunu ifade ederken, bu durumda Türk milletinin ne yapması gerektiğini de söylemiş oluyordu
16 Mart 1920'de İstanbul'un işgal edilmesiyle mitingler daha da artmış, Trakya ve Anadolu'nun her tarafına yayılmıştır.
17 Mart 1920 de Erzurum, Çorum ve Kastamonu'da,
18 Mart 1920 de Balıkesir ve Kastamonu'da,
19 Mart 1920 de Edirne ve Yozgat'ta,
20 Mart 1920 de Sinop, Tokat, Bitlis, Trabzon, Çine, Gümüşhane, Kayseri, Malatya ve Diyarbakır'da.
22 Mart 1920 de Konya'da da mitingler düzenleniyordu
15 Mayıs 1920 de ise Ankara'da büyük mitingler yapılmıştır. Bu mitingler milli heyecan yaratılmasında büyük etken olmuştur.
Bundan 88 yıl önce, tıpkı bugün gibi Türkiye canlanıyor kendine geliyordu, bugün işgalin tanımı değişmiştir ama bu yine işgaldi sadece postal yoktu, top tüfek mermi yoktu.